CHP’de 'sol' kaldı mı?
Feyzi ÇELİK*
CHP öz olarak sağcı ve muhafazakar bir partidir. Daha sonra kendisini sağ bir parti olarak ifade eden Demokrat Parti de CHP’nin içinden çıkmıştır. CHP’nin solla ilişkisi, Türkiye İşçi Partisi ve sosyalist solun gelişmesiyle doğrudan bağlıdır. Gerçek bir solun toplumsal taban bulmasına karşı Ecevit’in "ortanın solu" bir bariyer olarak düşünülmüştür.
Ecevit’in CHP Genel Başkanı olmasıyla birlikte legal sol siyasette bir gerilme meydana gelmiştir. CHP’nin ortanın solu olarak kendisini solda tanımlaması için yeterli olmazsa da 1970’li yıllardaki soğuk savaşın getirdiği atmosfer CHP’nin solda tanımlamasına zemin hazırlamıştır. En yoksul sınıflar kendisini CHP ile ifade etmeye başlamışlardır. AKP’nin şu anda güçlü olduğu yoksulların yoğun olduğu büyük şehirlerin varoşlarında CHP oldukça güçlüydü. O dönem itibariyle legal bir Kürt hareketinin olmadığı dikkate alındığında CHP’ye yoğun bir Kürt desteğinin olduğu da görülmelidir.
12 Eylülden sonra normalleşme ile birlikte Halkçı Parti'nin yerine kurulan SHP’nin oynadığı rol, sol olarak değerlendirilebilirse de gelişen Kürt siyaseti konusundaki devletçi refleks SHP’yi sağa kaydırdı. Kürtler ve yoksul sınıflar CHP’den ayrılmaya başladılar. Kürtler kendi partilerini kurarken Türkiye’nin yoksulları "adil düzen" sloganını kullanmaya başlayan Erbakan’ın Refah Partisi el attı. Refah Partisi, SHP’nin elinde bulunan İstanbul ve Ankara belediyelerini RP’ye kaptırdı. Bu aynı zamanda Merkez sağın zayıflaması ve dağılması anlamına geliyordu. SHP’nin DYP ile koalisyon hükümeti kurmuş olması, DYP’nin SHP’leşmesi değil, SHP’nin DYP’leşmesiydi. İleriki safhada Ecevit bunu daha ileri bir safhaya getirecek, MHP ve ANAP’la koalisyon hükümeti kuracaktı.
Aslında olan CHP’nin yeniden 1950 öncesi kodlara dönmesidir. Bu dönüş o yılların gerektirdiği katı laikliğe dönüş şeklinde değildir. AKP’nin oluşturduğu yapay, aldatıcı, göz boyayıcı İslamcı yapıya bir karşı çıkışının olmadığı "Ayasofya" şovuna pasif destek vererek ortaya koydu. Kılıçdaroğlu’nun dine yaklaşımı Demirel’in dine yaklaşımından farksızdır. Son olarak Akşener’le birlikte İzmit’te gerçekleştirilen bir caminin açılış törenininde yaşananlar minik bir Ayasofya şovundan farksızdı. Orada söz alan bir belediye imamı kendini yeni bir Ali Erbaş gibi görüyordu.
Deniz Baykal’la birlikte merkez sağ olarak adlandırılan Demirel çizgisinin Kılıçdaroğlu ile birlikte aşırı Türk milliyetçiliğini içine alarak sağ bir parti haline geldiği açıktır.
Son kurultayda aday olabilmek için 70 delegenin imzasını bulamayan İlhan Cihaner’in konuşması bilinenin ilanıdır. Cihaner gibi düşünen başkaca CHP’liler de var olsa da bunların varlığı vitrin süsü olmaktan öte bir anlamları kalmamıştır. İlhan Cihaner hala CHP’den umutludur. Genel başkan onun konuşmasını dahi dinleme gereği duymamış, CHP’li kanallar ise konuşmasını yarıda kesmiştir. CHP’de Cihaner gibi düşünen çok sayıda sol görüşlü, demokrat kesimler var. Bu kesimlerin HDP ve Kürtlere yaklaşımı oldukça olumludur. Giderek ulusalcılaşan sol dışında kalmış solun HDP’de temsilini bulabildiği bu dönemde HDP’nin kapısı Cihaner gibi demokrat siyasetçilere kapısı açıktır. Ayasofya örneğindeki tutumu ile özgürlükçü laiklik konusunda daha samimi bir tutum sergileyen HDP’ye karşı daha özgürlükçü düşünen CHP tabanı da HDP’ye desteğini verebilir. Böylece AKP sonrası halka ve yoksul sınıflara dayalı yeni bir iktidar alternatifi doğabilir. Selahattin Demirtaş’ın "Sırf AKP karşıtlığı üzerinden gelecek inşa edilemez. Artık AKP’yi değil, geleceği konuşmanın zamanıdır. AKP ilk seçimde kaybedecektir. Ancak bu sırada, demokrasi ilkeleri etrafında topluma güven veren güçlü bir alternatifini ortaya çıkarmak, muhalefetin tarihi sorumluluğudur" deyişi bu anlamda bir çağrı niteliğindedir. Muharrem İnce’nin başarısı dahi bu çağrıya verebileceği karşılığa göre olacaktır.
Eğer CHP’de sol bir kırıntı kalmış olsaydı Cihaner’in aday olması için 70 delege bulunamaz mıydı? Bir kaç Kürt ililin delegeleri dahi desteğini açıklamaktan geri durmuştur. CHP içi muhalefette dahi soldan söz etmek mümkün değildir. Kürtlere Ahmed Arif, solculara Nazım Hikmet üzerinden gülücükler gönderen Muharrem İnce’nin muhalefeti de mevcut CHP yönetiminden daha fazla sağdadır. Ayasofya şovuna edilen ve yeni denilen hareketi Saray tarafından desteklenmiştir.
Sonuç olarak CHP sağda konumlanmış bir partidir. Sermaye sınıfının gerektirdiği ekonomik politikaların dışına çıkamaz. Ona verilecek görev, Erdoğan sonrasını toparlamak ve devletin bekasını yeniden korumaktan öte değildir. Onun verileceği de belirsizdir. Uluslararası sermaye ile iç içe girmiş Erdoğan’ın işlevi henüz bitmemiştir. Görünürde onlarla çatışıyor gibi bir algı oluşturulsa da gerçeğin bundan farklı olduğunun bir çok örneği vardır. ABD ve Batı hala Erdoğan’ı onarılabileceğine inanarak ona desteğini vermeye devam ediyor.
*Avukat