Erdoğan yargılanırsa, Gül Erdoğan ve Akar’la olan sır görüşmeyi açıklar!..

Görüşmede konuşulan konuyu da yazabilirim ama 4 saatlik görüşmeye damgasını vuran konuşmayı yazamam, açıklayamam, bunu açıklamak Abdullah Gül’ün görevidir.

Gazeteci Ahmet Dönmez kendi haber kanalında 15 Temmuz’dan 2 yada 3 hafta önce Recep Tayyip Erdoğan’ın, yanına Hulusi Akar’ı da alarak Abdullah Gül ile görüşmeye gittiğini ve bu görüşme konusunda bugüne değin hiçbir açıklama yapılmadığını yazmış. Dönmez’in yazısının girişi şöyle: "15 Temmuz’dan 2 ya da 3 hafta öncesi… Günlerden cumartesi, saat 22.00 civarı… Abdullah Gül’ün Ayazağa’daki ofisine sivil plakalı bir Mercedes yanaşıyor. Araçtan iki kişi iniyor. Biri Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğeri dönemin Genelkurmay Başkanı, şimdiki Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. Doğal olarak Akar da sivil kıyafetli… Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şaşkın. "Hayırdır inşallah, bayram değil, seyran değil…" havasında… Misafirler korumasız olarak geliyorlar. Yanlarında hiç kimse yok. Protokol askıda. Tümüyle gayri resmî bir ziyaret. Belli ki Erdoğan bu buluşmanın gizli kalmasını istiyor. Gül misafirlerini içeri buyur ediyor. Köşk’ten indiğinden beri Erdoğan’la hiç yan yana gelmeyen, gelmemeye özen gösteren ve onun bir çok davetini geri çeviren Abdullah Gül, halefinin bu sır ziyareti hakkında kimseye de bilgi vermiyor. Saat 22.00 sularında başlayan üçlü görüşme, sabaha karşı saat 02.00’ye kadar devam ediyor. Yani aşağı yukarı 4 saat süren uzun mu uzun bir toplantı gerçekleştiriyorlar. Fakat bu görüşmeden kimseye söz etmiyorlar. Dolayısıyla içeride ne konuşulduğunu kimse bilmiyor. Bir ‘mezara benimle gidecek’ sır görüşmesi daha mı?.."

Dönmez yazının devamında 2 noktaya dikkat çekmiş, birincisi görüşmenin 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olup olmadığını sormuş, ikincisi de Fatih Altaylı’nın Ali Babacan ile yaptığı söyleşide söylediğine dayanarak bu konuda da şeffaf olup olmayacaklarını merak etmiş.

Ahmet Dönmez’in merakını bir parça giderebilirim, görüşmede konuşulan konuyu da yazabilirim ama 4 saatlik görüşmeye damgasını vuran konuşmayı yazamam, açıklayamam, bunu açıklamak Abdullah Gül’ün görevidir.

Bu görüşmeden haberim olduğunda yazıp yazmamak arasında çok gidip geldim, sonunda birileri ima edene kadar yazmamaya yada programda anlatmamaya karar verdim.

Ahmet Dönmez’le ortak bir noktam var, bana bu haberi veren kişiye sonuna kadar güveniyorum ama kendisi bir açıklama yapana kadar da adı hakkında susarım. Sadece şunu söyleyebilirim, bu haberi Gül, Akar ve Erdoğan dışında 5-10 kişi daha biliyor ama ben o isimleri bilmiyorum, tabi ki bana haberi veren hariç.

O görüşmede 15 Temmuz darbe girişimi konuşulmadı. Bunu bütün konuşmayı bildiğimden söylemiyorum, zaten bütün konuşmayı da bilmiyorum. Bunu 2 nedenden söylüyorum, 15 Temmuz öncesi olacaklar Gül’e söylenseydi, birincisi Gül bunu önlemek için elinden geleni yapar ve baktı olmuyor, önlenmesi için 15 Temmuz öncesi basın açıklaması yapardı.

Diyelim ki bunu yapmadı ama Erdoğan kendisinin daha önceden haberinin olduğu riskini o dönemde rakibi olan Gül’e söylemezdi, bu en azından darbe sonrası Gül için büyük bir koz olurdu. Böyle bir durumda Gül çıkıp "Erdoğan’ın darbeden haberi vardı, bana anlattı, kendisine önceden önlemesini önerdim ama beni dinlemedi" deme şansını verirdi ki, bu ciddi bir siyasal yenilgi ve skandal olurdu.

O zaman bu görüşmede ne konuşuldu, gayet basit, aynı Hulusi Akar ve İbrahim Kalın’ın helikopterle Gül’ün bahçesine gittiğinde nasıl cumhurbaşkanlığı adaylığını konuştularsa, yine o konuşuldu. Esasında konuşuldu demek biraz yanlış olur, Erdoğan konuşmaktan ve bu konuyu tartışmaktan çok Gül’e neden aday olmaması gerektiğini ve olursa neler olabileceğini anlattı. İşte Abdullah Gül bu kısmı bence ancak Erdoğan bir gün çeşitli suçlardan yargılanırsa açıklayabilir yada bana öyle geliyor. Çünkü onun dışında hem Erdoğan hem de Akar bu görüşmeyi hep yalanlayacaklar.

Hulusi Akar Gül’le ikinci görüşmeyi yaptı mı bilemem ama son yıllarda Abdullah Gül’ü hep ikircikli ve garanti davranmakla, korkaklıkla suçlayan basın ve siyasetçiler kesinlikle yanılıyorlar, Gül aday olmanın son noktasına kadar giderek oldukça cesur davranmıştır.

Esasında son yılları çözmek için 2 kadının sesine ve dediklerine kulak vermek gerekiyor, Hayrünnisa Gül cumhurbaşkanlığına veda resepsiyonunda "Bizi çok üzdüler. İnsan kendisine zor hâkim oluyor. Bizi hiçbir şey görmüyor, bilmiyor, farkında değiliz mi sanıyorlar. Her şeyin farkındayız. Ben her şeyi biliyorum. Şimdi ben de susuyorum ama fazla susmayacağım; asıl intifadayı ben başlatacağım" demişti. Bu söylemin altında çok şey yatıyor ve bu söyleme karşın hâlâ neden hiçbişey söylemedi, o da ayrı bir konu.

İkincisi 15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsü’nde eşi Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok’u kaybeden Nihal Olçok’un son aylarda yaptığı konuşmalar. Darbe yazılarını yazarken Nihal Olçok’un bir açıklaması çok dikkatimi çekmişti ve devamlı takip etmeye başladım. Cinayet sonrası Erdoğan ile Nihal Olçok karşılaştıklarında "Birbirimizin gözüne bakamadık" ifadesini kullanıyor. O zaman bu tümcenin üzerinde mutlaka durulması gerektiğini yazmıştım.

Eski bakan Kemal Unatıkan’ın eşi Ahsen Unatıkan’ın evinin çatı katı kaçak daire olduğundan Üsküdar Belediyesi tarafından yıkıldı önceki gün. Erdoğan da Ahsen Unakıtan’a telefon ederek geçmiş olsun dileklerini bildirmiş, ancak cumhurbaşkanlığı bu görüşmeyi yalanladı. İşte tam da bu sırada Erol Olçok’un eşi Nihal Olçok bir tweet attı: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Ahsen Unakıtan'a geçmiş olsun telefonu - Haber "#15temmuz gecesi ocaklar yıkıldı Ahsen hanım, duvar ne ki? Gazilerin bacağı koptu, taş değil. Sizi tebrik ediyorum biz sizin kadar güçlü haykırmadık sn. @RTErdogan bizi aramadı."

Kimi olayları çözmek için 2 kadının açıklamaları üzerinde durmak gerekiyor bence
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi