Yaptırımsız hatalar ve yolsuzluklar ülkesi

Bir ülke düşünün ki, siyasi iktidar ne kadar hata yaparsa yapsın, yaptığı yolsuzluklar ne kadar büyük olursa olsun siyasi ve hukuki bir yaptırımla karşılaşmayacağını biliyor büyük ölçüde, o ülke çöker. Bu gerçek Türkiye’yi adım adım çöküşe sürüklemekte.

Her ülkede, sadece Türkiye’de değil, şu ya da bu düzeyde iktidarlar hatalar yaparlar, hatta yolsuzluklar da olur, oluyor zaten, bu hatalar ve yolsuzluklar dünyanın, iktidarların sonu da değillerdir ama sadece bir koşulla.

Bu koşul da hataların ve yolsuzlukların mutlaka müeyyidesi (yaptırım) olmasıdır.

Yapılan hataların ve yolsuzlukların müeyyidesi yoksa işte o zaman dünyanın sonudur.

Kimin için dünyanın sonudur?

Siyasi ve hukuki hataların müeyyide ile karşılaşmaması iktidarlar için değil tabii ama devlet ve ülke için dünyanın sonu anlamına gelebilir.

Türkiye’de de iktidar büyük hatalar yapmıştır, yapmaktadır, yolsuzlukların içine düşmüştür, bu durum dünyanın sonu değildir, dünyanın sonu ise bu hataların yolsuzlukların müeyyidelerinin bizde olmamasıdır.

Bir zırva teori atıldı ortaya mesela, “faiz sebep, enflasyon sonuç” dendi, kurlar çıldırdı, enflasyonda bölgesel ve küresel rekorlar kırıyoruz, Temmuz ayı enflasyonu yüzde 10 çıktı, bu oran Fransa’nın yıllık enflasyonunun (%4.4) iki katından bir puan fazla, başka bir zırvanın, KKM’nin yükü kabul edilemez limitlere yaklaşıyor.

“Faiz neden, enflasyon sonuç” demek çok büyük bir ekonomik, politik hata idi, bu hata yapıldı, bu hatanın ekonomik sonuçları tümüyle ortaya çıktı, herkesi etkiledi ama bu hatayı yapan kişi ve kurum Mayıs 2023 seçimlerinden muzaffer çıktı.

İşte bizim temel sorunumuz tam da bu.

17-25 Aralık döneminde muhtemelen dünyanın şahit olduğu en büyük yolsuzluklar ortaya döküldü ama bu vahim yolsuzluk yanlışından sonra yapılan tüm seçim ve referandumları, 2019 yerel seçimler hariç, yine kazananlar değişmedi.

Bu konunun siyaset bilimciler tarafından analizinin yapılması lazım ama en azından ben çok tatminkar bir analize rastlamış değilim.

Benim bildiğim bu iktisat politikası vahim hatalarının, bu yolsuzlukların yaptırımsız kalması Türkiye’nin en büyük sorunu, dünyada muhtemelen böyle başka bir ülke yok.

Her siyasi iktidar en az hata ile çalışmak ister, yolsuzluk yapmamaya çalışır çünkü yapacağı hatanın, ortaya dökülen yolsuzlukların siyasi iktidarının sonu olabileceğini düşünür, bilir.

Bir ülke düşünün ki, siyasi iktidar ne kadar teknik hata yaparsa yapsın, yaptığı yolsuzluklar ne kadar büyük olursa olsun siyasi ve hukuki bir yaptırımla karşılaşmayacağını biliyor büyük ölçüde, o ülke çöker çünkü siyasi iktidarı teknik hatalardan, yolsuzluklardan vazgeçirecek, daha dikkatli olmaya sevk edecek önleyici, koruyucu mekanizmalar çalışmamaktadır.

Bu gerçek Türkiye’yi adım adım çöküşe sürüklemektedir.

SUÇ VE CEZA İLİŞKİSİ

Suç ve ceza ilişkisinin netleşmediği yerlerde cehennemin kapılarını kapatmak mümkün olmayacaktır.

Burada suç kelimesini en geniş anlamında, siyasal, ekonomik hataları da kapsayacak biçimde kullanıyorum, tabii ki “faiz sebep enflasyon sonuç” zırvasının telaffuz edilmesinin hukuki bir müeyyidesi olmayacaktır ama bu büyük yanlışın siyasi sonuç anlamında bir cezası olması gerekir çünkü bu ifadenin ekonomik sonuçları nedeniyle, artan kurlar, artan fiyatlar genel seviyesi nedeniyle geniş kitlelerin neler yitirdiklerini, kamunun ne kadar zarara uğradığını bilemiyoruz.

Bu zırvanın ve doğurduğu vahim sonuçların mutlaka bir siyasal müeyyidesi olması lazımdı ama burası Türkiye, olmuyor.

Mesele sadece statik, durağan bir saptama değil, yapılan hukuki, siyasi hataların hukuki ve siyasi müeyyideleri olmayınca kamusal alanda etkin ve attıkları yanlış adımların potansiyel vahim sonuçları olabilecek kişiler, kurumlar bu hukuksuzlukları, bu yanlışları, bu yolsuzlukları büyük bir rahatlıkla devam ettirmekte bir sakınca görmemektedirler.

Bu durumda da hatalar, yanlışlar, hukuksuzluklar artarak artmaya devam etmekte ve ülke de hızla duvara çarpmaya doğru gitmektedir.

Hem hukuki hem de siyasi anlamda suç (ya da yanlış) ve ceza (ya da siyasi yaptırım) ilişkisinin netleşemediği ülkeler çöküyorlar.

Ancak, unutmayalım, ülkeler, devletler, bir şirket gibi iflas etmiyorlar, ülkenin, devletin iflası demek mesela aylık yüzde on enflasyon demektir, insanların sürünmesi demektir, ülkenin yaşanmaz hale gelmesi demektir, ülkenin pırıl pırıl genç doktorlarının Almanya’da “Giderlerse gitsinler” isimli dernek kurmalarıdır.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi