Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması
Ali ÇATAKÇIN
ARTI GERÇEK- PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi üzerine bugüne kadar çok şey yazıldı. Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasıyla amaçlanan aslında Kürt halkı şahsında Ortadoğu halklarına karşı kurulmuş bir plandı.
20. Yüzyılın ilk çeyreğinde dizayn edilen Ortadoğu coğrafyası Kürtler için statüsüzlük, Ortadoğu halkları için diktatörlüklerle sonuçlanmıştı. Türkiye bu yapısal sistemin içinde batıya yönelik yüzüyle egemen güçlerin güvence yapılanmasıydı.
Öcalan’ı bu planın hedef figürü haline getiren, 20. yüzyılda Kürt halkına dayatılan soykırım ve iradesiz yaşama son vermek için ulusal birliğini ve halkların kardeşliğini esas alan politik çıkışıydı. Öcalan’ın bu çıkışı Ortadoğu’ya uygulanmak istenen müdahale konsepti önünde en büyük engeldi.
Öcalan etkisiz hale getirilerek Kürt halkının uluslaşma süreci, Ortadoğu halklarının dostane bağlar kurması ve Ortadoğu sistemlerinin demokratikleşmesi engellenmek istendi. Bu girişimin en ‘başarılı’ tarafı, Ortadoğu sistemlerinin demokrasi dünyasından uzaklaşmaları olarak okunabilir.
İmralı’da süren tecrit sisteminin Kürtleri statüsüz kılmak planı boşa çıkarılmıştır. Öcalan, Kürtleri, bölgesel halkları birlikte yaşama kültürünü esas alan alternatif yaşam politikasına yönlendirmiştir. Bu bir yandan komplo politikasının boşa çıkarıldığını gösterirken, öte yandan bu politikanın hala bütün tehlikeleriyle devam ettiğini gösteriyor.
Kürtlerin öncülüğünde 20’nci yüzyılın son çeyreğinde başlayan demokrasi ve özgürlük mücadelesi bölgenin yüzyıllık diktatörlüklerini sarstı. Türkiye’de çok büyük krize neden oldu.
Küresel kriz yaşayan kapitalist modernite güçleri, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı sürecinde, Kürtlerin 21. yüzyılda mevcut sisteme karşı alternatif sistem önerisi olan bir aktör olarak ortaya çıkmasını hazmedemiyor.
Alternatif yaşam önerisiyle bölgede ve uluslararası sahada taraf bulan Kürt politikası, 21. Yüzyılın sistemi için rahatsız edici ve ortadan kaldırılması gereken bir gelişme olarak görülüyor.
Kenya’da noktalanacak şekilde kurulan senaryonun detayları bu tarihi fotoğraf içinde değerlendirilmediği takdirde gerçek boyut ve hedefleri ile uluslararası düzeyde neden kesintisiz devam ettirildiği anlaşılmayacaktır.
İmralı da tecrit ne kadar koyulaşıyorsa, Ortadoğu devletlerinin terör ve baskısı o kadar yoğunlaşıyor. Bu durum tek başına Öcalan şahsında gerçekleştirilen harekâtın sadece Kürtlere karşı değil, bütün bölge halklarına karşı yazılan senaryonun uluslararası boyutlarını gösteriyor. Bu açıdan, 9 Ekim’i sadece Türkiye ulus devlet sisteminin etki sınırları içerisinde ele almak yanıltıcı olur.
Türkiye’nin Kürdistan’ın dört parçasında Kürtlere karşı savaş halinde olması, Kürtlere karşı yapılan uluslararası uzlaşının başka bir onayıdır. Çünkü NATO ve ABD’nin onay vermediği sınır ötesi bir operasyonun mümkün olmayacağı bilinir.
Bütün bunlar, Sayın Öcalan şahsında Kürt ulusuna karşı gerçekleştiren eylemin uluslararası boyutlarını ve uluslararası güçlerin onayıyla 23 yıldan beri kesintisiz devam ettirildiğinin göstergesidir.
Planın sürekliliği, uluslararası güçlerin Türk devletine verdiği destek ve Türk devletinin Kürtlere karşı şiddet ve savaşı yegâne politik çözüm olarak görmesinin sebebi, Öcalan’ın demokratik ulus ve halkların kendi kendini yönetim teorisidir.
Başka türlü Ortadoğu’da cereyan eden olayları anlamak zor olacaktır. Mesela Taliban’ın bütün egemen güçler tarafından muhatap bir devlet yapılanması olarak görme politikası işliyor ve yakın gelecekte Taliban BM’de ‘hukuk Devleti’ sıfatıyla temsil edilecektir.
PKK, AB ve ABD’de herhangi bir terör eylemini gerçekleştirmediği gibi, bölgede süren çatışmalarda sivilleri hedef alan bir eylemi de mevcut değildir.
Ama bütün kirli sabıkasına rağmen Taliban ABD ve AB’nin diplomasi ve siyaset masası ortağı olurken AB, ABD ve NATO’nun Kürt Özgürlük Hareketini ‘Terör’ listesinde tutmasının ve Kürtlere uluslararası siyaset sahasını yasaklı hale getirmesi nereden kaynaklanıyor?
AB’nin motor gücü olan Almanya ve Fransa’nın Kürtleri terörize eden ev baskınlarını, Kürtlere itirafçılığı dayatmasını, sembol ve sloganlarını yasaklanması ve her azınlığa hak görülen doğal haklarından mahrum bırakılma politikalarını başka türlü nasıl açıklamak gerekir.
Bugünkü Dünya sistemi içinde Kürtler bu doğru alternatif politikayla yol alır mı, ya da ne kadar yol alır sorusu Kürtlerin cevaplayacağı bir soru.