Gültan Kışanak, Kobanê Davası'nda savunma yapıyor: 'En etkili yol barış sesini yükseltmektir'

Gültan Kışanak, Kobanê Davası'nda savunma yapıyor: 'En etkili yol barış sesini yükseltmektir'
Kobanê Davası Gültan Kışanak'ın savunmasıyla devam ediyor. Hukuksuz biçimde tutukluluğunun sürdürüldüğünü belirten Kışanak, "Savunamayacak hiçbir faaliyetim yok. Siz kimsiniz beni yargılıyorsunuz. Biz bu davada sanık değil, davacıyız" dedi.

Hicran CENGİZ


Artı Gerçek - IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası bugünkü duruşmaya devam ediyor.

Bugünkü oturumda yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın esasa dair savunması alınıyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ duruşmaya SEGBİS ile katıldı. Duruşmayı takip edenler arasında DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak ve milletvekilleri bulunuyor.

KIŞANAK'IN TUTUKLULUĞUNA İTİRAZ

Gültan Kışanak'ın avukatı Cihan Aydın, Kışanak'ın yasal tutukluluk süresi dolmasına rağmen, 75 gündür cezaevinde tutulmasına itiraz etti ve derhal serbest bırakılmasını talep etti. Mahkeme başkanı “Tutukluluk sürecine ilişkin üst mahkemede itiraz süreci devam ettiğinden, bu aşamada karar verilemeyeceğine” karar verdi.

'REDDİ HAKİM TALEBİ' REDDEDİLDİ

Kışanak'ın avukatı Aydın, heyetin bağımsız ve tarafsız olmadığı gerekçesiyle heyetin reddini istedi. Mahkeme heyeti de “Heyetin bağımsız bir heyet olmadığına bahis ile sunulan gerekçelerin ve duruşma süresinin uzatılma amaçladığı anlaşılmıştır" dedi. Mahkeme heyeti hukuki prosedürü itiraz yolunu da açık bırakarak ‘reddi hakim talebini’ reddetti.

KIŞANAK: HUKUKSUZ BİR YARGILAMA YAPIYORSUNUZ

Reddi hakim talebine ilişkin mahkeme heyetinin kararı üzerine Kışanak, savunmasına başlamadan “Hukuksuz bir yargılama yapıyorsunuz. Gayet biliyorsunuz. Bilerek yapıyorsunuz.İddiaların tamamı ‘darbeci’ polislerin tutanaklarına dayanıyor. Diyarbakır Newrozunda yaptığım konuşmanın CD yok ama bir polisin iki cümlelik tutanağı var. 'Bunlar hukuki delildir gel savunma yap' diyorsunuz.” dedi.

Kışanak’ın sözünü kesen mahkeme başkanına Kışanak, “İtirazlarımızı ve gerekçelerini dile getiriyoruz” diyerek şöyle devam etti:

“Yasa çok açık 7 yıldan fazla tutuklu kalamam. Size sormuşuz davaya hangi tarihten itibaren sanık/süpheli sıfatıyla dahil edilmişim. Bir türlü buna cevap vermediniz.” 2014 yılında kadar milletvekili olduğunu ve ardından belediye başkanı seçildiğini hatırlatarak “ Dokunulmazlığımı olduğu yıllar mı değil mi değil mi cevaplamıyorsunuz.

'YASAMA SORUMSUZLUĞUNA BAKMIYORSUNUZ'

Kışanak suçlamaya konu edilen sözlerini, Meclis oturumlarında da dile getirdiğini söyleyerek, "Bütün bunları biliyorsunuz, o yüzden yasama sorumsuzluğuna bakmıyorsunuz" dedi ve şöyle konuştu.

"Benim savunamayacak hiçbir faaliyetim yoktur. Hayatımda kimseye bir fiske vurmamış, kimseyi suça teşvik etmemiş bir kadınım. Siz kimsiniz, beni yargılıyorsunuz? İlk günden bu yana diyoruz ki ‘ben doğrudan 2009’da Meclis’te yapılan özel oturumda konuşmuşum.' Kürt sorunu ile ilgili konularda, 23 Nisan’da 29 Ekim’de buna dair söz almışım. ‘Demokrasi içerisinde çözelim’ demişim ama bakmıyorsunuz. Grup konuşmalarımın hiçbirine bakmıyorsunuz ama ‘Kışanak anadile dair referandum istemiş. O yüzden bağımsız Kürdistan’ı kurmak istiyor’ diye bana suçlama yapıyorsunuz. Ben o Meclis’te bu konuya dair yasa teklifi sundum, neyini suç sayıyorsunuz? Bütün bunları biliyorsunuz, o yüzden yasama sorumsuzluğuna bakmıyorsunuz. Bile bile yaptınız ve bunun itirafını da savcı mütalaasında yazmış. ‘Dokunulmazlığı kalktıktan sonra 2020 yılında ifadesi alındı’ demiş. Şu anda beni ANF’de çıkan 8 tane haberden mi bilmem kaç tane müebbetten yargılıyorsunuz?

'KUMPAS KURDUNUZ'

Tutukluluğunun hukuksuz olduğunu söyleyen Kışanak savunmasına şöyle devam etti:

"Birleşen dosya nerede? Neden gelmedi buraya? Kumpas kurdunuz. Daha fazla cezaevinde tutmak için yeni hukuksuzluklar icat ettiniz. ‘Polis tutanakları aksi ispatlanmadıkça delil niteliğindedir’ diyor savcı. Aksini kim ispatlayacak? Ben mi? 8 yıldır cezaevinde tuttuğunuz kadın siyasetçi mi ispatlayacak? Bu hukuk devletindeki gibi bir suç isnadı değildir. Enginizasyon mahkemesindeki suç ithamlarıdır. Hakkımda şu mütalaadaki iddiaların neredeyse tamamı sadece darbeci polislerin uyduruk tutanaklarına dayanıyor. Bir tane fotoğraf var orada. Altına tutanaklar döşenmiş. Nerede bunların görüntüleri? Bunun akla uygun bir tarafı var mı? Diyarbakır Newrozu’unda yaptığım konuşmanın dahi CD’si yok. Sen de diyorsun ki ‘bu hukuki bir delil.' Neyine inanacağım?"

KIŞANAK'TAN MAHKEME HEYETİNE: SİZİ REDDEDİYORUM

“AKP-MHP’nin bu otoriter rejimin karanlığına hukuki kılıf geçirmek için uğraşıyorsunuz. Bundan ibaret. Yaptığınız hukuksuzlukları gayet iyi biliyorsunuz. Biz de bu hukuksuzluğa karşı itirazlarımız dile getiriyoruz. Sizi reddediyorum. Adil ve dürüst yargılama yaptığına inanmıyorum. Adil ve dürüst yargılama yapmıyorsunuz . Özel yetkili bir heyetsiniz, sizi reddediyorum.”

'BANA BİR ŞEY BIRAKMADINIZ'

Duruşmaya 13.30'a kadar ara verildi. Duruşmanın öğleden sonraki kısmı başlamadan önce Kışanak farklı illerdeki salonlarda bulunan sanık ve izleyicilerle ile selamlaştı. Bu sırada, duruşmaya katılan kadın örgütlerinin mesajlarını Filiz Kerestecioğlu Kışanak’a iletti. Kışanak “Dört duvarlar bizi ayıramaz. Kadın mücadelesini her zaman yüreğinde hissetim. Hepinizi selamlıyor, kucaklıyorum” dedi. Salonlar arası selamlaşma sırasında Kışanak, davanın sanıklarına seslenerek “Beden önceki arkadaşların savunmaları çok iyiydi. Hele Selahattin’inki. Bana bir şey bırakmadınız. Arkadaşlara katılıyorum deyip bitireceğim ya” dedi. Tutuksuz sanıklarla da selamlaşan Kışanak “Biji Berxwedana Jinan” dedi.

'İNSAN HAKLARINA VE KADIN HAKLARINA KARŞI SUÇ İŞLEYENLERDEN DAVACIYIZ'

Aranın ardından mahkeme “Gültan Hanım haklarınızı hatırlamama gerek var mı? diye sorarak duruşmayı başlattı. Kışanak “Haklarımızı yok saydığınız için, çok iyi biliyoruz.” diyerek savunmasına başladı ve şöyle konuştu:

"Ben ve yargılanan arkadaşlarım biz bu davada sanık değil, davacıyız. Halklarımıza, demokrasi, insan hakları ve kadın haklarına karşı suç işleyenlerden davacıyız. Bu siyasi operasyonları yapanlardan davacıyız. Barış ve çözüm için bu kadar ısrar eden varken savaşta ısrarcı olanlardan davacıyız. Bu savunma değil, tüm kötülükleri teşhir etmek için yaptığım bir değerlendirmemdir."

