Ahmet Nesin
Yalvaran anti(k) emperyalistler!..
Siyasi terimlerin yada denklemlerin Türkiye kadar karıştığı başka bir ülke olduğunu sanmıyorum. Bunlardan bir tanesi Anti Kapitalist Müslümanlar. Oysa Kur’an yada İslamiyet fakirin daha çok kandırılma ve sığınma, zenginin de bütün haklara sahip olduğu bir dindir. Paran yoksa Hac’ca gidemez, zekat veremezsin, kurban kesme şansın yoktur ve en beteri olan çok eşlilik de.
Esasında Kurtuluş Savaşı sonrası başlayan ikinci kavram da mecbur kaldığında herkesin Anti-Emperyalist olması. Ne ilginç değil mi, Osmanlı’yı savunacaksınız, onunla iftihar edeceksiniz, Istanbul’un Fethi’ni her yıl kutlayacaksınız ama Anti-Emperyalist olacaksınız. Sadece bunlar da değil, cumhuriyet kurulduğundan beri Anti-Komünist olup, kapitalizmi savunacak ve emperyalizme karşı çıkacaksınız.
Son yıllarda bu Anti-Emperyalist tartışmaları iyice arttı ve birden bütün AKP’liler bilhassa CHP’lileri emperyalizmin uşağı olarak suçlamaya başladılar. CHP’liler de AKP’yi yanlış ekonomik uygulamasından dolayı suçluyor ve yanlış siyasetten dolayı artık yabancı sermayenin Türkiye’den kaçtığından yakınıyor.
Mesela AKP’liler aynı program içinde Borsa’nın %10’unun başka bir ülkeye satıldığını savunurken, muhalefeti Anti-Emperyalistlikle suçlayabiliyor. Son örnek olarak Wolsvogen’i ele alalım. Wolsvogen Türkiye’de fabrika kuracaktı, hemen bayram etmeye başladılar, onlara göre belli bir sayıda insan işe girecekti, doğal olarak da çevre esnafı kalkınacaktı falan-feşmekan. Kimse Almanya’daki işçi fiyatlarının yüksek olduğunu ve o yüzden yabancı sermayenin Türkiyeli işçiyi sömürdüğünü söylemiyordu.
Bunu söylemiyorlardı, çünkü o zaman bunun da çok ciddi bir sömürü olduğunu halka açıklamak zorunda kalacaklardı. Belki bazıları hâlâ sömürünün sadece valilik binasına bayrak asma ve yabancı askerlerin dolaşmasıyla olduğuna inanıyordu. En azından halkın büyük bir kısmı böyle bildiğinden, onlara gerçek sömürünün ne olduğunu açıklamaya da gerek yoktu.
Oysa bu sömürü sistemi dünyadaki bütün ülkeleri bitirir. Sizin kendi malzemelerinizle yaptığınız bişeyiniz yoksa, herzaman için bütçe açığınız olmak zorundadır. Diyelim ki yepyeni, çok faydalı ve yan etkileri daha az bir baş ağrısı ilacı buldunuz ve en meşhuru ve en çok satılan Aspirin’e rakip olma şansını yakaladınız, şansınız sıfır. Böyle bir şansınız yok, çünkü hemen hemen bütün ilaçların hammaddelerini yurt dışından getiriyoruz.
Son yıllarda çok pohpohladıkları insan öldüren insansız hava aracı var ya damadın, en çok milli olan bu araç için Kanada ve Avusturya motor satmama kararı aldı son olaylar dolayısıyla. Kanada’nın açıklaması şöyle: "Son günlerde ürettiğimiz parçaların askeri teknolojilerde kullanıldığı konusunda bilgilendirildik ve derhal konuya ilişkin bir soruşturma başlattık. Bu süre zarfında parçalarımızı nerede nasıl kullanıldığı belli olmayan ülkelere yaptığımız satışları askıya alıyoruz. Rotax tarafından üretilen tüm uçak motorlarımız tamamen sivil amaçlı üretilmiştir ve sadece sivil kullanım için sertifikalandırılmıştır."
Türkiye’de kurulan fabrikaların çoğunluğu aynı durumda ve o yüzden yurt dışına ödenen para herzaman için yurtdışından gelenden az ve bütçenin bırakın kâra geçmesini, eşitlenemiyor bile.
Bu bütün ülkeler için geçerli, hep sömürecekler ve hep sömürülecekler olarak. Peki bu fark neden her iktidar geldiğinde daha da açılıyor, neden hiç azalmıyor, çünkü yanlış politikalardan dolayı diğer gelirler de yok oldu. Tarım ve hayvancılık sıfıra indi neredeyse, Turizme çıkıştan tekrar dibe doğru gitmeye başladı. 4 deniz var ama balıkçılık ve denizcilik sıfıra yakın.
Korelilere satılan yada kiralanan tank fabrikasını tartışıyorlar, Almanya bir parçasını vermeyince fabrikada sanırım herkes milli milli birbirini seyrediyordur.
Ben bunlara esasında ANTİ(K) EMPERYALİSTLER diyorum yada dışa bağımlı ANTİ(K) EMPERYALİSTLER…