Yolsuzluklar, biz ve AB

Türkiye’de de seçimde iktidar değişikliği olursa yolsuzlukla mücadelede dürüstlüğü değil, kurumsal yapıyı güçlendirmeyi öne çıkarmak lazım. Kurumsal yapının güçlendirilmesi de AB ile uyum sürecine geri dönmekten, hızlandırmaktan geçiyor.

Türkiye’nin başında iki kronik bela var.

Birincisi kamu ihale sistemi üzerinden yapılan yolsuzluklar ise ikincisi ise uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu üzerinden elde edilen pis para.

Uyuşturucu konusunda alınması gereken yasal önlemler pek yok muhtemelen, gerekli kanunlar, yönetmelikler zaten mevcut, küçük rötuşlar yapılabilir belki ama burada sorun yasal eksiklikler değil, para çok büyük, engel olunamıyor bu pis işe.

Uyuşturucu konusunda belki ahlaklı, namuslu bürokrat yani polis, gümrükçü gerekebilir.

Ancak, ahlaklı, namuslu bürokratla çözülemeyecek işler de var, bunların başında da kamu ihale sistemi geliyor.

Türkiye’nin kamu ihale sistemini düzeltmeden düzgün işleyen bir devlete, ahlaklı bir siyasete sahip olması mümkün değil.

Bu işin çözümü ve bu çözümün kalıcılığı için yasal, kurumsal dönüşümler gerekiyor.

Türkiye ise bu konuya malum nedenlerden hiç yanaşmıyor.

Avrupa Birliği üyeliğimizin ciddi ciddi konuşulduğu ve bendenizin bu amaç için çok ter döktüğüm günlerde bazı süper zekalılar çok sayıda alanda AB mevzuatının benimsenmesi ve uygulanması durumunda AB tam üyeliğinin şart da olmayabileceğini iddia ederlerdi.

Ben de bu saçma iddia karşısında bazı reformlar yapılsa bile bunların kalıcılığının, sürdürülebilirliğinin ancak AB tam üyelik çapası ile mümkün olabileceğini söyler ve şaka yollu örnek olarak perhiz yapıp kilo veren insanların yüzde yüze yakınının bu kiloları hemen geri aldıklarını anlatırdım.

AKP, İHALE YASASINI PİÇ ETTİ

Türkiye’de de Kemal Derviş reformları ile birlikte çağdaş standartlarda bir kamu ihale sistemi geldi ama AKP bu kanunu, tabiri mazur görün, öyle denir, piç etti, sayısız değişiklikle hem kanun tanınmayacak bir hale geldi hem de bu yeni yapısı ile yolsuzlukların ana kaynağı oldu.

Benzer örnekler çok bu döneme ilişkin, İstanbul Sözleşmesi, Merkez Bankası Kanunu ilk aklıma gelenler; son dedikodu da yine Merkez Bankası kanununda Kemal Derviş döneminde getirilen bir yasağı kaldırarak Merkez Bankasının Hazineyi sonsuz ölçüde finansmanının önünü açıyorlar.

AKP’nin 2002-2010 dönemi olumlu icraatını nasıl geri aldığını herkes çok iyi biliyor.

14 Mayıs günü İnşallah Türkiye’de büyük ve olumlu bir dönüşüm başlayacak.

Ancak, bu süreçte gerçekleştirilecek olumlu icraatın kalıcı olmasının da önlemleri alınmalı.

Kılıçdaroğlu’nun ilk neşter atacağı yer muhtemelen de kamu ihaleleri konusu olacak.

Ancak, meselenin kritik noktalara dürüst insanların tayini ile çözülemeyeceğini de iyi bilmek lazım.

Mesele bundan sonra kamu ihalelerinde gereksiz alanlarda 21. Maddeyi uygulamamaktan, ihaleleri rekabetçi yapmaktan geçmiyor sadece, bunlar gerekli ama bu önlemlerin kurumsal bir teminatı da olmalı.

Bunun yolu da kamu ihale sistemini AB kamu ihale sistemi ile uyumlaştırmaktan geçiyor.

Kılıçdaroğlu’nun ilk icraatının kamu alımları dosyasının AB ile müzakereye açılmasının sağlanması olmalı.

Türkiye’de her geçen gün kamu ihaleleri yolsuzlukları, usulsüzlükleri ile yatıyor, bunlarla da kalkıyoruz ve hiçbiri için bir soruşturma açılmıyor.

Bir süredir Fransa’da yaşıyorum, bir maliyeci olarak da Fransa’nın kamu ihale süreçlerini uzaktan izliyorum.

Burada her gün gazetelerde, televizyonlarda kamu ihale yolsuzlukları tartışılmıyor.

Hiç olmuyor diyemeyiz ama sürecin başta yargı ve Sayıştay olmak üzere sigortaları var, ortaya çıkan usulsüzlüğün hemen üzerine gidiliyor.

Fransa vatandaşlarının, müteahhitlerinin, kamu görevlilerinin Türkiye vatandaşlarından, müteahhitlerinden, kamu görevlilerinden daha dürüst, daha ahlaklı olduğunu söylemek doğru olmaz.

İki ülkedeki kamu ihale süreçleri yolsuzluklarındaki farkı belirleyen sadece kurumsal yapı.

Kamu ihale sistemi ve denetimi öyle bir dışa açık rekabetçi sisteme oturtulmuş ki yolsuzluk yapmak çok zorlaşmış durumda.

Türkiye’de de seçimde iktidar değişikliği olursa yolsuzlukla mücadelede dürüstlüğü değil, kurumsal yapıyı güçlendirmeyi öne çıkarmak lazım.

Kurumsal yapının güçlendirilmesi de AB ile uyum sürecine geri dönmekten, hızlandırmaktan geçiyor.

Yolsuzluklarla mücadelenin en garanti yolu AB tam üyeliğidir.


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi