CHP kurultayının ardından
AYHAN ONGUN*
Cumhuriyet Halk Partisi 37.Kurultayını pandemi koşullarında yaptı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak girdiği genel başkanlık seçiminden çok, Parti Meclisi seçimlerinin öne çıktığı kurultayda ilginç sonuçlar vardı.
Delegeler ve onur üyelerinin dışında kimsenin alınmadığı kurultayda bu nedenle yeterli coşku olmamasına karşın Genel Başkan ve Yönetimine yönelik ateşli eleştiriler yapıldı.
Daha önce Genel Başkan adaylığını açıklayan İlhan Cihaner, Aytuğ Atıcı ve Tolga Yarman yeterli imzayı toplayamadıkları için yarışa giremediler.
Delegelere baskı yapıldığı iddialarına karşın konuşma yapmalarına izin verilmesi anlamlıydı.
Özellikle de İlhan Cihaner’in ağır eleştirileri kurultaya damga vurdu.
"Geçmişi biz kurduk, geleceği de biz inşa edelim" diyen Cihaner’in;" Liderin seçtiği parti meclisi değil, üyelerin seçtiği parti meclisi " tespiti dikkat çekiciydi.
Bu arada konuşmasında dile getirdiği iki soru sanırım uzun zaman partide tartışılmaya devam edecek gibi görünüyor.
1-Rejimin dayattığı ve çerçevesini çizdiği merkez sağ bir siyasetle mi devam edeceğiz yoksa çağa uygun bir sol siyaset mi kuracağız?
2-Mevcut anti-demokratik yönetim anlayışını mı onaylayacağız? Yoksa demokratik bir örgüt ve parti yönetimi anlayışını mı hayata geçireceğiz?
Kurultayın organizasyonu genel anlamda herkes tarafından beğenildi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Dostlarımızla birlikte iktidara geleceğiz" sözü ittifaklar konusunda kararlılığın bir göstergesi diyebiliriz.
Ancak İlhan Cihaner’in konuşması sırasında Kılıçdaroğlu ve ekibinin kurultay alanından ayrılması hoş karşılanmadı.
Kurultay öncesi ve sırasında parti içi demokrasi ne kadar işletildi sorusunu bir kenara koyarak bir değerlendirme yaptığımızda şunları söyleyebiliriz.
Belki de ilk kez ve özellikle de iktidar vurgusunun öne çıktığı bir kurultayda Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun "Cumhuriyeti, demokrasiyle taçlandıracağız" sözü anlamlıydı.
9 seçim kaybettikten sonra siyasi yaşamının en başarılı seçiminin ardından yapılan bir kurultayda genel başkanın değişebileceğine genel başkan adayları dahi ihtimal vermiyorlardı. Ama Kılıçdaroğlu’nun daha önce yaptığı gibi genel başkan adaylarının yarışa katılabilmelerine olanak verecek bir tavır sergilemesi daha uygun olurdu.
En azından "Erdoğan’a tek adam diyorsunuz, CHP de de tek adam hakimiyeti var" şeklinde bir eleştirinin önünü kesmiş olurdu.
Parti Meclisi seçimlerine katılım diğer kurultaylara göre daha az olmasına rağmen kıyasıya bir yarış oldu.
Parti Meclisine 25 yeni isim girdi.
4 Genel Başkan Yardımcısı Genel Başkanın listesinde olmalarına karşın Parti Meclisine seçilemediler.
9 Aday da ilk 52 ye girmelerine karşın gençlik ve cinsiyet kotasına takıldıkları için seçilemediler.
CHP ilk kez bir türbanlı, Avukat Sevgi Kılıç gençlik kotasından yararlanarak Parti Meclisi listesinde yer aldı.
Genel Başkanın hazırladığı anahtar listede yer almayan 10 muhalif isim listeyi delerek Parti Meclisine seçildiler.
Kurultayı bu sonuçlarla birlikte değerlendirdiğimizde bir yanıyla "Değişim bir başka bahara kaldı" da diyebiliriz.
Eğer Merkez Yürütme Kurulunda köklü değişiklikler yapabilirse Kemal Kılıçdaroğlu" değişimin kapısını araladı" da demek mümkün.
Yeter ki, futbol takımı fanatiği anlayışıyla yaklaşmayalım.
En azından muhaliflerin de eleştirilerini yapabilme olanağı buldukları bir kurultaydı.
Ancak yeterli mi?
Bence doğru olan partinin tüm kademelerine yapılacak seçimlerin tüm üyelerin katılımıyla gerçekleştirileceği bir yöntemin hayata geçirilmesidir.
"Seç beni, seçeyim seni! "türü ilkel yöntemlerden partiyi kurtarmanın zamanı gelmiştir.
Genel Başkanın kurultayda açıkladığı "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" delegeler tarafından heyecanla karşılandı ve kabul edildi.
Bu arada kurultayın en ilgi çeken yönlerinden biri de Kurultay Divan Başkanlığını yürüten Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun coşkulu ve büyük alkış alan konuşmasıydı.
Umarız tüm dünyaya ilan edilen 13 maddeden oluşan "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" nin tez elden uygulamaya konması ve örgütlere yeterince anlatılması sağlanır.
*Gazeteci-Yazar