Ahmet Nesin
Ülkücü albayın haddini aşan cesareti...
Devlet tarafından insan kaçırılan, adaletin olmadığı, yargıtayda hiçbir incelemesi olmayanın Anayasa Mahkemesi’ne seçildiği bir ülkede artık herşey zıvanadan çıkmış demektir. Herşeyin zıvanadan çıktığı bir ülkede de hiçkimsenin yaşamı garanti altında değildir, o yüzden de herkesi korkuttuğunu zanneden Recep Tamam Erdoğan da yüzlerce korumayla dolaşmaktadır. Ve işler böyle olunca, muhteşem insanlar kaç gündür televizyon programlarında "MİLİTAN" konusunu tartışıyor.
"MİLİTAN" sözcüğünün ayıp yada yanlış olarak tartışılması bana çok komik geliyor, çünkü ben "MİLİTAN" dendiğinde illa da silahlı askeri yada benzeri bişeyi anlamıyorum. Çok sıkı bir taraftar da tuttuğu takımın "MİLİTAN"ı haline gelebilir, parti yandaşı da yada kişi yandaşı da. Beyninizde idol haline getirdiğiniz kişinin "MİLİTAN"ı olduğunuzda ayıplanırsınız ama aynı mantığa uygun olan "FANATİK"i olduğunuzda sempatiyle karşılaşırsınız.
Tartışma Berhan Şimşek’in bir televizyon programında "Vali militan, kaymakam militan" demesiyle başladı. Seçimlerde vali ve kaymakamların nasıl çalıştığını gördükten sonra Berhan’a söyleyecek bir laf bulamadığım gibi, başka konuların üstünü örtmek için bunu tartıştıklarına inanıyorum.
Türkiye’de militan mı arıyorsunuz, buyurun size bir örnek vereyim, emekli general İsmail Metin Temel. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Muharrem İnce’yi eleştiren Erdoğan’ı alkışladı diye ortalık birbirine girmişti. Bugün "MİLİTAN" sözcüğüne kızan bütün AKP yalakaları, o günlerde general Temel’i ayakta alkışlıyorlardı. Peki sizce bu "MİLİTAN"lık değil mi, bana göre "MİLİTAN"lık, hem de en yakışıksız biçiminden. Erdoğan bu durum karşısında önce terfisini verdi Temel’in ama çok geçmeden de diskalifiye edilmesine sessiz kaldı.
Geçenlerde askerin siyasete girmesini başka türlü yaşadık. Bolu İl Jandarma Alay Komutanı Albay Ömer Ersever, Bolu Ülkü Ocakları'nı ziyaret etti ve ocak başkanı İsmail Akgül’e hediye verdi. Albay Ersever bu ziyaretini iade-i ziyaret olarak açıkladı. Parti il başkanının albayı ziyaretini anlayabilirim ama bir partinin gençlik kolları başkanının komutan ziyaretini pek anlayamam. İşte bana göre tam da burası olayların zıvanadan çıktığı yerdir.
Bu haberi bikaç gazete ve televizyon (Pazar günü Ustura Programı’nda, ARTI TV’de ben de anlattım) verince sanırım jandarma albaya bir işaret verilmiş ve ikinci açıklamayı yapmak zorunda kalmış. Albay Ersever ikinci açıklamasında "Bakanlığımızın talimatları doğrultusunda yapmış olduğum şehit yakınları ve gazilerimizin ziyaretlerinden biri olan Kıbrıs gazimizin iş yeri çıkışında hemen aynı bina içinde bulunan ve daha önce şehitlik ziyareti ve milli bayramlarda çok defa karşılaştığım vatandaşlarımızın ısrarlı daveti karşısında anlık olarak gelişen bu dernek ziyaretinin tamamen insani gerekçeyle icabet edilen bir ziyaret olduğunu kamuoyumuzun bilgilerine sunarım." diyor.
O zaman ilk açıklamadaki iade-i ziyaret yalan ve bu yalan nereye kadar yalan. Yani Ülkü Ocakları ziyarete gitmiş ama albayın iadesi tesadüfi mi, yoksa Ülkü Ocakları gitmemiş de albay mı gitmiş.
Jandarma içişleri bakanlığına bağlı olduğuna göre, Süleyman Soylu bu konuda herhangi bir açıklamada bulundu mu, yoksa sessiz kalmayı mı yeğliyor. Bu ziyaretin, sokakta gazeteci ve siyasetçilerin dövüldüğü zamana denk gelmesi bir tesadüf müdür, yoksa bugünlerde Bolu’da bişeyler olacak da, bunun pazarlığı mı yapılıyor.
Son bir sorum daha olacak albayım, tesadüfen yolda ısrar ederler diye hep cebinizde poşet içinde bir hediye plaket mi taşırsınız? Seni gidi hazırlıklı ülkücü militan albay seni, leb demeden plaketi hazırlamışsın.