Pelin Cengiz
Türkiye’nin yeni iklim hedefinde kömürden çıkış takvimi yok
Türkiye, Paris Anlaşması kapsamında verdiği Ulusal Katkı Beyanı’nı güncelledi.
Türkiye’nin, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla belirlediği 2030 iklim hedefi, Mısır’da devam eden 27’nci Taraflar Konferansı’nda açıklandı.
Açıklama maalesef yine tatmin edici olmadı, kömürden ve kömürlü termik santrallerden çıkış için herhangi bir tarih verilmediği gibi, enerji dönüşümü anlamında da hedefler bekleneni vermedi.
2030 için yüzde 21 olan artıştan azaltım hedefi yüzde 41 oranına çıkarıldı. Türkiye, 2030 yılı için açıkladığı yüzde 41 emisyon azaltım hedefi ile emisyonlarını bugüne göre yüzde 30’dan fazla artırmayı öngörüyor.
Diğer yandan bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmış olan 2053 net sıfır emisyon hedefi de bu emisyon azaltım projeksiyonu ile gerçekleştirilebilir olmaktan çıkıyor.
Enerji üretiminde kullanılan petrol, gaz ve kömürden oluşan fosil yakıtların yüzde 78’ini ithal eden Türkiye’nin fosil yakıt ısrarı, ülkeye enerjide dışa bağımlılık, yüksek faturalar, yüksek enflasyon, giderek kötüleşen hava, su ve toprak kirliliği ile artan sağlık sorunları olarak geri dönüyor.
Türkiye'nin bu iç içe geçmiş çoklu kriz ortamından çıkabilmesi için bir an önce iklim için çok daha güçlü, kararlı ve uygulanabilir adım atması gerekiyor.
Biraz geçmişe giderek hatırlatma yapalım…
Türkiye, 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreteryası’na (BMİDÇS) Ulusal Katkı Niyet Beyanı’nı sundu.
Buna göre 2030’a kadar mevcut politikalar senaryosuna kıyasla emisyonlar için en az yüzde 21 artıştan azaltım hedefi verdi.
Artıştan azaltım yaklaşımı ile yapılan bu hesaplamaya göre, Türkiye'nin sera gazı salımı, hiçbir önlem alınmadığı durumda 2030 yılında ulaşacağı 1.175 milyon ton seviyesine ulaşacak karbon emisyonlarını, iklim eylemleri ile alınacak önlemler sayesinde 2030 yılına gelindiğinde 929 milyon ton seviyesine düşürülecekti.
Bir başka deyişle, önce iki katı artacak, sonrasında yüzde 21 azalacaktı.
Türkiye, Paris Anlaşması’nı onayladığı için Ekim 2021’de bu hedefini Ulusal Katkı Beyanı olarak tekrar sunmuştu.
2015 yılında verilen hedefin referans yılı olan 2012’de sera gazı emisyonu 430 milyon tondu ve 2030 yılında 1.175 milyon tona çıkması öngörüldü.
Mevcut politikalar ve referans senaryodan azaltım olarak da bilinen artıştan azaltım yaklaşımı, emisyonların normal şartlarda artmaya devam etmesini kabul eder ve bu artışın alınacak önlemlerle sınırlandırılmasını hedefler.
Yeni açıklanan beyana göre, Türkiye iklim krizine yol açan sera gazı emisyonlarını artırmaya devam edecek.
Artıştan azaltım, Türkiye’nin yukarıda saydığımız mevcut sorunları çözmek yerine, kamu kaynaklarını uzun süre bu şekilde boşa harcamaya devam edeceğini gösteriyor.
Türkiye’de iklim konusunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları birkaç ay önce, “Türkiye’nin güvenli geleceği için güçlü iklim hedefi: 2030’a kadar yüzde 35 mutlak emisyon azaltımı” talep eden bir kampanya başlatmıştı.
Gelinen noktada yine sivil toplumun öneri ve taleplerine kulak asılmadığını görüyoruz.
Türkiye adına Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sunduğu “yüzde 41 artıştan azaltım” hedefini değerlendiren sivil toplum ve düşünce kuruluşları açıklanan hedefin “artıştan azaltım” olması nedeniyle, sera gazı emisyonlarını azaltmak yerine artıracağına dikkat çekiyor.
Yapılan açıklamaya göre bu hedef, Türkiye’nin enerji dönüşümünü geciktirecek ve 2021 yılında Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın maliyetini artıracak.
Bakanlığın 2038’i emisyon tepe noktası (pik yıl) kabul ederek bu tarihe kadar emisyonlarını artırmayı öngördüğünü vurgulayan kuruluşlar, azaltımın bugünden başlaması gerektiğini dolayısıyla tepe noktasının bugün olması gerektiğini belirtti.
Sivil toplumun yaptığı açıklamada, Türkiye’nin en güncel emisyon verisinin 2020 yılına ait 523,9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olduğu hatırlatıldı. Bakanlığın 2030 için açıkladığı 500 milyon tona indirme hedefi ile anlaşılanın, 2015’te verilen baz senaryodaki gibi Türkiye’nin emisyonlarının önce 1.175 milyon tona çıkarılacağı ve idarenin alacağı önlemlerle 700 milyon ton civarına indirileceği olduğu belirtildi. Bakanlık açıklamasının bir azaltım hedefi olmadığına dikkat çeken kuruluşlar, aksine bu hedefin 2030’a kadar yüzde 30’dan fazla artışa neden olacağını ifade ediyor.
İklim alanında faaliyet gösteren sivil toplum ve düşünce kuruluşları, Mısır’daki müzakereler öncesinde Türkiye’nin güçlü bir 2030 iklim hedefi vermesi yönünde ortak bir çağrıda bulunmuş ve köklü değişikliklere gidilmeden, yüzde 35 mutlak azaltım ile emisyonların mevcut seviyesinden 340 milyon ton seviyesine inebileceğini ortaya koymuştu.
WWF Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Sabuncu, konuyla ilgili açıklamasında, “Bakanlığın 2030’da ulaşmayı hedeflediği emisyon seviyesi 700 milyon ton civarında. Bu, iklim STK’ları olarak sunduğumuz öngörünün (340 milyon ton) iki katı” dedi.
Türkiye'nin 2015 yılında sunduğu hedefin de aynı yaklaşımla yüzde 21 oranında artıştan azaltım hedefi vererek emisyonları iki kat artırmayı öngördüğünü hatırlatan Sabuncu, “2053 net sıfır vizyonuna planlı ve daha az maliyetli şekilde ulaşmak ancak bugünden gerçekçi bir azaltım hedeflenerek mümkün” dedi.
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, açıklanan hedefin günümüzün gerçekleri ve 2053 net sıfır hedefi iddiasıyla uyuşmadığını vurgulayarak, “Türkiye’nin son 30 yıldaki yıllık ortalama emisyon artışının yüzde 3 olduğu düşünüldüğünde, azaltım senaryosunda öngörülen hedef basit bir şekilde tarihsel emisyon patikasından ayrılmayacağımız anlamına geliyor” değerlendirmesi yaptı.
Özenç, açıklanan Ulusal Katkı Beyanı’nın, Türkiye’nin geçtiğimiz yıl açıkladığı 2053 net sıfır hedefi ile küresel iklim diplomasisi içerisinde edindiği yeri koruyabilmesi açısından kaçırılmış tarihi bir fırsat olarak değerlendirdi.
Özetle, küresel iklim mücadelesinin Türkiye cephesine yeni bir şey yok, her şey bildiğiniz gibi…