Adli kontrollü serbestlik özünde tutuklamadır...

Amirallerin bir kısmı ev içinde oldukça özgürler, yatak odasından banyoya gittiklerinde barış işareti yapanların olduğu söyleniyor.

Herkes heyecanla televizyonların başında, emekli amiraller savcılığa sevk edildiler ve merakla sonucu bekliyoruz. Savcılık amiral Ergun Mengi’nin tutuklanmasını, diğer 13 kişinin değişik tarzda adli kontrolle serbest bırakılmasını -ki bu bana göre cezalandırılmadır- istedi. İlginç bir sevinç gösterisi başladı kimilerinde tutuklanmadıkları için amiraller ama ne yalan söyleyeyim, nasıl profesör olduğunu çözemediğim Mehmet Şahin çok kızdı bu tutuklanma istenmemesine.  

İşin gerçeği şuydu, adli kontrolle serbest bırakılmamanın esasında değişik bir tutuklanma olduğunu ne Mehmet Şahin, ne de diğerleri biliyordu. Biz bu sevinci Boğaziçi öğrencileri, gazeteciler yada KHK’lılar da aynı gerekçeyle serbest bırakıldıklarında yaşadık. Oysa bunun da hapis olduğunu çok iyi anımsıyorum ben, Necmettin Erbakan para dolandırıcılığından mahkum oldu, ancak yaşından dolayı ev hapsine çevrildi, yani adli kontrollü serbestlik verildi ama o dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu cezayı da kaldırttı, hatta sonra siyaset yapmasına da izin verildi. Ceza değilse, Gül neyi kaldırdı diye şimdi sorasım var. 

Amiraller ikiye bölünmüş durumda mahkeme tarafından, 4’ü belirli bir yerleşim bölgesini, diğerleri de evlerini terkedemeyecek kadar serbest bırakıldılar. Amirallerin bir kısmı ev içinde oldukça özgürler, yatak odasından banyoya gittiklerinde barış işareti yapanların olduğu söyleniyor. 

Esas sorun belirli bölgeyi terkedemeyecek olanların sorunu. Dışına çıkamayacakları alan bir kroki halinde kendilerine verildi mi bilmiyorum ama Türkiye’deki zekaya göre bu gerçekten olanaksız bişey.  

Yıllar önce Akademi Kitabevi’nin sahibi Hadi Olca ile ortak bir işyeri kiraladık. Akademi Kitabevi o binanın bitişiğindeki binada. Ortak olarak hem Uğur Olca avukat olarak kullanacak, hem depo yapacaklar bir kısmını, ben de hem Düşün Yayınevi olarak kullanacağım, bir odada da babam kalacak. Çok büyük ve güzel bir binaydı. 

İş vergi dairesine gitmeye kaldı, Akademi Kitabevi Nişantaşı Vergi Dairesi’ne bağlı olduğundan ben de başvurumu oraya yaptım. İnceleme sonunda o binanın Teşvikiye Vergi Dairesi’ne ait olduğu çıktı. Aynı caddede ve bitişik binada hangi akıl bunu böyle yaptı bilemiyorum, zaten vergi dairesi de çözemediği gibi, sorumu da çok saçma buldular. 

Şimdi 4 amirale bir mahalle verildiyse yandılar, aynı mahalle içindeki sokaklar değişik muhtarlık yada vergi dairelerine bağlı olabiliyorlar. 

İkinci sorun tam bir hukuksuzluk. Beraat yada davaya gerek olmadığı kararı verilmediğine göre dosya hazırlanacak ve dava görülecek. Peki bu olası darbe girişiminin muvazzaf subayı nerede? Onu bilen yok, bir darbe girişiminde 1 kişi de olsa mutlaka bir muvazzaf olmalı, teğmen yada başçavuş ama birisi olmalı, emekliler güçlerini biyerden, yani askeriyeden almalılar, yoksa darbe yapamazsınız ve bunu hepsi kurmay olan komutanlar çok iyi bilirler yada hukuk fakültesinde saçmalıklar üzerine bir ders var mıdır bilemiyorum ama bu olay ders olarak okutulmalı bence. 

Adli kontrolle serbest bırakılan Mustafa Özbey Merkez Orduevi’ne sokulmamış, ancak eşiyle beraber eşyalarını almasına izin vermişler. Bunun için mahkeme kararı var mı yada askeriye nasıl çözüyor yada alıyor bu kararı bilmiyorum ama Erdoğan çoktan kararını vermiş bile. Peki bu 104 kişi içerişinde eski deniz kuvvetleri komutanları da var, onlar girebilecek mi orduevlerine, yoksa çaktırmadan cezalılar mı? Değillerse aradaki farkı birisi bana anlatabilir mi acaba?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi