Eser Karakaş
Türkiye devleti artık laik bir devlet hiç değil
Çok vahim bir devlet durumu ile karşı karşıyayız.
Başlıkta “artık hiç değil” ifadesini kullandım, Cumhuriyetin, devletin laiklik ilkesinin uygulamalarda çiğnendiğini zaten fazlasıyla görüyorduk.
Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun anayasal bir kurum olmasının başlı başına laiklik ilkesine aykırı olduğuna bu yazıda girmiyorum bile.
Ancak, Anayasanın 2. Maddesinde Cumhuriyetin dört temel niteliğinden biri olarak yer alan laiklik ilkesinin sadece uygulamalarda değil, resmî belgelerde de çiğnendiğini görüyoruz artık.
Geçen hafta basına yansıyan önemli bir konu ilahiyatçı İhsan Eliaçık’ın yayınladığı bir Kuran mealinin Diyanet’in talimatı doğrultusunda bir mahkeme tarafından toplatılma kararına dönüşmesi idi; kimse yadırgamasın, Diyanet “ilgili mercie” yani yargıya resmen talimat verebiliyor, aşağıda ilgili bölümlerini kopyala/yapıştır yöntemi ile aktardığım KHK ile.
Karar Sayısı: KHK/703
Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması; 10/5/2018 tarihli ve 7142 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nca 2/7/2018 tarihinde kararlaştırılmıştır.
……………
MADDE 141- 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun;
……………
ı) Kur’an-ı Kerim meallerini Başkanlık ile diğer kamu kuramları, özel kişi ve kuruluşların talebi üzerine veya re’sen incelemek ya da incelettirmek.”
“Beşinci fıkranın (ı) bendine göre yapılacak inceleme sonunda İslam Dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu Kural tarafından tespit edilen meallerin, Başkanlığın yetkili ve görevli mercie müracaatı üzerine basım ve yayımının durdurulmasına, dağıtılmış olanların TOPLATILMASINA VE İMHA EDİLMESİNE KARAR VERİLİR. Yayının internet ortamında yapılması halinde, Başkanlığın müracaatı üzerine, YETKİLİ VE GÖREVLİ MERCİ BU YAYINLA İLGİLİ OLARAK ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE KARAR VERİR. Bu kararın bir örneği gereği yapılmak üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığına gönderilir. Bu kararlara ve Başkanlığın talebinin reddine dair kararlara karşı tefhim veya tebliğinden itibaren iki hafta içinde yetkili ve görevli mercie itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. Toplatma ve imha kararına veya erişimin engellenmesi kararma itiraz edilmiş olması, karara konu yayınların toplatılmasını ve bu yayınlara erişimin engellenmesini durdurmaz. Toplatma ve imha kararma konu yayınlar, bu karara süresi içinde itiraz edilmediği veya yapılan itiraz reddedildiği takdirde imha edilir.
Vahim durumu özetleyeyim:
Diyanet İşleri Başkanlığı bir Kur’an-ı Kerim mealini beğenmiyor, beğenmeyebilir, kendine bağlı birimlerde bu meali kullanmaz, tavsiye etmez falan ama öyle yapmıyor, söz konusu mealin İslam dininin temel niteliklerine aykırı olduğuna karar veriyor, hadi bunu da kabullendik diyelim, ve ilgili mercie yani yargıya mealin toplatılması, imhası için başvuruyor, yargıdan bir şey istemek her kişinin, kurumun hakkıdır ama sonrası kabul edilebilir değil, laiklik ilkesinin ayaklar altına alınması demek.
Yukarıda büyük harflerle aktardığım bölümü lütfen dikkatli okuyun, KARAR VERİLİR ya da KARAR VERİR ifadeleri yargı sürecinden önce bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yargıya dayatılıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı KARAR VERİYOR, kararı ilgili mercie yani yargıya yargısal bir metne dönüştürmesi için gönderiyor, yargı (!!!) da, İhsan Eliaçık örneğinde olduğu gibi DİB’in emrinin gereğini yapıyor.
Laiklik ilkesini ayaklar altına alan bu 703 sayılı KHK ortada duruyor ama MAALESEF yargıdan, HSK’dan, Adalet Bakanlığı'ndan çıt yok.
AYM de bu KHK’ların anayasal denetimini yapamam diyor, ne ayıp.
Bu KHK bu şekliyle yürürlükte kaldığı sürece Türkiye devleti artık sadece pratikte değil, kağıt üzerinde, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bile laik bir devlet değildir.
Şeyhülislam emrediyor, kadı da gereğini yapıyor ve bu iş kapı arkasında tavsiye ya da telkin ile değil (bunlar da Anayasa 138’de yasaktır), resmî bir KHK’da oluyor.
Utanç verici.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor