Eser Karakaş
Yanlış laflar
Galiba ilk kez rahmetli Çetin Altan’dan duymuştum “hukukta sıfat olmaz” değerlendirmesini, yaşadıklarımız bu değerlendirmenin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor hepimize.
Televizyon ekranlarında, gazetelerde hatta günlük sohbetlerde hepimiz çok yanlış ifadelerle karşılaşıyoruz, kullanıyoruz, bu ifadeler hem Türkçe olarak, hem gazetecilik olarak hem de mantık olarak hatalı ifadeler.
İsterseniz suç oluşturan fiillere sıfat takılması ile başlayalım.
Ülkenin bir yerinde bir terör olayı yaşanıyor, basında manşetlerde “hain terör saldırısı” ifadesi var.
Terör bir suçtur, ceza kanununa göre de ağır bir karşılığı da vardır ama terör saldırısına “hain” sıfatını koyduğunuz zaman insanın aklına hemen hain olmayan ya da çok ya da az hain terör saldırısı olabilir mi sorusu geliyor.
Terör mutlaka en sert biçimde cezalandırılması gereken bir eylemdir ama başına bir sıfat eklenerek terörün bir suç olduğu gerçeğini ne azaltabilirsiniz ne de arttırabilirsiniz.
Terör eyleminin hukukta bir karşılığı vardır, Çetin Altan haklıdır, hukuk sıfat kaldırmaz.
Aynı mantığı başka suçlara da genelleştirelim.
15 Temmuz darbe girişimi için sanki birisi kulaklara fısıldamışçasına herkes “hain darbe girişimi” ifadesini kullanıyor, bu ifade de aynı “hain terör saldırısı” ifadesinin yanlışlığı gibi yanlış bir ifade.
Her darbe girişimi hukuk karşısında suçtur, 27 Mayıs da 12 Mart da, 12 Eylül de, 28 Şubat süreci de, 27 Nisan muhtırası da, 15 Temmuz da ağır suç unsuru barındırırlar, bunlardan birisi daha hain, diğeri daha az ya da daha çok hain değildir.
Gelelim çok severek kullandığımız “sözde” kelimesine.
Mesela PKK’nın bir bölge sorumlusu var, PKK bir örgüt ise çeşitli bölgelerde sorumlusu olması da normaldir, yasalar, yargı kararları PKK örgütünü bir terör örgütü olarak değerlendiriyorsa bu sorumlu da suçludur.
Basında bir haber okuyoruz, örneğin “PKK sözde Botan sorumlusu yakalandı” diye.
Bu ifadede “sözde” ne demektir?
Eğer yakalanan kişi gerçekten bir bölgenin sözde sorumlusu ise bu ifadenin Türkçe karşılığı o kişinin o bölgede bir şeyden sorumlu olmadığıdır, o zaman neden yakalanmış ve tutuklanmıştır?
İlgili kişi bir terör örgütünün bölge sorumlusu ise bu pozisyon bir suçtur, yakalanır ve yargılanır ama unvanının başına “sözde” kelimesini getirmek yanlıştır, hatta komiktir.
SEÇTİĞİMİZ KELİMELER MASUM DEĞİL
Aynı mantık ve Türkçe hatalarını “sözde Ermeni soykırımı”, “sözde terör örgütü lideri” gibi ifadelerde de yapıyoruz, 1915 olaylarını bir soykırım olarak görebilirsiniz ya da görmeyebilirsiniz (bu konuda AİHM kararı mevcut), konu açıldığında da bu doğrultuda özgürce görüşünüzü ifade edersiniz ama ifadenin başına “sözde” kelimesini koymak mantıken bir hatadır.
“Yurtsever, vatansever” kelimeleri kullanımında da vahim hatalar yapıyoruz.
Her kavramın meşruiyeti o kavramın zıddının meşruiyetinden gelir.
Bir kişi kendini sosyalist olarak tanımlar çünkü sosyalist kavramının farklı meşru zıtları vardır, liberal diyebilirsiniz, anamalcı diyebilirsiniz, muhafazakar diyebilirsiniz, başka kavramlar bulabilirsiniz.
Peki “yurtsever” ya da “vatansever” kavramlarının zıt kavramı nedir ki bu kavramlar meşruiyet kazansınlar?
Yurtsever ya da vatansever kavramlarının zıttı olsa olsa çerçevesi kanunla belirlenmiş, yargı kararı ile tespit edilmiş ihanet-i vataniye suçu işleyenlerdir yani kişisel çıkar elde etmek için devletin gizli belgelerini, sırlarını yabancı devletlere veren kişilerdir yani casuslardır.
Ancak, biliyoruz ki, kendilerini yurtsever ya da vatansever olarak tanımlayanlar kendilerine karşıt olarak casusları değil ülkenin geleceği için kendilerinden çok farklı görüşleri olanları tanımlamaktadırlar.
Yurtsever ya da vatansever kelimeleri de aynen “hain terör saldırısı”, “sözde terör örgütü lideri” ifadeleri gibi Türkçe ve kavram olarak yanlıştırlar.
Kendilerini yurtsever ya da vatansever olarak görenler bu kavramı kullanırken ülkelerine duydukları sevgi (patos) üzerinden bu kavramları tanımlamaktadırlar ama sevgi üzerinden siyasi kavram tanımlamak çok zor hatta imkansızdır çünkü sevgi ölçüsü olan bir şey değildir, kimin nereyi ne kadar sevdiği bilinemez.
Son olarak da şu yine kullanmayı çok sevdiğimiz “asıllı” kelimesini tartışmak istiyorum.
Bir Kürt, bir Ermeni vatandaşımızdan bahsederken çok rahatlıkla “Kürt asıllı vatandaşımız”, “Ermeni asıllı vatandaşımız” dendiğini biliyoruz.
Ancak, basında ya da başka bir yerde bir Türk’ten bahsederken “Türk asıllı vatandaş” dendiğine pek rastlamıyoruz.
Oysa tüm bu kimlikler, Türk, Kürt, Ermeni vatandaşların ortak paydası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır ve hukuken bu kimliklerin birinin diğerinden bir üstünlüğü yoktur.
Ama, “Türk asıllı vatandaş” ifadesine pek basında ya da başka bir yerde rastlamamızın nedeni Türk kimliğini başat kategori olarak tanımlamaktır.
Lütfen bu kimliklerle ilgili bir ifade kullanırken “asıllı” ekini koyuyorsak çok dikkatli olalım.
Seçtiğimiz kelimeler çok masum değillerdir, kavramları doğru kullanmaya çalışalım, hem Türkçeye hem de mantığa özen açısından.
Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.