Medyatik istilaya cevap: Yavaş gazetecilik

Haber adı altında çok yoğun ve hızlı bir bilgi bombardımanına tabi tutuluyoruz. Ne doğru ne yanlış, ayırdedebilmek zorlaşıyor. Egemen medyanın saptadığı gündemi izlemek şart mı? Gazeteci olarak, okur olarak bu kadar hızlı ve yüzeysel olmak zorunda mıyız? Bugün hangi muhabir/editör bir habere en az 2 ayını verebiliyor?

Ragıp DURAN

İnternet’in hayatımıza ve dolayısıyla gazetecilik/habercilik dünyasına girmesiyle çok şey değişti, çok şey bozuldu.

Gazetecilikte yapılan hataları zaten eskiden beri zamansızlıkla ya da zamana karşı yarış bahanesiyle aklamaya çalışırdık. Zamansızlık aynı zamanda yüzeyselliğin de mazareti olarak ön plana çıkardı.

Sürat ve yüzeysellik, sadece gazeteciliğin değil, 80’lerden sonra bütün dünyada hem ekonomik  bir rejim hem de ideolojik bir  engel olan  neo-liberalizmin de önemli iki boyutu.

Sürat ve yüzeysellik yüzünden haber üretimi de, nicelik olarak,  olağanüstü bir şekilde arttı. Bir Fransız uzman, ‘Son 30 yılda üretilen haber miktarı, 5 bin yılda üretilmiş haber miktarını aştı’ diyor. Gerçekten de eskiden, 24 saat boyunca bir tek gazete okuyup, radyo ve televizyonlarda,  günde bilemediniz üç rekat haber bülteni izlerken, şimdi bilgisayar özellikle de akıllı cep telefonları marifetiyle, 24 saat ‘non stop’  habere maruz kalıyoruz. Miktar arttıkça kalite düşüyor, haliyle…

Nispeten yeni iki kavram dolaşıyor Fransa’da iletişim konusundaki akademik ve mesleki literatürde: İnfobesité ve İnfaux.

İnfobesité, ‘information’ ve ‘obesité’ sözcüklerinden oluşan bileşik isim.  Yani ‘AşırıHaber’ diye çevirebiliriz. ‘Çokfazlahaber’ de diyebiliriz. Gereğinden fazla her halükarda.

İnfaux, Fransızca yazılımı, ‘Fake News’ün yani yalan haberin Fransızca kelime oyunuyla doğmuş versiyonu. Fransızcada haberin kısaltılmış şekli ‘ İnfo’ diye yazılır,‘Enfo’ diye okunur. ‘Faux’ da sahte, yalan, yanlış demek. Dolayısıyla ‘İnfo’ sözcüğünü ‘İnfaux’ şeklinde yazınca, ki o da ‘Enfo’ diye okunur, ‘Yalan Haber’ demiş oluyoruz.

Yurttaş olarak, okur olarak gün boyunca çok fazla sayıda, üstelik çoğu gereksiz haber iletiliyor bize. Gereksiz olduğu yetmiyormuş gibi bu haberlerin önemli bir kısmı da, klasik anlamda haber değil. Yani toplumu, kamu çıkarını ilgilendiren, doğru, çokboyutlu, dengeli, inandırıcı, güven verici, hızlı bilgi değil. Bize ulaşan/ulaştırılan bilgilerin önemli bir kısmı propaganda, ajitasyon, manipülatif haber, désinformation (Çarpıtılmış haber) ya da misinformation/mésinformation (Haber gizleme). Yani kısacası yalan ya da yarım gerçekler…

Bu durumda, gazeteciliğin/haberciliğin esas işlevi olan, yurttaşı, içinde yaşadığı toplumun aktif/katılımcı bireyi olabilmesi için, söz konusu toplum hakkında doğru, bilgili ve bilinçli tercihleri yapabilmesi, kararları verebilmesi için, kendisine gerekli olan bilgi ve fikirleri,  olup biteni ayrıntılı olarak aktarmak ya çok zor hale geliyor ya da imkansız.

Çünkü gazetecilik sadece olup biteni aktarmak değil. Onu ulak oğlanları/kızları ya da bugün robotlar da yapabiliyor. Gazetecilik/habercilik akıl, fikir, bilgi, deşme, tahlil yani analiz ve sentez yapma yeteneği isteyen bir meslek. Hatta artık salt bir meslek olarak da tanımlanması yetersiz kalıyor. Çünkü gazetecilik, tıpkı avukatlık ya da doktorluk gibi, icra mekanı ve zamanı ile koşulları sınırlandırılamayan bir uğraş, hatta bir yaşam tarzı haline geliyor/gelmeli.

Gazetecilik artık görünen arkasında gizleneni göstermek, olguyu/ olayı tüm boyutlarıyla açığa çıkarmak, gelişmenin nedenlerini, diğer olgularla ilişkilerini faş etmek, yurttaşın düşünce ufkunu genişletmek, okuru aktif yurttaş haline getirmek için dürtmek gibi işlevlere de sahip.

Bugün, okumuş yazmış, toplumsal bilinci ortalamanın üzerinde, aktüaliteyi izlemek isteyen bir yurttaş, radyo, gazete, TV ve İnternet’ten gelen, üstelik çok hızlı ve çok yüzeysel bir şekilde gelen binbir haber ve bilgiyi nasıl eleyecek, seçecek, işine yarayabilecek (News to use)  olanlar ile safraları nasıl ayıredebilecek?

Şimdilik bulunan çözüm, Yavaş Gazetecilik (Slow Journalism).

  1. yüzyılın sonlarına doğru, ‘Fast Food’un (Ayaküstü ve sağlıksız besinlerin atıştırılması)  yaygınlaşmasına tepki olarak, önce mide zevkine önem veren İtalyanlar tarafından icad edilip, Avrupa’ya sonra da bütün dünyaya yayılan yavaş ve sağlıklı beslenme yöntemi, bilahare ‘Yavaş Kentler’ ibaresiyle, günlük yaşam modeli haline de getirildi. Çevreyi kirletmeyen taşıt araçları, çevre dostu enerji üretim ve tüketim yöntemleri, dayanışmacı komşuluk, katılımcı yönetim… Belediyelerin bazı önemli ilkeleri haline geldi. Milan Kundera’nın ‘Yavaşlığa Övgü’ başlıklı romanında/denemesinde belirttiği üzere yavaşlık haz almak ya da alınan hazzı uzatmakla da ilgili bir kavram.

Yavaş gazetecilik nasıl oluyor?

Adı üzerinde, hali hazırda piyasada, neredeyse yıldırım hızıyla ve 24 saat boyunca, aralıksız haber üretimi derinlikten yoksun olduğu için red ediliyor. Zaman önemli ve değerli olduğu için, haber haline getirilecek olan olayların seçimi, incelenmesi, irdelenmesi, yazımı, sunumu hep yavaş yapılıyor. Aktüalite eski önemini yitiriyor çünkü maksat esas olarak hızlı olmak değil, doğru olmak. İlle de şu bültene şu haberi yetiştireceğim diye bir derdi olmayan muhabir ve editör, haberi derinlemesine, gerekirse uzun uzun verebiliyor. Üstelik haber seçiminde de, egemenlerin, egemen medyanın saptadığı gündeme (Agenda setting) uymak zorunda da değil Yavaş Gazeteci. Egemen medyanın çoğu zaman kasıtlı olarak ilgilenmediği, dışlanmışlar, kenarda kalmışlar, aykırılar, dikbaşlılar, garipler (Galiba 2. Yeniciler!) Yavaş Gazetecinin değerli konu hazinesi.

Yazım da farklı. Yaşar Kemal’in röportajlarına bakın, Hemingway’in ya da Marquez’in yazdığı ‘feature’ları gözden geçirin, oralarda okura bilgi vermenin, bir şey anlatma ve aktarmanın ötesinde, renkli, canlı, huzurlu, yumuşak, haz veren bir edebi uslup görürsünüz. Bu yöntem sıradan bir biçem pazarlaması değil.

Yavaş Gazetecilik sanıldığı kadar yeni bir yöntem değil. Batı’da mesela aylık ‘National Geographic’ dergisinin her bir sayısının hazırlanması en az 3 yıl, evet yazıyla üç yıl, alıyor. Keza yine Batı’da önemli gazetelerin özel haber araştırma birimleri de, bir habere kimi zaman 2 yıl zaman harcayabiliyor. Bakınız Boston Globe’un Spotlight ekibinin  kilisedeki pedofili skandalı haberi…

Yavaş Gazetecilik, genel olarak ‘Généraliste’ tabir edilen, konu ve uzmanlık ayrımı yapmadan bir seferde her haberi vermeye teşne değil.  Çünkü kadrolar ve zaman sınırlı,  sınırlı olmasa bile derinlik sağlamak için, belirli alanlara yoğunlaşmak gerekiyor. Mesela Yavaş Gazeteciliğin Fransa’daki kalelerinden biri olan haftalık 1 dergisi. Le Monde’un eski yöneticileri ile bilgisayar ‘freak’ gençlerin bir araya gelip oluşturduğu bu dergi, her hafta sadece bir tek konuyu işliyor. Muhabiri, editörü, uzmanı, akademisyeni, sanatçısı bir tek konunun farklı yönlerine eğiliyor.

Yavaş Gazeteciliği önümüzdeki yazılarda yavaş yavaş anlatmaya devam edeceğim.

(1)     Caroline Sauvajol-Rialland, ‘İnfobesité’nin yazarı, Le Monde des Médias, Octobre-Novembre 2016, p5.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Duran Arşivi