Üstü çizilmiş bakan siz misiniz Sayın Soylu?..

Ben gazeteci olarak bir duyum alır ve onu yazarım, isim vermediğim sürece ispatlamak zorunda değilim.

Geçtiğimiz cumartesi bakan ismi vermeden bir yazı yazdım, bu kişi eşiyle birlikte Almanya'da şirket kurup oturum alma çalışmaları yapmış. Bu tip oturum almalarda eğer karı koca ortak olmuyorsanız şirketi kuran oturum alıyor ve şirkete ortak olmayan eş, "eş durumu"ndan oturum alıyor. "Eş durumu"ndan oturum alanın durumu şirket kurarak oturum alandan zor. Şirket kuran sermayesiyle her hakka sahipken, "eş durumu"ndan oturum alan dil öğrenmek zorunda, belli bisüre sonra çalışmak zorunda filan. Bunları yazma nedenim yardımcı olmak, o vekil her kimse iyice düşünsün diye yazıyorum, çünkü burada yaşam farklıdır, insanlar ne gibi hakları olduğunu birbirinden saklar, çoğu yardımın kendi cebinden çıktığını sanır.

Yazdığım yazıda üstünde durduğum en önemli konu eşiyle beraber oturum almak isteyen kişinin son seçimler öncesi adının Recep Tamam Erdoğan tarafından listeden silinmiş, yani çizilmiş olmasıydı. Yazı yayınlanır yayınlanmaz mesajlar ve küfürler gelmeye başladı ama ilginç olan mesaj gönderenlerin benim yerime bakan ismi vermeleriydi. İlginç olan da onlar tek bakanda birleşiyordu, kimsenin isimsiz kahramanın ismi konusunda şüphesi yoktu, hatta ne şüphesi, esasında ne kadar kahraman olduğu beynime çakılırcasına yazılıyordu. Benim de aklıma bu gibi durumlarda hep Tarkan ya da Karaoğlan gelir, o kadar kahraman ve cesurdurlar, o kadar düşman öldürürler ki, filmden çıkanların hepsi yaralıdır ve gazi ifadesi taşırlar, dayak yemişten beterdir onların dövdüklerini seyretmek.

Neyse, sabah bir kalktım ki ne göreyim, Süleyman Soylu bana yanıt vermiş ve basının diline düşmüşüz. Daha doğrusu ben değil, Süleyman Soylu düşmüş, çünkü üst başlık hepsinde aynı: "Nesin'in o yazısını Soylu üzerine alındı..." Soylu'nun tamı tamına bana söylediği aynen şu: "Senin kastettiğin milletvekilliğinden bakan olan 4 kişi var. %25 de olsa üzerime alıyorum. Ben ve arkadaşlarım için adice ve müptezelce çirkin bir tezgâh kuruyorsun. Senin mahkemedeki ifadeni bizatihi gelip o çirkin yüzüne bakarak dinleyeceğim. İspat etmezsen karışmam..."

Neresinden başlayacağımı bilemedim ama en iyisi nezaket kurallarıyla başlamak. Sayın Soylu, bugüne kadar hiç tanışmadığımız gibi ben sizden 12 yaş büyüğüm. Bana "SEN" diye değil, "SİZ" diye hitap edeceksiniz. Ben bu tip lümpen davranışlara alışık değilim, hoşlaşmam da. En önemlisi bakan olmanız size böyle bir hakkı hiç vermiyor, Çetin Altan'ın Meclis'te dönemin Meclis başkanına dediği gibi, "Orada olmanız bir marangozluk hatasıdır."

Gelelim sizin durumunuzda 4 kişi olduğuna. Haklısınız, sizin durumunuzda 4 kişi var ama o 4 kişiden birini seçerken bir ayrıcalık var, daha doğrusu o kişinin diğerlerinden bir ayrıcalığı var, o da yeni yapılacak milletvekili seçimlerinde isminin Recep Tamam Erdoğan tarafından çizilmiş olmasıdır. Şimdi bu durumda yeniden analiz yaparsak, bu üstü çizilen kişinin Damat Berat Albayrak olmadığını söyleyebiliriz. Neden bu kadar emin olduğumu soracak olursanız zat-ı alime, bendeniz de derim ki, kızının mutluluğunu ülke mutluluğunun önünde gören bir baba ve kayınbaba ancak Berat Albayrak'ı ülkenin bütün paralarından sorumlu bakan yapar. Bu da şu demektir ki, Recep Tamam Erdoğan'ın o 4 kişiden Albayrak'ın adını çizemez, buna cesaret edemez.

Geriye kaldı 3 kişi diyeceğim ama onlardan ikisi bana hiçbişey yazmamış, yani alınmamışlar. Buradan onların rahat olduğunu mu çıkarsamam gerekiyor bilmiyorum, belki de sadece sizin adınız çizildi de siz bu kadar alınganlık gösterdiniz ya da sahiplendiniz yazdığım yazıya.

Yazınızda son olarak da "İspat etmezsen karışmam..." diyorsunuz. Birincisi bakan olun ya da olmayın, bir gazeteciyi yazdığından dolayı tehdit etme hakkınız yok. Ayrıca isimsiz yazılan bir yazıyı sahiplenip de bunu yapmanız ayrıca komik bir durum. Ben gazeteci olarak bir duyum alır ve onu yazarım, isim vermediğim sürece ispatlamak zorunda değilim. Niye beni ispatlamaya davet ediyorsunuz, onu da hiç anlamış değilim, belgeleriyle yazar ve ispatlarsam ne yapacaksınız, siz değilseniz benden özür dileyecek misiniz 80 milyon önünde. Ya da belgeler ortaya çıktı ve o kişi sizsiniz, beni hangi suçtan mahkemeye vereceksiniz, öyle bir durumda siz bence beni tehdit etmek yerine AKP içindeki savunmanızı düşünseniz daha iyi olur.

Size bir de tavsiyede bulunayım. Bana göre ortada hastalıklı bir ilişki var ama hangisinin daha hastalıklı bir kişilik taşıdığı konusunda tam emin değilim. AKP'ye girmeden önce Recep Tamam Erdoğan hakkında söylediklerinizi bilmeyen kalmadı. Bunca lafı söyleyen bir kişi olarak Erdoğan'ın emrinde nasıl bakanlık yapıyorsunuz? Ya da soruyu tersinden sorayım, Erdoğan sizin gibi Tuğrul Türkeş gibi Numan Kurtulmuş gibi kendisine bunca hakareti eden kişilere nasıl tahammül ediyor? İsterseniz bir psikoloğa görünün hep beraber ya hep beraber rahatsızsınız ya da HİÇ...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi