Armağan Kargılı
Zorbalıkla mücadele rehberi
Zorbalıkla mücadelenin bir yolunu bulmalıyız. Yoksa sadece siyasi iktidarların değil minicik alanlarında kendi iktidarlarını kuran ve her bir aslında birer zavallı olan zorbalara yenik düşeceğiz.
Dünyada zorbalık en etkili yönetim biçimini aldı. Bugün ABD Başkanı olan Donald Trump, popülaritesini bir televizyon şovunda "Kovuldun" diyerek sağladı. Adaylığı sırasında da yapacağı hiçbir şeyi saklamadı. Tam tersine açıkça ilan etti. Yerli nüfusun neredeyse yok edildiği ve bugünkü nüfusunun tamamına yakınını göçmenlerin oluşturduğu ABD'de göçmenlere savaş ilan etti. Sosyal sigorta sisteminin olmadığı ülkede Obama tarafından ilk kez kurulan sistemi kaldıracağı vaadinde bulundu. Afrikalıları, siyahları, kadınları, eşcinselleri, yerlileri, kısacası bütün ötekileri aşağıladı ve 2016 yılındaki başkanlık seçimini böyle kazandı. Zorbalık prim yapmıştı yani.
Dünyada zorbalık
Sadece ABD'de değil, dünyanın neredeyse her köşesinde zorbalığın prim yaptığını, zorbaların iktidar alanlarını genişlettiklerini görüyoruz. Öyle olmasa işkenceyi savunan, parlamenter demokrasiye açıkça karşı çıkan Jair Bolsonaro Brezilya'da, sokak cinayetlerini alenen savunan Rodrigo Duterte Filipinler'de, ülkeyi açık bir hapishane, sürgün merkezi haline getiren, yaşamı sıradan vatandaş için bile cehenneme çeviren Tayyip Erdoğan Türkiye'de başkanlık koltuğuna oturamazdı.
1. Dünya Savaşı'nın bitiş anlaşmasının imzalanmasının yüzüncü yıldönümü anlaşmaya ev sahipliği yapan Fransa'da 70'ten fazla ülkenin devlet başkanı, cumhurbaşkanı ya da başbakanının katıldığı bir törenle kutlandı. ABD Devlet Başkanı Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Başbakanı Angela Merkel bu tören sırasında, çoğu eşleriyle birlikte, ev sahibi Macron'ların hemen yanındaydılar. Konuşmaların ve klasik müzik dinletisinin yapıldığı sırada bir ara uyukladığı da gözlenen Tayyip Erdoğan ise eşiyle birlikte onların hemen karşısında oturdu. Birleşmiş Milletler, IMF gibi kurumların başkanları da törende yerlerini aldılar. O fotoğrafa bakınca insan, çok gibi görünüyorlar ama bir avuçlar demekten kendini alamıyor.
Fransa'da toplanan liderler fotoğrafı
Bu güçle mücadele edebilmek için bu gücü nereden aldıklarını da irdelemek gerekiyor. Yine törenlere dönelim biraz, bu gücün kaynağını orada buluruz belki.
15 milyona yakın insanın yaşamını kaybettiği 1. Dünya Savaşı'ndan 100 yıl sonra dünyanın nereye geldiğinin bir göstergesi gibiydi törenler. Yemek bölümü ise tam bir şatafat yarışıydı. Katılanların çoğu "itibardan tasarruf" etmeye gerek görmemişti. Vergi verenin sırtından çıktıktan sonra kimin umrunda tasarruf. 100 yıl önce dünyayı yönetenlere canıyla bedel ödeyenleri düşününce "aman savaştan uzak dursunlar da yesin içsinler" denebilir ama çoğunun savaş destekçisi olduğunu görmezden gelmek olur bu da.
Ben aslında bu yemekte yerini alanların farklılıklarına değinmek istiyorum biraz. Eşleri olmasa katılanların çoğunluğunu erkekler oluşturacak. Az da olsa birkaç kadın ile birkaç eşcinsel lider de var. Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler ve bunların çeşitli mezheplerinin temsilcileri var. Siyahlar, beyazlar, 100'e yakın milliyetin temsilcisi var. Ama ülkelerinde iken bu farklılıklar üzerinden prim yapanların bir anda sarmaş dolaş olduklarına tanıklık ediyorsunuz. ABD'nin Türkiye'ye açtığı savaşı konuşuyor Türkiye'de iktidar sahipleri. Anti-emperyalizm falan gibi süslü duran ama kendileri açısından bir anlam ifade etmeyen tanımları da kullanmaktan çekinmiyorlar. Ama aynı masada yan yana oturabilmek için kimbilir hangi lobi şirketlerine nasıl paralar akıtıldı. "Düşmanım Trump", bir anda "yakın dostum Trump" oluverdi. Kafa kafaya verip Kaşıkçı cinayetini konuştular. Zorbalıkta sınır tanımayan Suudi Arabistan yönetiminin içinde yer aldığı cinayeti yani. Zorba iktidarlara karşı nasıl mücadele edileceğini konuşacak değillerdi ya... O bizim sorunumuz.
Zorbalık sadece siyasi iktidarların bir yöntemi olsaydı belki mücadele daha kolay olurdu. Ama en küçük iktidar alanlarında bile; bazen okulda bir öğretmenin zorbalığından söz ederiz. Ya da fiziksel gücüne güvenen bir kişinin kendisinden daha zayıf olana efelenmesi olarak karşımıza çıkar zorbalık. Ya da para sahiplerinin zorbalığını konuşuruz. Çoğu zaman "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye başlar zorbalık. Güçsüze iktidarın ilanıdır bu söz. "Ben koskoca ülkenin, kentin, partinin, fabrikanın, kulübün, okulun, apartmanın osuyum, şusuyum, busuyum" diye de devam eder.
Zorbalık her yerde
Çoğumuz zorbayla bir şekilde tanışmışızdır, zaman zaman zorbaya karşı kazandığımız örnekler de vardır. Ama topyekun bakıldığında ise zorbalığın yükseldiğini ama buna karşı mücadelenin yeterince etkin olmadığını neredeyse hepimiz kendi yaşamımızdan örneklerle biliyoruz.
Ama zorbalığa karşı bir çıkış yolu olmalı.
ABD'de yapılan ara seçimler, bu açıdan bakıldığında zorbalığa karşı mücadelenin hâlâ mümkün olduğunu ortaya koyması açısından da önem taşıyor. İktidar gücünü karşısındakileri ezmek hatta yok etmek üzere kullanan ABD Başkanı Donald Trump bu seçimlerden ciddi bir yenilgiyle çıktı. Muhaliflerin kazandığı başarı sadece Demokrat Parti'nin bir başarısı değildi. Sezin Öney'in P24'teki "Sıra gökkuşağı dalgada" başlıklı yazısında söylediği gibi, "Bundan daha iyi bir şey oldu. Ortaya 'bir parti zaferi' değil bireysel başarılardan oluşan bir 'gökkuşağı' çıktı." diyor Sezin Öney.
Kadınlar, eşcinseller, sosyalistler Meclis'teki temsiliyetlerini artırdılar. İlk kez Müslüman kadınlar, yerli kadınlar Meclis'e girdi.
Sezin Öney yazısında, "Popülizme gökkuşağı panzehir" tanımını kullanıyor bu dalga için.
Partilerden, klasik siyaset ve siyasetçilerden umudunu kesenlere umut oldu bu seçimler. Karşı çıkanları, itiraz edenleri bir araya getirdi.
Zorbalar, farklılıkları sadece kendi iktidarlarını pekiştirmek üzere kullanıyorlar. Sünni'yi Alevi'ye, Türk'ü Kürt'e, Ermeni'ye düşman ediyorlar. Ama kendi iktidarları söz konusu olduğunda bütün farklılıkları bir tarafa bırakıp birbirlerine destek oluyorlar. Putin Trump'ı, Trump Bolsonaro'yu destekliyor. Erdoğan Trump'a seçim desteği veriyor, Macaristan'ın İslamofobik Başkanı Orban ile yanak yanağa fotoğrafları yayınlanıyor. Çoğu gücünü aynı kötülük merkezinden para–silah–savaş gibi yerlerden alıyor.
Bu güce karşı bizim tek dayanağımız var o da birlikte mücadele edebilmek. Farklılıklarımızı yok etmeden birlikte mücadelen başka bir yolumuz yok. Ya zorbalığa teslim olacağız ya da zorbalığa karşı hep birlikte her alanda yan yana geleceğiz.
Var mısınız?