Başkan Devleti
Nizamettin UĞUR
-Başkan sözcüğünün yeni bağlamı-
Ülkemizde geçilen yeni yönetim sisteminde yasal olarak hâlâ "cumhurbaşkanı" var. Anayasa’daki "cumhurbaşkanı" terimi "başkan" ile değiştirilmedi çünkü.
Bu duruma karşın, adı açıkça konulmamakla birlikte, niyetlerine uygun bir düzen olduğu için yandaşları R. T. Erdoğan’a "başkan" diyor.
"Size ne diyelim?" diye sorulduğunda kendisi de "Başkan’ diyebilirsiniz" demişti.
Düz anlamı ile söyleyenlerin niyetindeki anlam farklı ama bu sözcük yeni bir işlevi yerine getirmeye başladı. "Başkan" söylemi artık yeni sosyolojik ve politik durumun göstergesi.
Selahattin Demirtaş’ın ünlü "Seni başkan yapmayacağız" seçim sloganına karşı kullanılan "Seni başkan yapacağız" sloganı cılız kalmıştı. O zamanlardan geliyor "başkan" sözcüğünün içerik kayması.
"Başkan" sözcüğü TDK Güncel Türkçe Sözlük’ünde şöyle açıklanıyor:
başkan
1. isim Bir topluluğun, bir toplantının veya bir derneğin başında bulunan kimse, reis, reis bey.
2. isim Bazı ülkelerde devletin ve hükûmetin başı.
R. T. Erdoğan partili cumhurbaşkanı. Yasal olarak iki konumu var Erdoğan’ın: 1. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde cumhurbaşkanı, 2. Ak Parti Genel Başkanı.
Erdoğan’a "başkan" dendiğinde, ben, doğal olarak sözlükte verilen başat (ilk) anlama uygun olan Ak Partideki konumunu anlarım. Öyle de anlaşılmalı zaten.
Sözün düz anlamı bunu gerektirir.
İkinci anlam zaten siyasal bir terim. AKP’lilerin kendi parti ya da dava liderlerine, sözlükte açıklanan ilk anlam doğrultusunda "başkan" demeleri doğal.
Ama niyet ile anlam arasında ve uygulamada bir çelişkinin olduğu açık.
Bu durumu bilinçaltının açığa çıkması olarak açıklayanlar olabilir. Ama kolayca anlaşılabileceği gibi bilinçli bir dışavurumla, yansıtma ile karşı karşıyayız. "Bilinçli"liğin ağır bastığı bir iç içelik söz konusu en çok.
Sözlükteki ikinci anlama uygun olarak "cumhurbaşkanı" yerine kullanılması, devlet ile partinin birleştirilerek tek organ hâline getirildiğinin göstergesi oluyor o zaman da.
Somut bir gerçeklik, atmosfer içinde yaşıyoruz artık: Parti devleti.
Zaten devletin kurumları buna uygun işliyor, işletiliyor. "Başkan" hitabı da bütün bunların göstergesi.
Niyet, sözün düz göndergesinin önüne geçmiş durumda.
Tam da günümüz dünya düzenini yansıtıyor bu anlam olgusu. Zaten insan hakları bakımından yasalar olumsuz yönde değiştiriliyor, elde edilmiş pek çok hak yok ediliyor.
Olmadı fiili durum yaratılıyor.
"Başkan" sözcüğünün kullanımı da işte böyle fiili bir durumun göstergesi.
İşin bir başka boyutu öne çıkıyor bu durumda.
"Cumhurbaşkanı" terimi içinde "başkan" sözcüğü var; ama onun yerine salt "başkan" sözcüğünün kullanılması, aslında "cumhur"u silme girişimi.
İşin gerçeği, "cumhur" da fiili olarak önemsiz kılınıyor, yok sayılıyor.
"Başkan" ile "reis" sözcükleri arasındaki anlam ilişkisi nasıl peki?
TDK Güncel Türkçe Sözlük’üne bakalım.
reis
Arapça reʾīs
1. isim Başkan.
2. isim Lider.
3. isim, denizcilik Küçük tekne kaptanı.
Her iki sözcüğün başat anlamları hemen hemen aynı; "başkan" sözcüğünün ilk karşılığı açıklanırken zaten "reis" sözcüğü veriliyor.
"Reis" sözcüğü, R. T. Erdoğan için ikici anlamıyla, yani "lider" anlamında, bildiğim kadarıyla gençlik yıllarından beri kullanılıyor.
Bir davayla, eylem biçimiyle ilgili bu anlam o zamanlardan gelen bir sosyolojiyi de yansıtıyor.
Anayasa’da eskiden kalma bir cumhurbaşkanlığı yemini var. Şöyle bitiyor:
"(…) Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim."
Yeminin en önemli yeri eğik yazıyla belirttiğim bölüm.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemine geçilince kavram karmaşası oluştu.
Karmaşa nedeniyle de, R. T. Erdoğan’ın eylemleri ve konuşmaları ne zaman, hangi sıfatıyla ilgili, bilmiyoruz. Parti başkanını eleştirmek isterken sözlerimiz cumhurbaşkanına özgülenmiş oluyor; başımız belaya giriyor o zaman da.
Cumhurbaşkanı, yasalara göre, parti liderleri gibi eleştirilemez çünkü yaptıklarından "sorumsuz". R. T. Erdoğan bu duruma dayanarak binlerce insan hakkında "cumhurbaşkanı"na hakaretten dava açtırıyor.
Hangi konuşmasını hangi sıfatla yaptığı daha başında açıklanmalı aslında. Biz de kimi, nasıl eleştireceğimize karar veririz, sözlerimizin dozunu ona göre ayarlarız.
Ama fiili bir durum yaratıldı. Tüm eylem ve konuşmalarını "başkan", "reis", "cumhurbaşkanı" olarak yapıyor.
Eskiden "reis-i cumhur" denirdi.
"(Cumhur)başkan"ı sözü yandaşları şimdilerde kesmiyor, dersek hiç de aşırı yorum yapmış sayılmayız.
Her iki terimdeki "cumhur" sözcüğü atıldı sonuçta.
Çünkü "cumhur" sözcüğü hem Cumhuriyet hem de halk (cumhur) anlamını içeriyor.
Reis düzenindeyiz, başkan (parti) devletindeyiz vesselam.