Endüstriyel tekneler İstanbul Boğazı’ndaki balıkçılığı yok ediyor
Emre ÜNSALLI
İSTANBUL - Karadeniz’den sonra Marmara Denizi'nde de eski balık gırgırlarının yerini alan endüstriyel tekneler sürdürülebilir avcılığı tehdit ediyor. Sadece bir gecede her biri 700 ton balık avlayabilen endüstriyel teknelerin av baskısına balık yetmiyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BALIKÇILIK TEHLİKE ALTINDA
Türkiye'nin denizlerinde avlanan balık miktarı her geçen gün azalıyor. Hal böyle olunca balıkçılar tek bir balığı bile kaçırmak istemiyor. Özellikle de Marmara denizinin İstanbul boğazına ağ atan balıkçılar.
İstanbul Boğazı’nda bugüne kadar kullanılan balıkçı gırgırlarının yerini bu nedenle endüstriyel av tekneleri aldı. Yeni teknelerdeki radar sistemleri en dipteki balık sürülerini dahi tespit ediyor, ağlarındaki kurşun sayısı diğerlerinden daha fazla olduğu için dipteki balık sürülerine kadar ulaşabiliyor.
Önceki gırgırlarının yakaladığı balık miktarıyla yeni teknelerin yakaladığı balık miktarı mukayese dahi edilemiyor. Yüzlerce ton ağırlığındaki balığı rahatlıkla taşıyabilen bu büyük tekneler sürdürebilir avcılığı tehdit ediyor.
YASAL BALIK KATLİAMI
Özellikle Kireçburnu, Çayırbaşı ve Büyükdere açıklarına atılan ağlar bazen duvar olup balık sürülerinin geçişini kapatıyor. Öyle ki bu tekneler 2022'de resmi rakamlara göre tam 3 bin 722 ton sadece lüfer avladı. İşte bu nedenle İstanbul boğazında yapılan endüstriyel balık avı aynı zamanda bir felaketin de habercisi. Zira balığın göç yoluna kurulan bu barikatlar tüm denizlerdeki balık bolluğunu olumsuz etkiliyor.
Ancak bu durum sürdürülebilir avcılık için bir sorun oluştursa da ortada kanunsuz hiç bir durum yok. Devletten alınan kredi ve teşviklerle eski balık gırgırlarının yerini alan endüstriyel tekneler artık orantısız avcılığın sembolüne dönüşmüş durumda.
BALIKTA ENDÜSTRİYEL TEHLİKE
Yasal balık katliamının sürdüğü Kireçburnu, Büyükdere ve Sarıyer’e gidip mikrofonumuzu eski İstanbul Balık Üreticileri Kooperatifi Başkanı İlyas Torlak’a uzattık. Torlak, orantısız balık avının sembolü endüstriyel teknelerin devletin vermiş olduğu kredi ve teşviklerle yapıldığını söylüyor:
“Balıkçılık sektöründeki bu önüne geçilmez büyüme hâlâ devam ediyor. Bakalım nereye kadar devam edecek. Ama bunu tutup hele bir de duruma geldikten sonra bir şikayet konusu yapamayız. Her ne kadar yapsak bile bu yasal olmayan bir hadise değil. Hepsi devletin nezaretinde devletin politikasıyla yapılan bir şey.”
Torlak, İstanbul Boğazı'nın endüstriyel teknelerin av kapasitesine yetmediğine dikkat çekiyor:
“İstanbul Boğazı’nda av baskısı artıyor. Denizde şimdi kapasite belli. Bu kadar kapasitenin üzerine çok çok büyük bir av gücü oluştu şimdi. Artık ne oluyor sonuç olarak şimdi balık yetmiyor artık. Bu avcılık gücüne av kapasitesine av baskısına balık yetmiyor. Bunların kapasitesi alabildiği kadar. Bir ölçüsü yok. Yani gecede 300 ton 500 ton hatta 700 ton balık avlayabilecek kapasitede bir tekneden bahsediyoruz.”
'LÜFER, PALAMUT VE İSTAVRİT YOK'
Hal böyle olunca bu durum sadece İstanbul Boğazı ile sınırlı kalmıyor. Balık daha boğaza girer girmez ağlara takılınca Kocaeli ve Tekirdağ'daki balıkçıların ağları boş kalıyor.
İstanbul Balık Üreticileri ve Su Ürünleri Kooperatifi eski başkanı İlyas Torlak'ın dediği gibi, bu sezon çekilen ağlarda ne lüfer ne palamut ne de istavrit var. Torlak bu durumu şöyle özetliyor:
“Mesela geçen seneki palamut sirkülasyonu bu sene yok. Lüfer zaten her seneki gibi nazlı gelin, istavrit biraz sıkıntılı. Bir hamsiye kaldık. Ama şimdi biz bu durumu buraya getirmişsek bunlara alışmak zorundayız. Biz hep birbirimize soruyoruz, bu şartlar altında bu iş nereye kadar gidecek?”
“Fakat sonra ne oluyor biliyor musunuz? Bunları düşünürken çok umutsuz olunan bir anda, bir bakıyorsunuz deniz balık doluveriyor. İşte o zaman insanlar tüm sorunları unutuveriyor. Balık çoğalınca sorunlar unutuluyor olmadığı zaman herkes birbirine kabahati atıyor.”
İstanbul Balık Üreticileri ve Su Ürünleri Kooperatifi eski başkanı İlyas Torlak'ın “Artık alışmamız lazım dese de durumun vehametini mikrofonumuzu uzattığımız bir balıkçı özetliyor:
“Evvelden bir ton kurşun vardı altlarında yani denizi çevirdikleri ağın altına şimdi 20 ton var. Yani trolden bir farkları yok. Trol de aynı dibinden koparır gelir bunlarınki de aynı. Trolün aldıkları bütün balıkları alıyorlar. Şimdi kabahati biz trollere buluyoruz ama kabahat trollerde değil kabahat herkeste.”