Zamlardan sonraki ruh halimiz

'Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami.' Neyzen Tevfik

Bu haftaki yazımı, özellikle 2021’in son aylarında yapılan zamlardan dolayı daha da belirgin hissettiğimiz tedirginliği, Ruh halimizi ve buna tepkilerimizi yansıtma çabasıyla yazacağım…

İstanbul Kadıköy’den Tuzla’daki çalıştığım fabrikaya nasıl gittiğimi ve güne nasıl başladığımı anlatarak başlayayım. Bu mesafedeki iş yerine gitmek için erken yola çıkmak gerekiyor. Araba ile gitmek isterseniz trafikten dolayı sabah kalkış saatiniz çok daha erken olmalı.

Evden aldığım kahvaltılıkların yanına simit almaya karar verdim. Simitçi Abi 3.50 TL’yi alırken ülke ekonomisine dair siyaset yapmaya sabahın erken saatlerinde başladı. "Murad Abi, bugün simit 3,50 fakat bu bile simit yapan fırınlara para kazandırmıyor." diyerek son öngörüsü de "Yeniden zam yapılmalı." diyerek yaptı. 

Eh, yürümek gerekir, kilo aldım ve evimin önünden geçen tramvaya binmek yerine metroya kadar yürüdükten sonra İstanbul kartı kullandım. Dııııttt….   6 liraya yakın bir ücreti kartımdan çekti.  Sonrasında Marmaray için Söğütlüçeşme durağına geçtim. Lüks bir tarife ile 12 lira civarında olan ücret yerine aktarmadan dolayı 10 liraya Gebze Üniversitesi durağına kadar yolculuk yaptım. 

Yol üzerinde özellikle Bostancı, Kartal ve Gebze Üniversitesi’ne yakın olan yerlerde öğrencileri de görüyorsunuz. Bu öğrencilerden biri de benim oğlum. Özellikle devlet okuluna giden bu çocukların yol ücretlerinin aileleri için ne kadar zorlayıcı olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz.

Fatih Durağı’nda indikten sonra evde unuttuğum tütün yerine bir paket sigara almaya karar verme hatasını yapabiliyorsunuz. 20- 26 lira civarında bir rakamı da büfede bıraktıktan sonra iş yerine götüren arabaya ulaşıyorum. 

İş yerinde günlük çıkan öğle yemeğini beğenmeyip başka bir yerden yemek yemeye karar verirseniz açılış en az 40 liradan başlıyor. Esnaf lokantasından 40 lira karşılığında sadece bir ayran ve yarım döner alabiliyorsunuz (İçindeki de ne kadar sağlıklı bilinmez.)

Dönüşte aynı ücretleri tekrar ödedikten sonra mahalleye ulaşıyorum. Şimdi de markete uğramak gerekiyor. Evdeki eksikleri tahmin ederek markete giriyorsunuz. Off çekerek aklınıza evde kızartma yağı, süt, şeker ürünleri ama en büyük artışı yapan Tuvalet Kâğıdı ihtiyacı olduğunu geliyor. Bunları alırken bittiğiniz anların başında oluyor. Özellikle memleketin yerli şeker ve kâğıt fabrikalarını satan anlayışa uzun uzun güzel temennilerde bulunuyorsunuz. Ülkeyi neden bu kadar dışa bağımlı yaptınız demeden geçemiyorsunuz.

Markette bu reyonların önünde gözlüğüyle markaların fiyatları inceleyen ve ürünü alıp yerine bırakan insanlara şahit oluyorsunuz. Onlara "Abla, bir izin ver ben şunu alacağım."demeden bekliyorsunuz. Öne geçince etikette ki fiyat kıyaslama işini tıpkı onlar gibi yapmaya başlayacağınızı biliyorsunuz çünkü. Bu zamanlarda yanınızda gözlük bulundurmak çok önemli. 

En acı manzara da özellikle çocuk mamalarının kilit altında tutulması. Bunu gördüğünüzde içiniz sızlıyor. 

Kadın pedlerinin fiyatlarının artışını duyunca cidden ne kadar olduğuna yan gözle bakıyorsunuz. Böylesi bir ihtiyaçta dahi KDV %18 uygulanmasına dair söylenecek çok şey var aslında.

