'Türkiye Cumhuriyeti ahdını yerde komaz'

Türkiye'nin en protest sanatçılarından biri Selda Bağcan. Sanatçıyla AKP'den AKM'ye, Erdoğan'dan en çok beğendiği şarkıcıya kadar birçok konuda söyleştik.

Seran VRESKALA

ARTI GERÇEK - Müziği ülke sınırlarını aşmasına, dünyanın pek çok ülkesinde tanınmasına ve Times dergisi tarafından "Dünya Müziğinde Yaşayan Efsane ve Tarihi Kadın Şarkıcılar" listesine seçilmesine rağmen hemen her gün Unkapanı'ndaki ofisine giden bir kadın o. Ofisinden içeri adım attığımdan beri kesinlikle boş bir anı olmadı. Finansal işler, faturalar, muhasebe, organizasyon kısaca her şey onun kontrolü altında. Çok düzenli; tüm evraklar dosyalar halinde sıralanmış, öyle ki 2005’ten kalan faturaları bile saklıyor. Röportajımız gelen telefonlar ve imzalaması gereken kağıtlar yüzünden birkaç defa bölünmüş olsa da kaldığımız yeri asla unutmadı ve bıraktığı son cümleden aynen devam etti. Her ne kadar çıkardıkları aile albümleri için konuşmaya gitmiş olsam da aşk dışında her şeyden konuştuk. Söylediği her şeyi gerçekten de tüm samimiyetiyle söylediğini hissediyorsunuz. Zamanımız olsaydı, aşktan da dem vururduk kesin.  
 

-Her gün buradasınız; ünlü bir sanatçı olarak bu çok tuhaf değil mi? 

İşimin başındayım, tabii ki her gün geleceğim. Ama demek istediğini anlıyorum, her gün ofise gelen benden başka bir kadın yok. 
 
-Neler yapıyorsunuz ofise gelince? 

İşimiz hiç bitmiyor ki! Her gün yapacak pek çok iş var. Üretim asla durmuyor. Ben duramam zaten.  
 
-İşteki en büyük probleminiz ne? 

Kültür Bakanlığı en büyük problemimiz. Neredeyse her gün onlarla boğuşuyoruz. Çok meşakkatli, çok yorucu! Bir belge alabilmek için haftalarca uğraşıyoruz. Mesela, telif hakları sahibi konusunda çok problem yaşıyoruz. Telif hakkı sahiplerinin çoğu ölmüş şairler; bunların varislerine ulaşmak çok zor. Bulunamıyorlar ki!  
 
-İyi de telif hakları sizleri yani sanatçıları korumak için yapıldı. 

Biz yasaya karşı değiliz ki! Eskiden önceden izin alma zorunluluğu yoktu; albümü yapardın, kullandığın şarkının sahibi, varisi kimse ortaya çıkardı, seni mahkemeye verirdi, mahkemede hesaplaşırdık. Ama şimdi albüm çıkmadan evvel tüm telif sahiplerinden izin almış olmanız gerekiyor; tamam alalım, ama dediğim gibi çoğu ölmüş, arkada kimin kaldığını nereden nasıl araştırıp bulalım? 

-Bayağı dedektiflik yapmanız gerekiyor yani? 

Aynen öyle. Ama eskiden şarkıyı kullanınca varisler buluyordu seni, senin bir araştırma yapmana gerek kalmıyordu. Şimdi üstelik MESAM’a falan üye değilsen direkt bakanlıkla muhatap oluyorsun, işin daha da zor! Daha baştan yasaklarla başlıyor olay! 

-Besteciyi korumak için ama bu! 

Öyle ama bu arada bizler kan kusuyoruz. Çok zor! Onlar bizi bulsun, bizler haklarını veririz zaten. İlk bu yasayı Adnan Kahveci çıkarmıştı. Çok severdim, iyi dosttuk rahmetliyle.   

BAĞCANLAR'DA MÜZİSYEN OLMAK GENETİK 
 
-Yeğeniniz Sonat Bağcan’ın ‘Nefesim Senle’ isimli albümü çıktı, bu albüm için tüm aile güçlerinizi birleştirdiniz.  

