Ahmet Nesin
Erdoğan yargılanmaktan 5 gün daha kurtardı!..
Kaç kez yazdım "Ben televizyona çıkan analiz uzmanlarının çoğunun zekâsından şüphe ediyorum" diye. Önceki gece dönüşümlü olarak seyredince bu düşüncem daha da arttı. Hem de telaşa düşünce iyice saçmaladıklarını görmek daha da acı bişey. Bunların bir kısmı gazeteci, bir kısmı da profesör (Yada öyle oldukları söyleniyor), dinledikçe ya mesleğimden utanıyorum yada ülkedeki bilimcilerin geldiği noktaya baktıkça kahroluyorum. Ciddi bir muhalefet olsa bu kişilerin çoğu bir daha programa çıkamaz, hatta çocuklarının suratına bakamaz.
İlk tartışma "İşgal" üzerine. Lafı çok fazla evelemeye, gevelemeye gerek yok, sen bir ülkeye kaymakam atıyorsan işgalcisindir. Sen bir ülkede fakülte açılması için kendi resmi gazetende yayın yapıyorsan ve bu kararı o ülkenin yetkilileriyle 2 saniye bile konuşmadıysan işgalcisindir. Sen bir ülkenin bir bölgesinde bahçeli evler yapmaya kalkışıp, o bölgeye de senin seçtiğin insanları yerleştirmek istiyorsan, işgalcisindir.
Bu işin savaş olup olmadığı çok tartışılıyor ve oradaki cehaleti dinlemek içler acısı, daha doğrusu ciddi bir mazoşistlik ve işkence ama mesleğim gereği izliyorum. Olan bana oluyor, sevgili eşim Hilal yanıma gelmiş, ben program izleyince bütün kapıları kapatıp beni terk ediyor, acıyarak bakıyor ve neyse ki sabrıma hayran.
Erdoğan her olaya ticari baktığından (ABD senatosu bile mal varlığının incelenmesini istiyor, daha ne diyeyim) ben de bu işin savaş olup olmadığını ticari açıdan değerlendireceğim. Diyelim ki Suriye’de 2 büyük market var ve birleşme kararı alırlarsa daha iyi yöneteceklerine karar verdiler ve birleşme kararı verdiler. Bir büyük marketler zinciri de Türkiye’de var ve o ikisiyle hiçbir bağlantısı yok ama bu karar hoşuna gitmedi ve devamlı marketlere asker, serseri ve çapulcu karışımı insanlar göndererek orayı talan ediyor. Bunun adı zayıflatmak için açılan bir savaştır ve sonu da işgale gider. O 2 marketten birinin Suriyelilerin, birisinin de Kürtlerin olması sadece kendilerini ilgilendirir, Jamaika’yı ne kadar ilgilendirirse, sınırında olan Türkiye’yi de o kadar ilgilendirir.
Gelelim mektup meselesine, bu yaşıma dek bir cumhurbaşkanının bu kadar aşağılandığını henüz görmedim. Daha da önemlisi mektubu Amerikalılar sızdırmasa aşağılandığımızdan da haberimiz olmayacak. Mektup ortaya çıkmasından 11 gün önce gönderilmiş ve kötü dille de yazılsa resmî bir evrak. Ne yapmış Erdoğan, yırtmış, ne zaman, mektup ortaya çıkınca. Yani Trump’ın dediklerini yanıtlamayarak onca süre kabul etmiş, sus-pus oturmuş yerine, karşılığında da savaş açmış ve onunla övünüyor. Trump ne diyor, "Kabadayı olma, aptal olma". Gerisine yorum yapmaya gerek var mı gerçekten?
Bir de Fetih suresi ve sorunu var ki hepsinden beter. CHP Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türk Dil Kurumu’ndan bakarak fetihin karşılığını okumuş ve televizyondaki yorum beni gerçekten delirtti. Adam "Öyle kıytırık sözlüklere bakmakla olmaz, fetihin arapçada şu karşılığı da var, bu karşılığı da var, Arapça sözlüğe bakmamış" demez mi, ağzım açık kaldı. Siz Fetih Surasi’yle bir işgale başlayacaksınız ve dünyanın bütün dilleri fetihin ne anlama geldiğini anlamak için arapça sözlüğe bakacaklar, çünkü diğer bütün sözlükler dandik.
Bütün bu olanlardan sonra Avrupa Birliği: Türkiye askerlerini çeksin,
Cumhuriyetçi senatör Graham: Suriye'den çıkmaması halinde gelip Türkiye'yi derinden yaralamaya hazırız. Erdoğan'a güvenmiyorum. (Yaptırımlar üzerinde) çalışmayı sürdüreceğiz,
Cumhuriyetçi senatör Mitt Romney: Erdoğan'a, Türkiye'nin bir ABD müttefikine saldırmasının imkânsız olduğu neden söylenmedi,
Esad’ın siyasi danışmanı Buseyna Şaban: Güvenli bölge ifadesi doğru değil: Türkiye’nin esasında ima ettiği şey, bir işgal bölgesi,
Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli: Türkiye ile ilgili AB'ye üyelik müzakerelerinin askıya alınmalı ve yaptırımlar çok daha katı olmalı ve mevcut sözleşmeleri de içermeli,
Merkel: Türkiye’ye birden fazla kez operasyonu durdurmalarını söyledim,
Rusya Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova: Türkiye tüm toprakların kontrolünü Suriye hükümetine vermeli,
Beyaz Saray danışmanı Larry Kudlow: Türkiye'yi hizaya getirmek için yaptırımlar uygulayacağız ve daha da fazla yaptırım uygulayabiliriz,
İngiltere Parlamento üyesi David Alton: Hem Cenevre Sözleşmesi, hem de soykırım sözleşmeleri, bugün Türkiye'nin Suriye istilası ile riske düşmekte. Cenevre sözleşmeleri, savaşların bile sınırlarının olduğunu ve bu sınırların ihlal edildiği yerlerde bir savaş suçu teşkil edebileceği konusunda ısrar ediyor,
Salih Müslim: Anlaşmanın içeriğini gördükten sonra tutum belirleyeceğiz, diye açıklamalar var.
Bu okuduklarınızdan çok daha fazlası var ama sanırım bu kadarı yeter. Erdoğan mal varlığının incelenmesini ve uluslararası mahkemede yargılanmasını 5 gün daha erteledi, bundan sonrası muamma, çünkü kendisine hakaret edilen bir mektubu 11 gün sineye çeken bir lider var karşımızda. Du bakalım n’olcek.