'BİZİ DİK TUTAN ONURLU DURUŞUMUZDUR'

Kışanak kaybettiği aile üyelerini sıralayarak “Hiçbirinin son anlarından yanında olamadım. Selahattin Başkan’ın da bu süreçteki onurlu duruşunu selamlıyorum. Bizi dik tutan onurlu duruşumuzdur." dedi. Kendisinden önce yapılan savunmaları hatırlatan Kışanak şöyle konuştu:

"Örgütlü kötülüğü karşıyız. Savunmamı size yapmayacağım. Benden önce savunma yapanlar etkili savunmaları ile bana bir şey bırakmadılar. Hem bu kumpasın nasıl düzenlendiğini anlattılar hem de bu ülkenin sorunlarını ve çözümlerini etkili savunmalarla anlattılar. Kadın arkadaşlarımızın ayrıntılı savunmaları vardı. Her bir arkadaşa bu güçlü savunmaları nedeniyle teşekkür ediyor ve hepsinin savunmalarına katılıyorum."

'NE KADIN, NE DE FEMİNİST OLDUĞUM İÇİN BENİ SUÇLAYABİLİRSİNİZ'

Yaptığı kadın çalışmaları ve barış çağrılarının suçlamaya dönüştüğünü belirten Kışanak şöyle konuştu.

"Savunmam üç başlık altında yapacağım. Bugün ana olarak barış başlığı altında savunma yapacağım. Diğer günlerde aktaracağım başlıkların birincisi Kürt sorunu. ikinci kadınların özgürlük mücadelesi bu davada bana yönelik suçlamaların iki odağı var biri yaptığımız kadın çalışmaların hepsi istisnasız bu dosyaya konmuş. Kadın olmak suç değildir, kadın barış mücadelelerinin en önemli yeridir. Ne kadın olduğum için, ne feminist olduğum için ne de kadınlarla mücadele ettiğim için beni suçlayabilirsiniz. Ben sizi suçluyorum. Eril zihniyetle, yaptığımız tüm çalışmaları suç sayanları suçluyorum. Siz suçlusunuz. Eğer barış, demokrasi savunmak suçsa, söylüyorum işte, yazın oraya."

"Kobane davasında sanık olmamızın, sanık olarak sayılmamızın sebebi Şengal’de İŞID kadınlara karşı insanlık suçları işledi. Hala Türkiye’de bu kadınları satmaya çalışan İŞID ve kafası var. Ben kadınlara karşı bu suçlar işlenmesin diye yargılanıyorum. ANF’de çıkan haberde ‘yarın çok geç olabilir’ demişim. Bu suçlama konusu olabilir mi? İktidar medyasına sesleniyorum bu dediklerimi takip etsinler ve talimat verenlerin önüne koysunlar”

'BU UTANÇTAN KURTULMAK SİZİN ELİNİZDE'

"Mahkeme heyetine seslenerek “Vicdanınız varsa hemen geri çekersiniz. Siz bu iddialarla yargılarsanız tarih sizi insan haklarını, vicdanı,erdemi savunanlara ceza verdiler diye yazacak. Bu dava turnusol kağıdır. Ben İŞİD dediğim için mi yargılıyorsun, Bu yargılama konusu olamaz. Bu utançtan kurtulmak sizin elinizde. Doğal yargıç karşısında değiller, Özel yetkili yargıçlar karşısındayız. Siz vicdanınız ile karşı karşıyasınız. Bu siyasette gereği der herkes kendini kurtarır sizin imzanız bu davanın altında kalır. IŞİD’e karşı olanların mı yanındasınız yoksa IŞİD’e karşı olanları yargılayanlar mısınız?"

'O İNSANLARIN NE YAŞADIĞINI BEN BİLİRİM'

Sokağa çıkma ve çatışmalı süreçlere ilişkin hazırlanan raporlardan yaşam ve su gibi birçok insan hakkının ihlal edildiğini dair notları okuyan Kışanak “Yüzlerce insanın öldürülmesi iddiası ya, bir kişi bile öldürülmüş olsa ayağa kalkırılır. Tek bir soruşturma bile açılmamış. Tek bir soruşturma bile açılmamış olması insan haklarını askıya aldınız demektir. Ben size iddialar ve raporlar sunuyorum cevap vermiyorsunuz. Öyleyse beni neden görev yerim meclisten aldınız.(orada sorsaydım). Bu suçları işleyenleri güvence altına alan yasa çıkardınız. Dünyanın her yerinde hak ihlallerini işleyen suçlanır, 'Burada insanlar su bulamıyor, sokağa çıkamıyor durun' diyen bizleri yargılıyorsunuz.

O insanların ne yaşadığını ben bilirim. O dönem belediye başkanı olmak kadar zor bir şey yaşamadım. Esat Oktay’ın en ağır işkenceleri yaşattığı dönemde Diyarbakır Cezaevi’nde kalan bir kadın olarak söylüyorum; hiçbir şeyde o dönem belediye başkanı olmak kadar zorlandığım kadar zorlanmadım. Keşke elimizden fazlası gelseydi. Kendimi eksik ve mahcup hissediyorum. O insanlar bu zorlukları çekerken ben sırtımı dönüp keyif çatacağım. Yapamadım. İnsanım, vicdanım var benim.

'SAATLERCE BEKLETEN YETKİLELER ŞİMDİ DARBEDEN YARGILANIYOR'

Kışanak, o süreçte yaşadığı örnekler üzerinden dönemin valisi ile olan diyoloğunu aktarak “Avrupa parlamentosundan milletvekilleri, bizler Vali’ye soruyoruz: 'Bakın 65 yaşında bir kadın kan kaybından ölecek, bir şey yapın'. Vali 'benim bir yetkim yok' diyor. Yetkili kişi bir vali yardımcısı Mehmet Demir, askerlerle görüşüyordu. Vali diyor bunu. Saatlerce bekletildik, kadın can kaybından öldü. Fatma Ateş, 65 yaşında sivil kadındı, bunun gibi niceleri vardı. Şimdi Mehmet Demir’in yargılandığını duyuyorum, bakın öyle midir. Selahattin Başkan da dedi. (Bunları çoğu) darbeci diye yargılandı, yargılanıyor" dedi.

Bunlar yaşandı. Sur -8 derecede kapatıldı. Biraz da bunu konuşalım. Gerçekten Gazze içiniz yanıyor mu biraz inandırıcı olsun. Ben belediyenin çalışanlarını çağırıp elimizde ne var kime ulaşılır diye uğraşıyorum. Bunları yapanlar değil, ben yargılanıyorum.

'HİÇBİR CEZA VİCDANIMIN SESİNİ SUSTURAMAZ'

Basın açıklamalarını okuyarak devam Kışanak, “O kentte sorumluluk altında olan bir belediye başkanı olarak feryat ettim. Sabah akşam hendek diyenler, alın işte bunlardan yargılanıyorum. Vicdanımın sesini susturamazsınız. İnsan sıfatıyla yeryüzüne gelmek insan olmaya yeterli değil vicdan sahibi olmak gerek, erdem sahibi olmak gerek. Hiçbir ceza vicdanımın sesini susturamaz. İnsan kalmaya devam edeceğim.”

“Bu konuşmaları yaptığım için mi yargılayacaksınız beni. Kız kardeşlik duygusuyla ülkenin her yerinde durun diyen, barış isteyen kadınlarla birlikte olduğum için mi yargılayacaksınız. Buyurun yargılayın.

“Siz bizi yargılayarak kimi koruyorsunuz? O dönem yasa ile görevlisini askerini güvence altına alıp koruyorsunuz. Bizi yargılayarak sistemi ve başka birşeyi de koruyorsunuz.

'SUR'U RANT İÇİN YIKTILAR'

Kışanak Sur’da yaşana yıkıma ilişkin yıllara arasındaki farkı uydu görüntüleri ile gösterek “Mahallede ayakta tek bir bina kalmadı. Bırakın uyduyu bugün Diyarbakır’a giden uçakla bile görebiliyor. Şimdi ne oldu? O yerleri müteahhitlere yedirdiler. İnsanların yıkılan evlerini kamulaştırmaya açmışlar. Ben buna karşı olduğum için yargılanıyorum. İşte bunun için yaptılar. Rant için. Kimse ağzını açamıyor. Bir STK gitsin yıkımdan önce Sur’da oturan kim şimdi oturan kim karşılaştırsın. O yoksulları evlerinden etmişler, halka kaç kuruş vererek kamulaştırmışlar.

'BU SAVAŞIN ARKASINDA RANT, ÇIKAR, HIRSIZLIK VAR'

Evimde çıkan Sur raporuymuş. Partinin Sur’da, tanıkların aktardıkları hazırlana küçücük bir rapor. Evde İHD, MAZLUM-DER, CHP, Esnaf odalarının Kültür Varlıklarını koruma derneklerinin raporları da var. Sur’u ranta açtılar. İşte bunun için yaptılar. Yıkımdan sonra bu rant olmasın. Bu kadar ölümün üzerine bunlar da yaşanmasın diye Baluken ile bağrıma taş bastım, Özhaseki’nin yanına gittim. Ranta açmayın diye saatlerce görüşmüşüm. Biz de belediye olarak ne gerekiyorsa yapalım dedim. Çağırın Özhaseki gelsin anlatsın. Ama onlar naptı? Sadece belediye görmezden gelmeyerek kalmayıp kayyım diye bir yasa çıkardılar. Belediyenin tüm yetkilerini elinden aldılar. Neden? Unesco ile görüşüp listelere aldırabilmişler. Kayyım yasasıyla bir madde ile sit alanlarındaki belediyelerin yetkileri ellerinden aldınız. Bu savaşın arkasında rant, çıkar, hırsızlık var. Savaşın yükünü yoksulun omzuna yüklediler. Bu savaşın karşısında durmak ilk olarak yoksulun, emekçinin, kadının görevi. Yeter artık. Suçlar ortada, hırsızlar ortada.

'SİYASETİ YARGILIYORSUNUZ, ÇÖZÜM DİYENİ YARGILIYORSUNUZ'

Yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı ilkesinin soruşturma ve dava kapsamında ihlal ettiğini hatırlatan Kışanak, şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanı hayatını kaybeden askerlerin ailelerin ailelerini aradığında 'Bir savaşın içindeyiz' demişti. Söylenen ve yazılanları göz önünde bulundurarak da yaşananların büyüklüğü için savaş deniyor. Dosyaya eklenen meclis konuşmalarında savaş ve direniş geçtikçe altını çizmişsiniz. Bunu da böyle belirtelim. 20 yaşında genecik insanların üzerine bu yükü yüklemek ayıp değil mi? Siyaseten neden bunlara çözüm bulamıyoruz. Çünkü siyaseti yargılıyorsunuz. Çözüm diyeni yargılıyorsunuz Bu ülkenin sorunları konuşulmadan çözülemez. Ekonomisi çöktü. O yerleşimleri ekonomi için yıktınız"

'İÇ BARIŞININ TEMİN EDEMEYEN KİMSE İŞİNİ DOĞRU DÜZGÜN YAPAMAZ'

"Cumhurbaşkanı çıkıp ‘Jeopolitik konumunun maliyetini ödüyoruz’ dedi. Eğitim hayatım boyunca jeopolitik konumu bir avantajdı. Ne oldu da dezavantaja döndü? Bu ülkenin kaynaklarını heba ettiler. En önemli kaynağı barıştı. İç barışının temin edemeyen kimse işini doğru düzgün yapamaz. Eğer dünyada bu kadar düşmanın var, çözüm bulamıyorsun. Neden çözüm bulamıyorsun? Bu coğrafyanın zenginlikleri kan kokuyor. Evet. Biz neden sorunlarımızı çözemiyoruz. Kendi iç siyaseti ile kamu kurumuyla, sivil toplumuyla, basını ile sorunu olan yapamaz, çözemez. Gazeteciler hapiste, doğru söyleyen içeride."

'İÇİNDEN ÇIKILAMAZ BİR SORUNUMUZ YOK'

"Çözüm dedik, bize terörist diyorlar. En büyük terörist demokratik siyasete, geleceğine iftira atanın ta kendisidir. Dünyanın her yerinde barış geliştirir. Tarihin her zamanında bu böyledir. İnsan ilişkilerinde de böyledir. Karşındakiyle küssen anlayamazsın. Dostunsa hatası da olsa hoş görürsün.

Savaşın arttığı yerde milliyetçilik artar. militarizmin arttığı bir yerde kadına yönelik şiddet artar. İçinden çıkılamaz bir sorunumuz yok, yeter ki çözmek isteyelim. Bu kadar büyük kavga veren bu insanlarda çözüme dair birşey göremiyorum. En etkili yol barış sesini yükseltmektir, çözümün, diyalogun sesinin yükseltmektir. Yapılacak en büyük iyilik budur."

'ERKEKLERİN ÇATIŞMASINDAN, SAVAŞINDAN BIKTIK'

Yugoslavya dağılırken kadınlar neler yaşadılar bilmiyorsunuz. Siyasetinize malzeme ediyorsunuz ama yaşadıklarını bilmiyorsunuz. Sizin için savaş kutsanması gereken bir şey, barışsa suç. Bu suça ortak olmayacağız diyen akademisyenleri ihraç ettiniz. Savaş dursun diyen Kürt olmayan kadınlara da vatan haini ilan ettiniz. Biz kadınız. Onurlu bir yaşam istiyoruz. Erkeklerin çatışmasından, savaşından bıktık. Siz kadınlara terörist, vatan haini diyemezsiniz. Kadınların savaşa karşı mücadelesi asla suç olarak görülemez"

'SÜRECİ HEBA EDENLERDEN DAVACIYIM'

Kültürel ve sosyal bir kodumuz var, Kürtler olarak. ‘Laçek’lerimizi yere atmak. Ne kadar çözülmez, aşılmaz bir durum varsa o beyaz tülbenti yer attığında o durum sonlanır. Kavgada, tartışmada, aşiret kavgasında da bu böyledir. O yüzden annelerimiz beyaz tülbentli. Yaptığımız kadın çalışmalarının ana teması barıştır. Her yerde barış dedik. Bunu özgürlük ve kadın mücadelesinin bir gereği yaptık. Biz ırkçılık, milliyetçilik yapmayacağız dedik. Barış talebini toplumsallaştırmak için büyük bir mücadele verdik. Ama görüyoruz ki bunların bir çoğunu suç diye buraya koymuşsunuz.

Devlet ile Abdullah Öcalan ile görüşmeler başlamıştı. Kadınlarda çözüm sürecine taleplerine sunmak için dahil oldular. Getirip bunların bir çoğunu suç diye önümüze koyuyorsunuz. Suçluyorsunuz. Ben suçluyorum ben davacıyım. Barışa bu kadar yaklaştığımız bir süreci heba edenlerden davacıyım.

'SADULLAH ERGÜN BENİ ARADI'

Öcalan’ın çözüm konusunda bir misyona sahip olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da televizyonlardan söyledi; Görüşüyoruz dedi. (Öcalan için) 'Benim misyonum barıştır. Katkımı istiyorsanız ben buradayım' dedi. Devlet de bunu biliyor. Ey bu yargıya talimat veren beni bunlarla suçlayan iktidar. Öcalan’ın mektubunu (onlar getirdi) Sırrı Süreyya da meydanda okudu. Bunun adı suç uydurmaktır. Ne delil var,ne CD’si var, ne bilirkişi raporu var. O dönem cezaevlerinde açlık grevleri var İmralı ile görüşmeler için.
O dönemin adalet bakanı Sadullah Ergün beni aradı. Bir mektup geldi, gidip alıp okuyun da açlık grevlerini bitirin dedi.

Barış mücadelesi benim için siyasal atmosfere değişecek birşey değil. Kadın özgürlük mücadelesinde barış siyasal konjonktüre göre değişemez, ilkeseldir. Sayın Öcalan’ın çözüm konusundan politik programlar olarak sunduğu metinler var. Recep Tayyip Erdoğan, Efkan Ala, Sadullah Ergün biliyor. Çözüm sürecinin konuşulacağı yer mahkeme salonları değil. Aktörlerini, sorumlulularını sivil toplumunu alır açık konuşursun. Tüm arşiv MİT’in elinde kim ne demiş. Hangi şartlar durumlar olmuş da kıyamet kopmuş. Biz sorunu çözmüş olsaydık İŞID’e karşı olurduk. Suriyeli Kürtler arasında barış olurdu. Türkiye sorunu çözerse Irak ve Suriye'yi de çözmüş olurduk.

Sabırla dinleyen herkese teşekkür ediyorum. Yolumuz umuda çıksın, yolumuz barışa çıksın."

Duruşma yarın saat 10.00'da devam edecek.

Öne Çıkanlar