"Şu marka peynir çok güzel ama yani bizim evde peynir çok yeniyor. Şu markayı mı denesem fiyatı daha uygun?" diye düşünürken geçmişte hiç üstünde uzunca düşünmediğin satın alma hesaplarına dalıyorsunuz. Farkında olmadan birer ekonomist olmaya başladık. Bu arada ek olarak Kimyager olanlarımızın da arttığını söylemeden geçemeyeceğim…

Kasa önündeki manzara ise gerçekten neredeyse her markette Siyaset Meydanı ve Ekonomi Haberleri programı kıvamında. Özellikle özgür basından arkadaşlara önerim, kasaya gelenlerle ve kasiyerlerle başlayan sohbetlerin gizliden çekmeleridir. İnanın reeldeki ekonominin net göstergesini kameraya almış olacaklar…

Kasiyer emekçi arkadaşlar hakikaten terapist işlevi görüyor. Bu emekçilerin çoğu asgari ücretin de altında çalışıyor. İşverenleri ise mesai saatlerini az göstererek kurnazlık peşinde maalesef…

Eve geldiğinizde aldığınız ürünlerden ziyade almaya cesaret edemediğiniz ürünleri öfkeli duygularla düşünüp gün boyunca harcadığınız paranın tutarını hesaplamaya başlıyorsunuz

Bu arada özellikle elektrik ve doğal gaz faturaları için ayrı bir paragraf açmak gerekir. Bugünlerde yeni zamlı faturaların gelmeye başladığını öğreniyoruz. Daha yeni zamlı maaşınızı almadan yapılan zamlar bu faturalara yansıtılıyor. Hatta zamların Aralık ayından itibaren uygulandığı söyleniyor…

Bir de bu fatura zamlarına sosyal, serbest falan filan gibi süslü sınıflandırmalar yapıyorlar. Yani kendilerince bu zamları allamış pullamış oluyorlar. Doğal gaz yardımı gibi garip bir uygulama da planlanmış. Bu planlamanın nasıl olduğunu bilen kim var? Nasıl başvurulur? Bilen beri gelsin. Süslü ama içi boş bir balon…

Covid belası, zamlar ve işsizlikle boğuşan bir memleketin antidemokratik versiyonunu yaşıyoruz. Sanki bunları fark etmiyormuşuz gibi özellikle İktidarın ve kendisine eşlik eden saz arkadaşlarının pembe tablo çizmesini iç çekerek izliyoruz. Aklımızla dalga geçiliyor duygusunu hepimiz iliklerimize kadar yaşıyoruz.  Büyük Birlik Partisi Başkanı Sn Mustafa Destici'nin katıldığı bir televizyon programında yeni yılda yapılan zamlara ilişkin yaptığı açıklama özellikle fevkaladeydi. BBP’lİ Destici, tasarrufa dikkat ediyormuş. Buraya kadar sorun yok. Kasaptan 100 liraya et almadığını belirttikten sonra üstüne "Köyüme gidiyorum, kuzu alıyorum."demesi, Bakan NEBATİ’NİN gözlerinin parlak olma halinin de ötesine geçti. İster istemez insanın aklına Oscar Wilde’ın "Bir bardak süt için evde inek beslemek" sözü geliyor…

Ülkede her alanda yaşanan kriz ortamının bunaltıcı etkilerini ruhumuza etkisini çevremize belli etmemeye çalışsak da kriz ortamı her kesim için bir realite. İktidara destek veren büyük bir kesim için de bu durum aynı. Bazen bu bunaltıcı durumu sadece kendimiz yaşıyoruz psikolojisine girebiliyoruz. Fakat net olarak söylemek gerekir ki yalnız değilsiniz, yalnız değiliz. Bu bunaltıcı süreçte el birliğiyle sakinliğimizi ailemiz, yakın çevremiz için de korumak zorundayız. Tepkimizi de bazıların dediği gibi değil her alanda vermemiz gerekir. Ne yapabiliyorsak...

Yazımı Cemaat yurdunda yaşadığı baskılar sonucu intihar eden tıp öğrencisi ENES KARA’YI anarak bitirmek istiyorum. Enes’in hatırası ve nice gencimizin aydınlık geleceği için Cemaat yurtları KAPATILSIN!!!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi