Mehveş Evin
Yazmıyooor, yazmıyooor! Medya neden yaz(a)mıyor?
Yazının başına oturduğumda aklımda, AKP’nin yeni seçim beyannamesinde ‘yumuşatma’ hamleleri yapması ve hatta, Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘OHAL’i daraltın’ şeklindeki talimatını yazmak vardı.
Meali ‘Reis baktı ki milleti böylesine sıktıkça sıkarak 2019’a arzuladığı gibi götüremeyecek, azıcık havuç vermeye karar verdi’ olacak yazı, bana birdenbire pek sıkıcı göründü.
Birincisi, günlük siyasi pazarlama numaraları üzerinden ümit devşirmeye veya analiz yapmaya mecalim yok.
İkincisi, Dünya çapında bir skandal patlak verdi. Benim diyen gazeteci, zenginlerin, ünlülerin ve siyasetçilerin vergi cennetlerinde para kaçırmasını faş eden ‘Cennet Belgeleri’nin cayır cayır yayınlanmasına bakıp geçemez. Kraliçe Elisabeth’ten tutun Başbakan Yıldırım’ın sülalesine, offshore hesaplar sayesinde zenginliğine zenginlik katanlar arasında kimler, kimler yok ki...
Süddeutsche Zeitung’un ele geçirdiği 13.4 milyon belge, Panama Belgeleri’nde olduğu gibi Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICYJ) ortağı olan kuruluşlarınca bir yıl, didik didik araştırıldı. Şimdi medya ortakları, eşzamanlı olarak belgeleri yayımlanıyor.
Türkiye’deki ICYJ ortağı Cumhuriyet, Binali Yıldırım’ın çocuklarının, hısımlarının şirketlerinin de dahil olduğu kirli oyunları deşifre eden müthiş yazı dizisine başladı.
Sülale boyu off shore... Paradise Papers'tan Binali Yıldırım ve ogulları çıktı
MERKEZ MEDYA REZALETİ: BU DA MI ‘GOL’ DEĞİL?
Eski Türk filmlerinde gazete satan çocuklar ‘Yazıyooor, yazıyooor’ diye bağırarak önemli bir haberi duyururdu.
Türkiye’de gazeteciliğin durumuysa uzun zamandır ‘yazmıyorrr, yazamıyorrr’ olarak özetlenebilir.
Tam tahmin ettiğim gibi, dün sadece Saray medyası değil, merkez medyanın tamamı birinci sayfalarında bu müthiş habercilik örneğini görmezden gelindi...
Pazar öğleden sonra patlayan haberi baskıya yetiştirme şansı pekala olan Hürriyet, Posta, Sözcü, Habertürk gibi ‘merkez’de sayılan gazeteler, akşam saatlerinde Teksas’daki kilise katliamına yer verirken Cennet Belgeleri’nin ‘yabancı’ boyutuna iç sayfalarda şöyle bir değinmekle yetindi.
Ne de olsa ucu Başabakan Yıldırım’a ve hükümete uzanıyor. O gazetelerin yazıişleri kadrosunda ben olsam, dünyayı çalkalayan bir gazetecilik örneğini bile yayımlayacak haysiyeti gösteremediğim için yerin dibine girer, şimdiye kadar ‘dayanmışsam’ bile istifamı verirdim...
Eh, zaten bu yüzden bizim gibilerin merkez medyada barınmasına zaten uzuuun zamandır imkan ve ihtimal yoktu. Her geçen gün, her şahit olduğum ‘gazetecilik facia’sı, yazma ve düşünme özgürlüğünün ne kadar paha biçilemez olduğunu bana gösterdi, gösteriyor.
Hala ‘gazetecilik yaptığı’ iddiasıyla ortalıkta dolaşanlara da gerçekten acıyorum. Hayır, bunlar herşey normalleşse bile kalkıp ‘Ah ne zor günler yaşadık’ diye günah çıkarmaya kalkacaklar. Hepiniz ifşa olacak, kimsenin yüzüne bakamayacaksınız!
İYİ Kİ VARSIN CUMHURİYET!
Öte yandan, maddi, manevi, siyasi olarak çok ağır bir yok etme operasyonuyla mücadele eden, buna rağmen doğru, iyi gazetecilikten ödün vermeyen Cumhuriyet gazetesiyle gurur duyuyorum. İyi ki varsınız!
Bütün zorluklara, çıkmazlara, sizi defalarca arkadan vuran içinizdeki düşmanlara rağmen (son örneği: Doğan Satmış) yaptığınız gazetecilik, tarihe geçiyor.
Bu satırları yazarken inanın gözlerim doluyor. Çünkü gazetecilik budur, sevgili okur:
Siz verginizi tıpış tıpış verir, ödediğiniz elektrik faturasının yarısı dahi ‘vergi’lerden oluşurken... İki fatura atlarsanız elektriğiniz kesilir, verginizi geciktirirseniz faizlerle şişer veya ceza alırken... Vergi vermezseniz evinize, işinize cart diye haciz gelir, hapse düşebilirken...
Bizi ‘yöneten’lerin; en çok parayı kazanan, en büyük güce sahip olan patronlar, siyasetçilerin yanlışını bulup göstermek, gazetecinin işidir.
Servetlerine servet katmak için aileleri ve paravan şirketler vasıtasıyla vergi kaçırmakta beis görmeyen... İmkanları, hukuki boşlukları sonuna kadar suistimal edenlerden haberdar etmek, bizim görevimiz.
Onlar bu ahlaksızlığı yıllardır sürdürürken, iyi gazeteci kamuyu bilgilendirmek, bilgiyi yaygınlaştırmak için özgürlüğü, hayatı pahasına çabalar.
Bugün iki gazeteci arkadaşımız, Tunca ve Mahir, halen Berat Albayrak maillerini haberleştirdikleri için hapiste. Ahmet ve Murat, Cumhuriyet iyi gazetecilik yaptığı için hala hapiste. Yüzlercesi, sırf hükümeti eleştirdiği, ya da sadece eleştirel bir yayında çalıştığı için içeride.
Cennet belgelerinde ifşa edilen çarkın ne kadar büyük, ne kadar kirli ve ne kadar acımasız katillerce yönetildiğini anlamak için Daphne Caruana Galizia cinayetine bakmak yeter.
Daha geçen ay arabası havaya uçurularak infaz edilen Maltalı gazeteci, bu zincirin ilk halkası olan Panama belgeleri için çalışmış, ülkesi Malta’nın nasıl bir mafya devleti olduğunu ortaya sermişti. Sızıntı haberciliğin önemine, Cennet Belgeleri’ne dair yazmaya devam edeceğiz.
Topluma düşen, şunu sorgulamak:
Ben kazancımın yarısını devlete verirken, vergilerimi öderken neden siyasetçi yakınları vergi kaçırıyor?
Neden onlar gittikçe zenginleşir, dokunulmazlık zırhlarıyla donatılırken ben giderek eziliyor.
Bunlara boyun eğecek miyim, yaptıkları rezillikleri daha fazla görmezden gelecek miyim?