Vatan Millet Mafya

Sedat Peker seri video kayıtlarıyla iktidarı salıncak gibi sallıyor. Anlattıkları bizim gibi 'deneyimli' Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını şaşırtmıyor.

Orta ve az gelişmiş ülkelerin bile tarihlerinde beş yılda on yılda bir yaşanabilecek gelişmeler bizim memlekette bir haftanın yarısında meydana gelip gündemden çekilebiliyor.

Bu yüzden yabancı meslektaşlarımız Türkiyeli gazetecilere ezelden beri gıpta ederler:

-Sizler ne kadar şanslısınız?

Haberler, manşetler, heyecan kasırgası, darbeler, devrilen hükümetler, hapishaneler dolusu siyasetçiler ne ararlarsa bizde var. Yüksek tempo gazeteciliğin dinlenme merkezleri de eksik değil tabii… Demokrat Parti döneminde (1950-1960) gazetecilerin ikinci adresi "Ankara Hilton" adı takılan Ankara Cezaevi idi. AKP döneminde ise (2002-2021) Ceza İnfaz Kurumu Silivri Yerleşkesi oldu. Oraya bir yerleştirdiklerini bir daha çıkar çıkarabilirsen… İşte Osman Kavala, 1500 güne doğru gidiyor. Tahliye kararları yetkisiz ama çok etkili bir makam tarafından beğenilmediği için suçsuz mahkûm olarak, yerleşkede tutuluyor! Birbirleriyle yarım yüzyıl arayla iktidara gelen iki sağ partinin de seçimden önce ilan ettikleri hedefleri aynıydı:

Türkiye’ye demokrasiyi getirmek!

Birincisi askeri darbeleri getirdi, ikincisi ise darbe işini askerlere bırakmadı!

Bir de kendilerine lisan-ı münasiple yanlışları gösteren herkesi düşman belleyip hapislere attılar.

Etkili muhalefet meydanı mafyaya kaldı!

Sedat Peker seri video kayıtlarıyla iktidarı salıncak gibi sallıyor. Anlattıkları bizim gibi "deneyimli" Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını şaşırtmıyor.

Yıllardır aynı nakaratla milyonları avuttular:

Vatan Millet Sakarya!

Kanun kaçakları, katiller, gaspçılar, operasyon elemanları, polis ve istihbarat yöneticileriyle al takke ver külah vaziyette ülkenin altını üstüne getirdiler. Ülkenin çok değerli aydınlarını, yazarlarını, siyasetçilerini hedef alıp kurşunladılar, bombalı paketler yollayıp yok ettiler, havaya uçurdular. Sağ kalanları da "hain" diye damgaladılar.

Ne yapıyorsunuz diye sorulamadı. Onlar da "devlet bazen böyle şeyler yapar" diye kalıp cümlelerle hazır beklediler. O zamanların medyası da bu zamanların medyasından çok farklı değildi. Her katliamdan sonra hazır manşetleri çektiler:

Karanlık güçler iş başında!

Oysa karanlık güç falan yoktu, devletin kendisi vardı.

Gülen Cemaati, ardından da AKP’nin kendi yetenekleri doğrultusunda oluşturduğu bürokrasi ve medya eskinin çok kötü kopyası olduğu için etki gücü de "yok" düzeyine indi.

Eski "takım"dan bir Mehmet Ağar kaldı ortada. O da yaşlandığı için "akım" derken "yokum" diyor. Yalıkavak Marinası ona göre ülkenin en değerli toprak parçası ve kendisi tarafından savunuluyor. Üstat kendisini "devlet" yerine koyduğundan ülkede ordu, polis, jandarmanın varlığını es geçiyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise Ağar tarafından "korunup-kollanan" Yalıkavak Marinası için "kıçı kırık marina" dedi.

Sedat Peker videolarıyla ortaya serilen manzara, siyaseti karıştırması yanında iki şeyi daha gösterdi. Birincisi yeni medyanın ne kadar etkili olduğunu… YouTube adlı ücretsiz yayın platformunun etki gücünü ortaya koydu. İkincisiyse iktidar borazanı olan -affedersiniz- gazetecilerin ne kadar yeteneksiz ve de niteliksiz olduklarını… Aldıkları görevi nasıl da ellerine yüzlerine bulaştırdılar.

Şu anda hükümetin en sarsıcı muhalifi olarak Sedat Peker öne çıkıyor. Bu yüzden hamaset yapmak için yeni kalıp da şart oldu:

-Vatan Millet Mafya!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi