Saçmalamanın sonu yok: Rum azınlıklar ve soydaşlar

Çavuşoğlu, etno-kültürel aidiyet olarak kendini Türk hissediyorsa istediği kişiye Dışişleri şapkasını çıkarıp “soydaşım” diyebilir ama bu ifadeyi bir Bakan olarak kullanamaz.

Bu yazıyı yazdığım gün ve saatlerde Türkiye devleti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlut Çavuşoğlu Yunanistan’da bir resmi ziyarette.

Bizim basından da Sayın Dışişleri Bakanının Batı Trakya’da gerçekleştirdiği temaslarda yaptığı açıklamaları izliyorum.

Açıklamalar, aşağıda iki örneğini sunuyorum, tümüyle vahim yanlış yaklaşımlar içeriyor.

Bu vahim hatalar doğal olarak sadece Sayın Çavuşoğlu’nun yanlışları değil, devletin resmi tezlerindeki büyük sakatlık söz konusu ama geniş kesimler tarafından da, kimi akademik ünvanlı kişiler de dahiller, maalesef paylaşılıyor.

Çavuşoğlu’nun iki açıklamasını basından aynen aktarıyorum: 

1 - "Batı Trakya'da çeşitli temaslarda bulunan Çavuşoğlu, "Bizim, Türkiye’de Rum Ortodoks Kilisesi ve Rum azınlıklara verdiğimiz hakları Yunanistan’ın da Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlıklara vermesini istiyoruz" demişti.  

2 - Çavuşoğlu Twitter üzerinden yaptığı bir paylaşımda da "Batı Trakya’daki iki Türk Azınlık lisesinden biri olan Celal Bayar Lisesi’ni ziyaret ettik. Soydaş çocuklarımızın daha iyi koşullarda eğitim görmeleri ve her yaşta ana dillerinde eğitim almaları önemli. Bu sorunların çözümü için soydaşlarımıza desteğimiz sürecek" yazdı."

Birinci vahim hatadan başlayalım. Batı Trakya’da Yunanistan’ın bazı AİHM kararlarını uygulamadığını duyuyorum, bu konunun üzerine hem anadili Türkçe olan Batı Trakyalılar hem de Türkiye devleti gidebilirler, gitmelidirler de.

Ancak, bunu yaparken meseleyi İstanbul Rum azınlıkları konusu ile mukayese etmeden, bir saçma sapan, hukuk dışı, insanlık dışı mütekabiliyet mantığına başvurulmadan yapmalıdırlar.

Anadili Türkçe olan Batı Trakyalılar Yunanistan, İstanbul Rumları da Türkiye vatandaşıdırlar, hiçbir devlet kendi vatandaşını, etno-kültürel kökeni ne olursa olsun, rehin alma mantığı ile bu tür çirkin mütekabiliyete konu edemez, en azından çok büyük bir ayıptır.

Çavuşoğlu’nun, "Bizim, Türkiye’de Rum Ortodoks Kilisesi ve Rum azınlıklara verdiğimiz hakları Yunanistan’ın da Batı Trakya’da yaşayan Türk azınlıklara vermesini istiyoruz" ifadesi büyük bir hukuk ve diplomasi gafıdır, Bakanın Rum azınlıklar dediği kesim unutmasın Türkiye devleti vatandaşıdırlar.

Türkiye Yunanistan’ın Batı Trakyalılara bir haksızlık yaptığını düşünüyor ise uluslararası kurumlarda çözüm arama yollarına gidebilir ama en son yapması gereken şey karşılık olarak İstanbul Rumlarını göstermesidir.

Erdoğan da ne zaman Heybeli Ortodoks mektebi gündeme gelse Atina’da cami yapılmaması konusunu gündeme taşıyarak aynı vahim hatayı tekrarlamaktadır.

Hepsinde kafa aynı.

Gelelim ikinci çok vahim hataya.

Çavuşoğlu Batı Trakya’daki bir okulun öğrencileri için "Soydaş çocuklarımız" ifadesini kullanıyor.

Bir yanlışım varsa Çavuşoğlu ya da Hariciye ya da isteyen beni tashih etsin ama bildiğim kadarıyla bizim Anayasa soydaşlık kavramına açık olmaması gereken bir Anayasa, 66. Maddedeki Türk tabirini dahi "devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan" biçiminde tanımlıyor.

Türkiye devletinin Dışişleri Bakanının tüm yurttaşları temsil etmesi gerektiğine göre şayet Batı Trakyalılar (Yunanistan vatandaşı) için "soydaş" tabirini kullanıyor ise, Kuzey Irak Kürtleri için de, madem ki yirmi milyon olduğu söylenen Kürt vatandaşlarımızın da Dışişleri Bakanı, soydaşlarımız demek hukuki mecburiyetindedir.

Hatta matematik bir mantıkla Yunanlılar için de bu ifade kullanılmalı çünkü İstanbul’da da üç bin Rum vatandaşımız var; bu durum Ermeniler, Araplar için de geçerli ama işi uzatırsak ortaya çıkan "soydaş" ifadesinin anlamsızlığı, yanlışlığıdır.

Sayın Çavuşoğlu hukuken demiyorum, etno-kültürel aidiyet olarak kendini Türk hissediyorsa istediği kişiye Dışişleri şapkasını çıkarıp "soydaşım" diyebilir ama bu ifadeyi bir Bakan olarak kullanamaz. 

Bu iki konuyu da, yani çok saçma mütekabiliyet mantığının ve resmi ünvanlı kişilerin "soydaş" tabirini kullanmasının yanlışlığını geçmiş senelerde defalarca gündeme getirmiş idim.

Bir arpa boyu ilerleme olmuyor hukuk anlayışımızda.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi