Boris Pasternak - 'Gürcü dostlara mektuplar' 1
Mustafa YAKUT
"Çveneburi" dergisinin Ocak 2004 tarihli 51. sayısında rahmetli dostumuz Kemal Özüdoğru, "İki Gürcü Şairinin Türk Okuyucusuna Tanıtılması" başlığı altında, Paolo İaşvili ve Titsian Tabidze ile ilgili bilgiler vermişti. Kemal Özüdoğru; Pasternak’ın Gürcü dostları ile yazışmalarından söz ederek; başta bu iki şair olmak üzere, Gürcü şiirini Rusçaya çevirmiş olduğunu belirtmişti. İngiliz yazar ve çevirmen David Magarshack’ın 1967’de yazdığı Pasternak’ın "Gürcü Dostlara Mektupları" kitabını Türkçeye çevirmeye başlayan Kemal Özüdoğru, çeviriyi büyük ölçüde tamamlamış ancak yayımlanmasını görememiştir. Aradan geçen on yedi yıl sonra, kızı Elif Özüdoğru çalışmayı tamamlayarak yayıma hazır hale getirdi. Yakında Belge Yayınları tarafından yayınlanacak.
Kitaptaki mektuplar, 1931’den 1959 yılına kadarki 28 yıllık bir dönemi kapsıyor. Altmış yedi mektuptan yirmi sekizi kocası Titsian Tabidze’nin tevkif edilip öldürülmesinden sonra, eşi Nina Tabidze’ye yazılmıştır.
Boris Pasternak, çağımızın en büyük şairlerindendir. 1920’lerde, Rus Edebiyat çevrelerinde "Şairlerin şairi" unvanı verilmiş olan sanatçı; aynı zamanda Goethe, Rilke ve Shakespeare’in eserlerini Rusçaya kazandırmış çok başarılı bir çevirmendir.
1958’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen "Doktor Jivago" adlı romanı ile tüm dünyada tanınmıştır.
Pasternak, 1890’da Moskova’da varlıklı ve sanatçı bir ailenin çocuğu olarak doğdu.
1909’da Müzik eğitimini yarıda bırakarak; Moskova Üniversitesi’nde önce hukuk fakültesine, daha sonra da felsefe bölümüne devam etti.
1914’te Simgecilik etkisi taşıyan şiirlerinin yer aldığı "Bulutlardaki İkiz" yayımlandı.
1917’de yayımlanan "Bariyerlerin Önünde" şiir kitabı büyük ilgi gördü.
1923’te "Temalar ve Varyasyonlar" adlı, lirik çalışmalarının doruğu olarak kabul edilen kitabı çıktı.
1930’larda SSCB’de yazarların "Sosyalist Gerçekçilik" doktrini çerçevesinde eserler üretmesi isteniyordu. Ama Pasternak’ın "gerçekçilik" anlayışı resmi doktrinle uyuşmuyordu. Her ne kadar 1934’te Sovyet Yazarlar Birliği başkanı seçildiyse de, 1936’dan itibaren şiirlerinin yayımlanması yasaklandı.
Şiirlerini yayınlayamadığı için, şiir çevirileri yapmaya yöneldi. İngiliz, Fransız, Alman ve Gürcü şairlerinin eserlerini Rusçaya çevirdi. Shakespeare’in en başarılı çevirmeni olarak ün yaptı.
Yeni ve sonsuz olacak bu kariyeri, ona ölünceye kadar çevirmen olarak geçinme olanağı sağladı.
Gürcü şiirinin çevirmeni olması, onun için iyi bir şanstı ve şair dostu Nikolai Tikhonov’a göre, bu şansı, tüm yaşamında "bir dönüm noktası" olmuştur. Bu yeni bulduğu dostları, -özellikle Titsian Tabidze ve Paolo İaşvili- Pasternak`ı öylesine candan ve samimiyetle kuşattılar ki, bu dostluk yaşamı boyunca sürdü. Pasternak’ın kendisi Gürcistan’ı "benim ikinci anavatanım oldu" ve Gürcü dostlarını "onları kardeşlerim gibi sevdim" diyerek ifade etmiştir.
Çveneburi Dergisi’nin 47. sayısında, Ulaş Başar Gezgin, Helen Muchnic’in; "Pasternak’ın, o müthiş ‘Doktor Jivago’ romanının, zor durumdayken kendisini Tiflis’e davet eden, onu orada uzun süre ağırlayan Gürcistanlı sanatçılar ve sanatseverler olmasaydı belki de hiç yazılmayacaktı." dediğini aktarmaktadır.
Yazar Helen Muchnic, devamında, Gürcistan’ın; Kafkasya’nın iki bin yıllık tarihi olan bir bölgesi olduğundan söz eder. Kendisini savunmada yüzyıllar boyunca Rusya’ya yaslanmak zorunda kalır. 1801’de bir Rus eyaleti olan Gürcistan’ın kültürü Avrupalı ve inancı baskın biçimde Ortodoks’tur. Özgün bir alfabeye ve tarihi oldukça eskiye giden bir şiir ve yazın birikimine sahiptir.
Gürcistan deneyimi, Pasternak’a sökülmez bir hüzün, mutluluk, görkem, aşk, yaratıcılık ve ölüm harmanlaması olacaktır. Pasternak’ın, yaşamını anlattığı "Hatırlıyorum"da, yazdığı gibi "Byeliy"in nükteli tanımına göre, maddeciliğin zaferinin maddeyi yok ettiği, yenecek ve giyecek
Soldan ikinci Pasternak, yanındaki Eisenstein, Lilya Brik ve Mayakovski ve diğer yazarlarla
hiçbir şeyin olmadığı, çevrede elle tutulur hiçbir şeyin olmadığı, yalnızca düşüncelerin olduğu ve Pasternak’ın kişisel yaşamının da "onlara bulaşanlar için çok acı verici olan… her türden ayaklanma, karışıklık ve değişimlerle çok zor olduğu bir zamandı."
Evliliği çöken Pasternak’ın, yeni bir evlilik için maddi zorlukları vardır. Kendi deyimi ile başını koyacak bir yastığı bile yoktur. Tam bu sırada, Paolo İaşvili kendisini ve eşini Tiflis’teki evine davet eder. Tiflis’te, içinde; Georgi Leonidze, Nikoloz Barataşvili ve Titsian Tabidze’nin de bulunduğu yazarlarla tanışarak, rahat bir nefes alır. Oysa zaman hızla kötülüğe akmaktadır.
Ancak Pasternak ve sevgili dostları Paolo İaşvili ve Titsian, yaklaşmakta olan 1936-37 yargılamalarını beklemiyorlardı. O yargılamalar sonucunda; Titsian Tabidze sürgüne gönderilir ve öldürüldüğü de uzun yıllar gizli tutulur. Paolo İaşvili ise Titsian’nın tutuklanması haberini alınca, aynı şeyin kendi başına geleceği beklentisi ile başkanı olduğu Yazarlar Biriliği’nde, tüfekle intihar eder. Pasternak ise şaşkındır, acılıdır. İşte kitabın konusu olan mektuplar, bu cadı kazanı yıllarını anlatmaktadır. Örneğin, Titsian’ın eşi (Nina Tabidze) ile Pasternak’ın mektuplaşmaları, Paternak’ın ’nın ölümüne dek (1960) sürecektir. Gelelim o acı dolu, tarihi mektuplara:
İlk örnek, Pasternak’ın 8 Nisan 1936’da Titsian Tabidze’ye yazılmış mektubundan bir bölüm:
"Neden gelmemezlik ediyorsun? Sana, başını öne eğmemeni ve geçici yanlış anlamalara karşın dimdik ayakta durmanı söylemek istedim. Yaşamın gerçekliğine inan ve geri kalanına inanma. Sovyet Yazarlar Birliğince eserlerin üzerine konulan kuralları -ki onlar senin küçümsemeye zamanın olmadan değişecekler- yok say."
Pasternak ve Titsian Tabidze, yazın dergilerinde "Biçimcilik" üzerine dönen tartışmalara gönderme yapmaktadır. Bu nedenle Stalin’in adamı Beria’nın da planı ile Tabidze, Sovyet Yazarlar Birliği`nde, ölümüne dek izlenecektir. Paolo İaşvili ve Titsian Tabidze Gürcistan’da "Mavi Boynuz Okulu" ileri gelenlerindendir. 2
İkinci mektup örneğimiz ise, Pasternak’ın, İaşvili’nin eşine yazdığı 28 Ağustos 1937 tarihli mektuptan:
İaşvili’nin intihar haberini duyduğunda geçirdiği şoktan söz ederek, ‘İlham veren geniş alnıyla olağanüstü yüzünü, gülen gözlerini bir daha göremeyeceğini ve melodik büyülü sesini bir daha duyamayacağını’ diyerek, bu büyük kayıp karşısındaki duygularını açıklar. İaşvili’nin Gürcülerin Mayakovsky’si olacağını söyleyen Pasternak, çok genç ve gelecek vadeden yazarın öldürülmesine karşı duyduğu dehşeti anlatarak, ‘Geleceğin Gürcü edebiyatı gelişmeye yazgılıysa, ona imrenecek ve onu araştıracaktır.’ diye ekler.
Daha önce Gürcistan’a hiç gelmemiş olan Pasternak, burada bir biçimde yeniden aydınlanacaktır. Kentin coğrafyasından çok etkilenen şair; orada en yoksul, en sıradan sakinlerin yaşamını, Kuzeydekilerden daha içten sıradan insanları sıcaklığını tanıyacaktır. Aydınlarını da Moskova’dakilerden daha ileri bulacaktır. Kentin sokakları, benzersiz müziği ve çalgıları ile dikkatini çeker. Yeni bir kültür, yeni yiyecekler, kokular ve seslerle başı döner. Ancak tüm bunlar, ona kaybettiği iki can dostunun acısını unutturamaz.
Pasternak 1933 Kasımında Gürcistan’ı ikinci kez ziyaret etti. Bu sırada Giorgi Leonidze ve başka şairler ile de tanıştı. Pasternak ve Tikhonov’un Gürcü şiiri çeviri çalışmaları da bu dönemdedir. Pasternak’ın çevirileri ‘Sovyet Yazar’ basımevi tarafından, 1935’te ‘Gürcü Lirikleri’ başlığı altında yayınlanır. Pasternak ve Tikhonov’un çevirileri ise, aynı yıl Tiflis’te de ‘Gürcü şairler’ adı altında yayımlanacaktır.
Vaja Pşavela’nın destansı şiiri Zmeyeyed (Yılan Yiyici – Mgelis Mcameli) ise 1934 yılında Pasternak’ın çevirsi olarak yayımlanır. Pasternek, 1940’da Tsereteli’den iki şiir çevirir. 1945’de N. Barataşvili’nin anmasında, yaklaşık tüm şiirlerini çevirerek katkıda bulunur. Ayrıca; Abaşeli, Abaşidze, Gaprindaşvili, Grişaşvili, Kaladze, Leonidze, Maşaşvili, Nadiradze, Çikovani ve İaşvili’den şiirler çevirir. Gürcü şiiri hakkındaki ünlü ‘Bütün içtenliğimle söylemeliyim ki Gürcü şiiri çevirmek benim için iyi bir talih olmuştur. Bu benim yaratıcı çalışmalarıma en isabetli etkiyi yapmıştır.’ sözünü, Sovyet Yazarlar Birliği’nin toplantılarının birinde söyler.
Pasternak’ın, Gürcü şairlere ait çalışmalarını anlamanın anahtarı, "Yeni Gürcü şiiri’ başlıklı denemesinde saklıdır.
Yazara (çevirmene) göre, modern Gürcü şiiri, Gürcü sanatında önemli bir yer tutar. Bunu da Gürcü dilinin zenginliğine borçludur. Çünkü Gürcü dilinde, eskiden kalma deyişler ve inançlar bu gün de varlığını sürdürmektedir. Gürcü deyimleri, bu eski yaşam ve inanç kalıntıları ile doludur. Dildeki bu benzersiz coşku, çok eskilere dayanmakta ve müziği de bu olguları desteklemektedir. Bu benzersiz ve zengin özellikler Nikoloz Barataşvili’nin sanatının özünü oluşturur.
Yine yazara göre, şair Çikovani de bu zenginliğin doğal bir halkasıdır ve birleştirici bir şairdir. Pasternak’ın çevirdiği şairler bununla kalmaz. Giorgi Leonidze de bu örneklerden biridir ve çevrilmesi güç model şiirleri ile dikkat çekmektedir. Akaki Tsareteli’nin şiirlerini, ünü ile Nikolai Nadiradze’nin sürükleyici tavrı ve Valerian Gaprindaşvili de unutulmamalıdır. Yazar, Pasternak sayesinde, şiirleri ile tanıştığı Galaktion Tabidze ‘yi de bu unutulmazlar arasında sayar.
Rus Proleter Yazarlar Birliği 1932’de çözülür. Yazarların çalışmaları katı denetimlere uğrar. Bunu, 1936-37 toplu yargılama ve infazları izleyince, süreç kanla boyanacaktır. Parlak gidiş kararacaktır. Pasternak’ın en yakın dostları Tabidze ve İaşvili yok edilirler. Pasternak bu sırada, ilk anti-faşist kongresine katıldığı Paris’ten dönmektedir. Bu sırada kalp krizi de geçirir. Bir mektubunda hastalığından söz eder.
Toplu infazın Gürcistan bölümüne komuta eden Beria ilk kurban olarak Titsian Tabidze’yi seçecektir. Tabidze’yi, dostu Pasternak; "içine kapanık, karmaşık bir ruhu olan, kendini tamamen iyiliğe adamış, sağduyulu ve kendini feda etme gücüne sahip" diye tanımlayacaktır.
1950’de, Pasternak’ın, Goethe’den Faust çevirisi ve daha sonra "Doktor Jivago"dan on şiir basılır. Pasternak, "Doğum Yıldızı"nı Çikovani’nin karısına gönderir.
Doktor Jivago’nun yayımlanması 1956’da reddedilir. 1952 Nisanında Çikovani’ye "Romanımı okuyanlardan çoğu hoşnut kalmadı’ diye yazar. "Kitabımın bir başarısızlık olduğunu, benden daha fazlasını beklediklerini, renksiz olduğunu, bana yakışmadığını söylüyorlar. Fakat bütün bunları anarak sadece gülümsüyor ve bu küfür ve mahkûm edilişi bir övgü, yaptığım işin bedeli, olarak kabul ediyorum."
Doktor Jivago’nun çevirisinin 1957’de İtalya’da, 1958’de de İngiltere ve Amerika’da yayımlanmasından sonra, Sovyet basınının kendisine karşı saldıracağını beklemez. 27 Ekim 1958’de Nobel Edebiyat ödülünü aldıktan sonra, Sovyet Yazarlar Birliği’nden çıkarılır. Yaşamının son yıllarında, birkaç kez kalp krizi geçirir. 1953’te geçirdiği krizi Nina Tabidze’ye yazdığı en güzel mektuplarından birinde anlatır.
Pasternak ve karısı Gürcistan’a son ziyaretlerini 1959 Martında yaparlar. Üç hafta süre ile Nina Tabidze’nin konuğu olurlar. Pasternak, 17 Mart 1959’da Gürcü dostlarından birine ‘Sevgi seli, ilgi, huzur, dinginlikle karşı karşıyayız’ diye yazar. 30 Mayıs 1960’ta ölür.
TİTSİAN TABİDZE (1895-1937)
Ünlü Gürcü şairlerinden Titsian Tabidze 1895’te Batı Gürcistan’ın İmereti bölgesinde dünyaya gelir. İlk şiirleri 1913 yılında yayımlanır. 1915’te ‘Mavi Boynuzlar’ adı ile bir araya gelen simgeci şairler grubunun, kurucu üyelerindendir Kendisi de 1921 sonrasında Sovyet rejimine katılır ve Kolhis bataklıklarının narenciye bahçelerine dönüşümünü yücelten şiirler yazar. 1934’te ‘Mavi Boynuzlular’ grubu Rus Yazarlar Kongresi’nde "dost yolcular" olarak eleştirilir. Stalin’in 1936-1937’de uyguladığı toplu infaz sırasında Tabidze tutuklanıp sürgüne yollanır. Uzun süre haber alınmayan şairin infaz edildiği sonra anlaşılır.
Taşrada gece
Küçük sokak köpekleri aya "hav-hav" havlıyorlar.
Ama o, yeryüzündeydi ve çabucak kaçtı bir yarığa.
Şapkasındaki yıldızları tombala gibi karıştırarak
fırlattı sardı sokak köpeklerinin gecesini.
Küçük sokak köpekleri aya "hav-hav" havlıyorlar.
bense uyuyamıyorum. Uykum gelmiyor ne kadar istesem de.