Çok güzel bir albüm oldu gerçekten. Hepimiz çok çalıştık bu albüm için. Sonat’ınki bitti, Serenad’ın da Seda’nın da albümleri çıkacak şimdi. Seda’nın 5’inci albümü olacak, onun albümü de sevgililer gününde çıkacak. Serenad da çalışmalara başladı, 3 parça yaptı; yani sadece bu değil hepsi aile albümü olacak.  
 
-Yeğenlerinizle sizin tarzınız o kadar farklı ki! 

Ben ses tonlarımızı çok benzetirim gerçi.  
 
-Sizin ailede herkesin müzisyen olması, seslerinin güzel olması çok ilginç; bu anlamda Türkiye’de bir ilksiniz sanırım.  

Sanırım öyle. Babaları Savaş besteci ve şarkı sözü yazarı ama şahane de şarkı söyler; sesi çok güzeldir. Serter de var biliyorsun, o da daha yeni 150 şarkı yapmış, bana gönderdi.  
 
-Albüm satışlarının bu kadar düşük olduğu ve korsanların tavan yaptığı bir dönemde, tüm aile albüm yapmanız biraz delilik değil mi? Neye güvenerek yapıyorsunuz bu albümleri? 

Çünkü para kazanma derdinde değiliz; meselemiz farklı! Biz var olma derdindeyiz. Herkes yaptığını sergileyecek bir şekilde, bizler de üretmeden, sergilemeden yaşayamayız. Parasız yaşayabiliriz. 
 
-Ama sanatçı dediğiniz beslenmek de zorunda. Karşılığını alamadığı zaman sanata, müziğe, insanlara hatta hayata bile küserler ya; siz çok zor yıllar yaşadınız, sizi küstürmeyen nedir? 

Yok ben küsmem, küsmeyi bilmem zaten. Üretmeyi seven ve bunun için yaşayan insan hiçbir şeye, hiçbir kimseye küsemez.  
 
-Tüm ailenin müzik konusunda yetenekli olması nasıl açıklanabilir; genetik bir faktör mü, yoksa büyüdüğünüz coğrafyada mı bir şeyler var sizce? Coğrafya da önemlidir ya hani! 

Babam Manastır’dan Turgutlu’ya geldiğinde daha 1 yaşındaymış. Benim dedem ve tüm kardeşleri Çanakkale’de şehit düşmüşler; 6 kardeş. Film gibi. Hani bir Amerikan filmi vardı; ‘Er Ryan’ı Kurtarmak’, o filmde kalan en son kardeşi kurtarmak için bir tim gönderilir ya, bizimkinde 6 kardeşin 6’sı da ölmüş; ne kurtarması… Ailede erkek kalmamış. Ama akrabalarımızın söylediğine göre ailemizde çok hafız varmış. O kardeşler de öyleymiş. Dolayısıyla genetik bir şey var yani. Anne tarafında da mollalar var; hem öğretmen, hem Kastamonu milletvekili ama aynı zamanda molla olan büyüklerimiz var. Kurtuluş Savaşı’nda da Atatürk’ün yanında olanlardan...  

-Mollalar pek sevmezlerdi Atatürk’ü ama… 

Ama Kurtuluş Savaşı’nda beraberlerdi; hepsi Atatürk’ün yanındaydı o zaman.  
 
-Hadi ailedeki yetenekler genetik; peki hepinizin isimlerinizin S ile başlamasının hikayesi ne? 

Babamın ismi Selim çünkü.  
 
-Annenin hükmü yok mu? 

Annemin ismi Emine Fevziye. Çok severim ismini. Babamı çok sevmiş. E, çok da erken kaybettik. Van’da idik o zaman. 9 yaşımdaydım. Çocukluğum orada geçti. Babamı kaybedince Ankara’ya geçtik, orada tahsil yaptık, derken sanat için de İstanbul’a geldik.  
 
-Fizik tahsili yaptınız; beyni kulaklarından akan bir kadınsınız. Başka şansı olmadığı için müziğe yönelenlerden değilsiniz yani.  

(Gülüyor) bu lafı da ilk kez duyuyorum. Ben dershaneye bile gitmedim üstelik. Test bile çözmedim. İnat ettiğim için. Çok inatçı bir tarafım var maalesef.  
 
-Siyasi fikirleriniz yüzünden eğitim uzadı tabii. Kaç kere atıldınız üniversiteden? 

11 kere atıldık Allah’a şükür. Her defasında af çıktı, döndük. E, mecburen geri dönüyorsun, alıyorlar.  
 
-Mezun olmadınız ama… 
İnkılap Tarihi diye bir ders vardı; devrim tarihi, bilirsin. En son ona kalmıştı işim. 12 Eylül’de hapse düştükten sonra çok içlenmiştim subaylara; hepsi Atatürkçü ya, ben sizden daha Atatürkçüyüm diye girdim imtihana, 9 aldım. Herkes 6 almışken… Fakat bazılarımız kopya çektiği için o imtihan iptal olmuş. Bana öyle dediler. Aslında hocalarımdan biri benim mezuniyetime taş koymuş meğer.  

-Size takmış yani? 

Aynen, takmış. ‘O devam etmedi, geçemez’ falan demiş. Halbuki ben devam mecburiyeti olan tüm derslerimi ve laboratuvarlarımı almıştım. Bir de ‘o solcu’ demiş. E, solculuk her zaman beladır.  
 
-Hiç işinize yaradı mı fizik okumak? 

Bütün yeğenlerime matematik, fizik derslerini ben verdim. Bütün mahallenin çocuklarının da… Onlar peşimi bırakmadı zaten. 

"UZUN YILLAR SOLCU, ALEVİ, KÜRT DİYE HÜRRİYET GAZETESİNE SOKMADILAR BENİ!" 
 
-Hiçbir küskünlük hissetmeden hala üretmeye, müzik yapmaya devam etmeniz ne güzel! 

Yok, bende küskünlük olmaz! Buna en çok şaşıranlardan biri Ertuğrul Özkök’tür. Beni tanımazdı. Uzun yıllar solcu, Alevi ve Kürt diye Hürriyet gazetesine de sokmadılar beni. 
 
-Alevi ve Kürt mü? Manastırlı bir aile olarak mı? 

Solcuyum ama ne Alevi ne Kürdüm. Van’da büyüdüğüm için olsa gerek! Bir de o taraflar bana çok sahip çıktılar, biraz da ondan dolayı. 2012’de New York’ta Lincoln Center’da ‘Out Of Doors’ isimli bir konser yaptık; yükselişteyim o zaman, Enver Aysever programına çağırdı beni. O programda anlaşıldı ki ben ne Aleviyim ne Kürdüm. İnsanları sevmek için aynı ırktan, aynı mezhepten olman gerekmiyor. Özkök bu programı izleyince köşesinde -tüm sayfasını bana ayırarak- ’12 Eylülcülere, darbecilere hiç kırgın değil, intikamcı değil!’ diye yazdı. Ne intikamı hakikaten! 
 
-Nefret ve kinle büyüyen bir nesil olmadığınız için büyük ihtimalle! 

Asla. Ki, neler gördük biz! Nelere şahit olduk!  
 
-Tüm dünyada tanınan birkaç sanatçıdan biri olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘dünya çapında bir sanatçı çıkaramadık’ sözüne ne diyorsunuz? 

Ayıp etti. Ne bekliyorsa! Michael Jackson mı, Madonna mı bekliyor acaba?  
 
-Dünyaca ünlü aktör Elijah Wood bile size bayıldığını söyleyerek sizden imza almışken, Fazıl Say da dünyada tanınan 5 Türk’ten biri iken, daha ne bekliyor olabilir? 

Bilmiyorum gerçekten ama ayıp etti. 
 
-Belki kendisini doğru ifade edememiştir.  

Olabilir. Mesela ben yargılandığım tüm mahkemelerde savunmamı hep kendim hazırladım, kendimi doğru ifade edebilmek için. Siyasi, ticari, telif hakları mahkemelerinde de savunmayı hep ben hazırlarım. O kadar çok mahkemeye çıktık ki! 
 
- E, bütün kanunları biliyorsunuzdur o zaman? 

Gerçekten de avukat arkadaşlarım hep şaşırırlar buna. Ben her şeyi hazırlarım, onlar sadece üslup değiştirirler. Hakimlerin işi çok zor, yılda 40 bin dosyayla uğraşıyor adam. Üstlerinde çok büyük yük var. Adamın bunun hepsini çözmesi mümkün değil! Hatta birkaç hâkim intihar etti bu yüzden. İşlerini kolaylaştırabilmek için büyük harflerle ve çocuğun bile anlayabileceği şekilde hazırlarım dosyaları.  

"ALEYNA TİLKİ BİRKAÇ SENE İÇİNDE TÜM DÜNYADA PATLAYACAK!" 

-Sizce bizim coğrafyadan sizin gibi dünyaca ünlü bir sanatçı daha çıkar mı?  

Çıkar tabii. Şu anda dünya çapında görebildiğim tek şarkıcı Aleyna Tilki. 
 
-Gerçekten mi?  

Gerçekten. Son şarkısını biliyorsun; o şarkı bugün dünyada patlamadıysa, birkaç sene içinde mutlaka patlayacak. Bak gör. Çünkü, dünyaya uygun bir şarkı.  
 
-Nesi uygun? 

Şaşırdığını görüyorum ama dünya listelerine girebilecek bir şarkı o! Dünyada aranan, istenen normlara sahip.  
 
-Şaşırmamın sebebi, ondan daha tecrübeli şarkıcılar varken onun ismini söylemeniz; peki sizce de dünya listeleri için biraz fazla sade ve kolay bir şarkı değil mi? 

Dünyanın istediği şey bu; daha basit ve kolay müzikler tutuyor işte. Bana çok sempatik geldi şarkı. Kızı hiç tanımıyorum bile, beni çok sevdiğini biliyorum sadece. Benimle ilgili tweetler falan atıyor. 
 
-Müzikalitesi nasıl sizce? 

Yabancıların hangisinin müzikalitesi var Allah aşkına? Rihanna çok mu kaliteli müzik yapıyor? Çoğunda o kalite yok! Bir Emma Chaplin değiller mesela, o başka bir şey! Bu kızınki de sevimli ve sempatik! 
 
-Pazarlama daha ön planda sanki; görüntü satıyor daha çok! 

Öyle ama bir de sempatik olacaksın; bu da çok sempatik bir şarkı, kız da çok sempatik! 
 
-Bana öyle çok sempatik gelmedi, acaba bende mi problem? 

Hayır, sende problem yok ama önyargılısınız. Alışık olmadığın bir şey duyunca kabul etmiyorsun. Mesela, Madonna’yı ben hiç sevmezdim, önyargılıyız ya; bu kadın Eva Peron için yazılmış olan ‘Don’t Cry For Me Argentina’ şarkısını bir söyledi, pes dedim. Ne kadar güzel söyledi. Demek ki önyargıyla hareket etmişim. Satılmış bir materyaldi ya, boyalı moyalı falan; sonra gösterdi müzikalitesini. Gerçekten iyi bir şarkıcıymış.  

"KAZANAMAZLARSA YARGILANACAKLAR" 

- AKM’nin son projesi hakkında ne düşünüyorsunuz?  

Ben Atatürk’ün adını çıkarmalarından şüpheleniyordum; İstanbul Kültür Merkezi olacak diye düşünüyordum. Fakat AKM denince rahatladım. Atatürk’ün ismini çıkarmadılar çünkü bu darbeden sonra, yani meşhur 15 Temmuz darbesinden sonra, kendilerini kurtaranların Atatürkçü subaylar olduğunu anladılar. Bugüne kadar bir kenara ittikleri Atatürk figürünün bu ülke için ne kadar önemli olduğunu öğrendiler. Orduya karşı başlattıkları ‘vesayetini alıyoruz’ gibi zayıflatma operasyonları, o kumpaslar bunların vicdanını –varsa eğer- birazcık irkiltti.  

-Korktular mı yani? 

Olabilir. Asıl önemli olan, referandumda ‘hayır’ oyları kesinlikle %50’nin üzerinde çıktı; onu manipüle ettiler. Her zamanki sahtekarlıkla oy sayımında rakamı düşürdüler. 2,5 milyon geçersiz oyu saydırdılar. Ama halkın gönlünden geçenin ‘hayır’ olduğunu biliyorlar işte. Kendi tabanından bile AKP’ye bir tepki var artık. En renksizler bile hayır oyu verdiler. Saadet Partisi bile hayırcıydı. Referandumdan asıl ‘hayır’ oyunun çıktığını görünce, ‘haa biz yanlış yaptık Atatürk’ü gözardı etmekle’ dediler. Çünkü hayır oyu verenlerin çoğu, başkanlık sistemine karşı olan Atatürkçüler; kendi tabanlarında bile Atatürkçüler var. 2019’daki seçimler için, gönülsüz de olsa mecburen Atatürkçü oldular. Mecburen. Çünkü o seçimler bunlar için çok önemli. Var olma savaşı olacak onlar için; biraz hayat memat meselesi yani!  

-Neden? 

Çünkü kazanamazlarsa, yargılanacaklar!  
 
-Yargılanmanın önünü kapadılar sanki! 

Yok, yok! Türkiye Cumhuriyeti ahdını bir şekilde alır, ahdını yerde komaz. Yolsuzluk olacak, bu kadar ayyuka çıkacak ve yargılanmayacaklar ha! Sadece bu sebeple bile Atatürkçü olmak zorunda kaldılar. Başı bağlı hanımları bile Atatürkçü, biliyor musun? Bunlar, hani en militan kesim var ya, %5, -DEAŞ’çılar gibi- onları arka bahçemiz zannettiler; değiller işte. Onlar marjinal tipler, sayıları %10’u bulmaz. Her 29 Ekim’de, her 10 Kasım’da ya yurtdışına seyahate gidiyorlardı ya da hastalanıyorlardı ya; bu sefer tıpış tıpış Anıtkabir’in yolunu tuttular şekerim! 

-Atatürk’e dönmeleri onlara bir şans verir mi ki

Sanmam. Onları çok sevenler bile onlara arkalarını döndüler. Tek sebebi var; yolsuzluk! Türkiye Cumhuriyeti ahdını koymaz, gün gelir mutlaka alır. Varlık fonunu ele geçirmek istedi ya; bütün her şeyi oraya ipotek edecek. Bu fon sayesinde dışarıdan kredi bulacak.      

-Orhan Gencebay’la yaptığımız söyleşide kendisi ‘sanat siyaset yapmaz’ demişti. Sizce sanat siyaset yapar mı? 

Yaşadığın şeyleri anlatmak bir siyasettir zaten. Yaşam bir siyasettir; ekmeğin kaç lira olduğunu bilmek de bir siyasettir. E, şimdi hayat siyasetten ibaret olunca, sanat nasıl uzak durabilir ki! Benim bütün şarkılarım protest zaten, siyaset yapmam dersem yaptıklarıma karşı çıkmış olurum. (Gülüyor)  
 
- Siz neredeyse tamamı müzisyen bir aile olarak bir araya geldiğinizde ne yapıyorsunuz; her beraber şarkı söylüyor musunuz mesela? 

Bir araya gelemiyoruz işin kötüsü (gülüyor), ağabeyim, Sonat, Serenad Ankara’dalar. Seda burada. Serenad da ilk albümü için buraya taşınacak. Çünkü bu işler İstanbul’da oluyor. Zaten hep birlikte bir aile konseri yapmayı düşünüyoruz. Geçen sene CKM’deki konserlerini izledikten sonra 3 kız kardeşi sahneye çıkarmak için TİM çok ısrar etti. Fakat albümleri daha olmadığı için beklemeye karar verdik.  

 
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi