Goebbels Altun
Turgay KILIÇ
Dr. Paul Joseph Goebbels, Alman lideri Adolf Hitler’in yardımcısı, sağ kolu, halkı aydınlatma propaganda sorumlusu, politikacı ve ayrıca Hitler’in en iyi yandaşıydı. Alman Lider Adolf Hitler’in ‘nasıl söylediği’ propagandası her şeye rağmen kitlesini etkilemeyi başarıyordu. Çünkü Hitler’in, iyi, kalıcı ve yönlendirici bir hitap yeteneği vardı. Zalim, yıkıcı, diktatör, nefreti ve kini içinde beslese de…
Goebbels ise, bu propaganda için her zaman Hitler’in bunu nasıl başardığına şaşıran biriydi. Her zaman Hitler’in yanındaydı; ama yine de kitleyi bu kadar kolay peşinden sürüklemesine hayret ediyordu.
Almanya’da eleştirel yayınlar yapan tek önemli gazete, Frankfurter Zeitung’un yayınlarının sona ermesi gerekiyordu. Çünkü bu gazete, günümüz özgür medyasının yaptığı gibi, Hitler’i kızdırıyordu. Bu gazete 1920-30’lu yıllarda dünya çapında da tarafsızlığı ile bilinen önemli bir gazeteydi. Mali güçlükler de çeken Frankfurter Zeitung, I.G. Farben adlı kimyasal ürünlerin satıldığı bir firmaya satıldı. 1932 yıllarına gelindiğinde ise bu gidişat, Frankfurter Zeitung’un Hitlerin ve Nazilerin koalisyon hükümetine girmesini destekleyen bir gazete haline geldi.(Onur Öymen-Bir propaganda silah olarak basın-Sf.180)
Gazetedeki gidişat da, ülkenin ekonomik krizden kurtulması için anayasanın değişikliği ve otoriter bir yapının inşa edilmesi üzerinde duruyordu. (Evans, sf.141)
Tarafsız ve gerçekleri yazan bu gazete, önce ekonomik olarak ele geçirildi, sonra da yönetim olarak. Nitekim artık Hitler’in kara propagandası için bir araç haline dönüştü.
Hitler’in propaganda başkanı Goebbels, bu gazeteyi kapatmayı çok isterdi. Kendisinin elinde değildi bu yetki. Lâkin durumdan çıkarılacak en iyi vazifenin, gazetenin genel yayın yönetmeni koltuğuna kendi adamını yerleştirmekti. Olmadı. Nitekim 1939’un Nisan’ında Nazilere ait olduğu belirtilen yayınevi Eher Verlag tarafından satın alındı ve Hitler’in doğum günü için hediye olarak kendisine takdim edildi. (Longerich,sf.313,329)
Savaş yıllarında Adolf Hitler’in kullandığı stratejisinde şunlar yer alıyordu:
*Halkı sürekli propagandalarla meşgul, propaganda kampanyasının soğumasına engellemek,
*Hatayı kabul etmemek,
*Hasmınızın herhangi bir konuda en ve en önemsiz konularda haklı olduklarını reddetmek,
*Yaptıklarınızdan başka seçeneklerinin olduğunu kabul etmemek,
*Her türlü suçlamaları, içeriği ne olursa olsun reddetmek,
*Karşınıza bir düşmanı koymak, tüm sorumluları, hataları ona yüklemek,
*Halkın her zaman büyük bir yalana, küçük bir yalandan daha kolay inanacağını bilmek,
*Sürekli tekrarlanan yalanın, bir süre sonra halkın bu yalanı doğru kabul edeceğini bilmek. (Altan Öymen-Bir propaganda silahı olarak basın-sf.186)
Haliyle Hitler ve propaganda başkanı Goebbels, günümüzün Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İletişim Daire Başkanı memur Fahrettin Altun’a çok benzer hamleler, propaganda çalışmaları yer alıyor.
Memur Altun, bir devlet memuru; ama kendisi ve eşi toplamda 4 maaş alıyor, bu sayede sürekli Saray’ın, Erdoğan’ın kara propagandasını yapıyor.
Yahudi propagandası
9-10 Kasım 1938’de Almanya’nın her yerinde Yahudilerin evlerine, dükkânlarına, sinagoglara yönelik büyük saldırılar başlamıştı. Goebbels ise, "Sinagoglar yanıyor. Bırakın yansınlar, bitişiklerindeki binaları koruyun," demişti. O gece de 75 sinagog kundaklanmıştı. Hitler, bu kundaklamaları yeterli bulmamış, yaklaşık 30 bin Yahudi’ye tutuklama emri vermişti. (Onur Öymen-Bir propaganda silahı olarak basın-sf. 192)
Baskı altındaki Yahudilere yardım etmeye çalışanların olmasına ilişkin Hitler’in propaganda başkanı Goebbels, 25 Eylül’de "Eğitilmiş Alman aydınları bir pislikten ibarettir," sözlerini sert bir şekilde dile getirmişti. (Onur Öymen-Bir propaganda silahı olarak basın-sf.193)
Tıpkı günümüz AKP’nin 66. Kabinesi gibi. Kendi aydınlarını, yazarlarını ‘düşman’ görüyor, İletişim Daire Başkanı Memur Fahrettin Altun misali, bir kara propaganda işleniyor.
Anayasa’nın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu(DMK) gereğince devletin kurumlarında görevli kişiler memurdur ve siyasi faaliyet, propaganda, yönlendirme gibi herhangi bir faaliyetleri olamaz. Tarafsız ve devlete bağlılık esası önemli olduğu gibi, siyasi parti üyeliklerinde de bulunmazlar. Ama İletişim Daire Başkanı Altun, bu yasayı çiğniyor ve şunları yazıyor:
"Buradan avazımız çıktığı kadar gür bir sesle haykırıyoruz.
HDP demek, PKK demektir. HDP, PKK’dan aldığı emirle hareket eden bir siyaset kuklasıdır.
Bu gerçeği bugün bir kere daha gördük. HDP’yle olan ittifakları zarar görmesin diye PKK’nın adını dahi anamayanları da gördük."
Sadece bu değil, yüzlerce, binlerce twitleri var.
Sürgündeki gazeteci Can Dündar’ın 17,5 yıl hapis istemine, mal varlıklarının el konulması için de şunları söylemişti:
"Casusluk ve silahlı terör örgütüne yardım suçlarından hüküm giyen Can Dündar’ın faaliyetleri gazetecilik bağlamında değerlendirilemez. Bu, gerçek gazetecilere hakarettir. Muhataplarımızdan bağımsız Türk yargısına saygı duyarak, şahsı ülkemize iade etmelerini bekliyoruz."
Memur Altun, hem Saray’ın gazetecilerine ‘gerçek gazeteci’ demişti hem de Almanya’nın yargısına ‘talimat’ vermişti. Üstelik MİT Tırları haberini gerçekleriyle araştırıp, yayımlayan gazeteci Dündar’ı da ‘gazeteci değil, bir hain, ajan’ olarak nitelendirmekten geri durmadı, durmuyor.
Hitler’in propaganda başkanı Goebbels ile Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un arasındaki benzerlik; ‘tek adam’ memnuniyetidir.
Türkiye, Eylül 2002 dönemlerinde ‘Dünya Basın Endeksi’ raporunda 99. sırada yer alıyordu. 2018 yılında ise Türkiye, 157. sıraya gerilemişti. 2019 yılına gelindiğinde ise, 158. sıraya geliyor Türkiye. Aynı raporda Türkiye, 2020’de 154. sıraya yükseliyor. AKP, döneminden bu yana medya, 55 sıra oynuyor. Yüzlerce gazeteci hapiste, bazıları sürgünde ve hâlâ medyanın üzerinde baskı, cezalar sürüyor. Türkiye, tıpkı Hitler dönemi Almanya’sı gibi… Cumhuriyet’in ilkelerini saltanata dönüştürenler; bu günlerin de sona ereceğini unutmamalıdır.