Kaptılar tatlı uykuyu elimden,
dişlerinin arasında huzurum.
Gün gittikçe yaklaşıyor, ay gittikçe alçalıyor, alçalıyor.
Dağlar çoğalıyor, dorukları gittikçe berraklaşıyor.
Daha da belirginleşen kenar mahallelerin ardında
Tiflis, dağlardan ovaya açılıyor.
Ah, benim şehrim, ben senin sırlarını keşfedenim,
bekçinim senin ve sabahleyin tam da en küçüğü gibiyim
geceleyin havlayan köpeklerin.
Dağlardan şiirlerle sükûnunu ilan ederim.
Okrokani’den senin kapılarını gözetliyorum.
Seni gözetmek büyük bir zevk.
Öyle ki yürek şarkıya boğuluyor
hayranlıktan havlayan köpek sürüsü gibi.
Kasım 1928 /Okrokani
PAOLO İAŞVİLİ (1894-1937)
Gürcü şair Paolo İaşvili 1894’te Kutaisi yakınlarında doğar. I. Dünya Savaşı öncesinde Paris’e gider ve 1916’da yurduna geri döner. Dönemin, öncü Gürcü düşünce merkezi olan Kutaisi’de bir araya gelen Mavi Boynuzlar simgeci şairler grubunun kurucu üyelerindendir. İaşvili, 1930’larda Gürcistan’da sosyalist yapılanmanın başarılarıyla ilgili şiirler yazar. Pushkin, Lermontov ve Mayakovsky şiirlerini Gürcü diline çevirir. Tabidze’nin tutuklanması ve kurşuna dizilmesiyle paniğe kapılır. Aynı yazgının başına geleceğinden korkarak, sekreteri olduğu Gürcü Yazarlar Birliği’nin merkezinde tüfekle yaşamına son verir.
Gençleşme
Büyük hisse yeniden kapıldım.
Beynim onun nimetini algılayamaz
Biraz konuşuyoruz. Bakışlarımı sana çevirdim
ve sözcükler aradım ilginç ve sade.
Delikanlılık çağının kaba şakalarına
ve hâlâ şimdi de mesuliyet duyulan şeylere,
her şeye, sanki büyük bir dağın gölgesi düşüyor
senin dünyada var oluşunun gölgesi
Ve çünkü ben dinginlik duyamıyorum,
bu yüzden benimle kal kaygılı saatlerimde.
Gümüş renkli saç telinin donukluğu
sadece içtenliğin yeni parıltısıdır.
Ah, otuz sekiz yıl nasıl da geçti öyle
ressamın en sevdiği renkle çalışması gibi
O büyük günlerin yiğitliğini paylaşıyoruz
dehşeti tanımayan o günlerin.
Söylentilerden korkma, sessizlik daha kötüdür
sokaklardan gizlice girerken içeri,
korkutuyor yaklaşan savaş gibi
namluya sıkışmış merminin kurşunu gibi.
Notlar:
1-David Magarshack’ın Pasternak’ın, "Gürcü Dostlara Mektuplar" (Çeviren: Kemal Özüdoğru) adlı henüz yayımlanmamış eserden ve Helen Muchnic’in "Rus Yazarlar" kitabının "Mektuplarda Pasternak" 2003 bölümünden (Çeviren: U. B. Gezgin) yararlanarak yazılmıştır.
2- Mavi Boynuz Okulu (Zisperqanzelebi): 1920’lerde Gürcü edebiyatının yenilenmesinde önemli rol oynayan akım. Grigol Robakidze’den esinlenen grubun kurucuları içinde; Paolo İaşvili, Titsian Tabidze, Galaktion Tabidze, Nikoloz Mzişvili ve Valerian Gaprindaşvili de vardı.
Amaçları geleneksel Gürcü kültürünü modernite ve teknoloji ile birleştirmekti. İlk başta Simgeciliği benimsediler, daha sonra Dadaizm’e katıldılar. 1920’lerin sonunda, Mavi Boynuzlar Simgecilikten uzaklaştılar. Vatanseverlik odaklı Gerçekçilik’e sığındılar.
Avangard şiirleri Pasternak’ın çevirileri ile tanındı.
Yazı görseli: Titsian Tabidze / ტიციან ტაბიძე, (21 Mart 1890 – 16 Aralık 1937)