Kendi ittifakının kapandığını gören iktidarın HDP’yi kapatmak istemesi...

Kendi ittifakının kapandığını gören iktidarın HDP’yi kapatmak istemesi...
AKP ise MHP’nin söylediklerini yapıyormuş görünmektense bunları zaten ben de böyle düşünüyordum diye ondan daha fazla üste çıkan söylemlerle devam ediyor sıkışmışlığını aşmak için.

Kemal BOZKURT


Dün birdenbire HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır deyiverdi Bahçeli. Partisinden diğer bürokratların açıklamaları da bu minvalden daha fazlasıyla yok edilmeliler diye devam etti. Oysa HDP dün kurulmamıştı bunca yıl sonra ne olmuştu?

Her şeyin arkasında bir derinlik, bilemediğimiz bir şey vardır diye bakıp duruyoruz. Oysa ve belki de çoğu zaman yaşadıklarımız ve gördüklerimiz dümdüz. Dünya değilse de bu sözler düz işte. Arkasında önünde bir şey yok, açıkça orada ve öylece bize bakıyor…

Uzun süreden beri ‘HDP kapatılsın!’ kampanyası yürüten Doğu Perinçek’in dediği gibi galiba: ‘Rotayı biz çiziyoruz gemiyi onlar yönetiyor.’

Böylece seçilmenizin, arkanızda milyonlarca insanın oyunun olmasının bir önemi yok denmiş oluyor Türkiye demokrasisinde. ‘Benim ne dediğimin bir önemi var!’ deniyor HDP’den çok daha az oy almış partiler tarafından… Milyonlarca insanın yok edilebileceği iması da yapılıyor ki HDP yönetimi ve seçmeninin birbirine bağlı bir bütün olduğunu bu baskı ortamında bilmeyen yok. Demirtaş hapisteyken, ben hapiste değilim dedi mi HDP seçmeni? Diyecek olsa onu çoktan terk etmiş olmaz mıydı?

Bu talep AKP’yi zora sokar diyeceğim ama o da değil tam olarak. Tıpkı Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmesinin, dolaylıymış gibi görünse de aslında direkt olarak AKP’ye söylenmiş olması gibi. Hoş bu yaklaşımda sorunlu; sonuçta özneyi hep kenara iterek, arkasında başka bir şey var diyerek öznenin başına gelenleri de yok sayan bir akıl yürütme hali bu. Nihayetinde Kılıçdaroğlu linç edilerek öldürülmek istenmiş ve kimi sanıkların iddiasına göre öldürmeyi istemekten vazgeçtikleri için hayatta kalmış durumda. MHP’nin AKP’ye yönelik;  ‘CHP’ye sakın yaklaşma, HDP’nin dışında kalacağı bir Türkiye İttifakı olsa dahi bunu aklından geçirme, böylece Batı ile aramı düzeltirim, kredi falan alırım diye de düşünme...!’ demiş olduğu neredeyse üzerinde anlaşılmış bir fikir gibi duruyor. Bence de muhtemelen böyle durum. İktidarı hepten kaybedeceğini düşünen ve hatta bilen AKP, hazır para ediyorken zar zor da olsa çalışan bir ‘gemiyi’ batmadan önce CHP’ye satmaya çalışmaları kendileri açısından akıllıca gibi de gözükebilir. Batık gemiyi satmak neredeyse imkansız çünkü. Onu denizin dibinden çıkartacak olanlar, batıranlara ne der sonra? AKP’nin yarattığı sorunlar böylece CHP’nin çözmek zorunda olduğu sorunlar da olur, muhalefet etmek yerine sorumluk alır bizim politikalarımızda diye düşünüyor da olabilirler. Hem böylece gelecek kredi ile doları tekrar 3-4 lira seviyesine çektiğimizde iktidarı şimdi ortak olarak sürdürsek de yarın işler düzeldiğinde CHP’yi yine kapı dışarı ederiz diye de düşünülmüş olamaz mı? İyi ama CHP bunu bilmemiş, anlamamış olabilir mi? MHP bunu bilmemiş olabilir mi? Sonuçta insanlar biraz osun bir şey bilmeseler bugüne gelebilir miydi? Mesela Büyükşehirler kazanılabilir miydi? Demek, AKP’nin bildiğinin para etmediği bir zamanda CHP’nin bildikleri etkili oluyor. İşte bu, yani bir şeyi sadece kendinin anlıyor diğerinin anlamıyor olduğunu sanma hali kibri körükleyen ve gerçeklerden uzaklaştıran en  temel şeylerden biri. Evet bir şey olmasa da oluyor işte…

AKP ise MHP’nin söylediklerini yapıyormuş görünmektense bunları zaten ben de böyle düşünüyordum diye ondan daha fazla üste çıkan söylemlerle devam ediyor sıkışmışlığını aşmak için. ‘MHP istedi diye değil ben öyle düşündüğüm için…’ politikalarına devam  ediyor. İyi ama o halde MHP söylemeden neden yapmıyor bazı şeyleri AKP? Mesela MHP demeden önce neden HDP’yi kapatmıyor?

Ne eğlenceli bir durum. İktidar medyasının iktidara karşı yaşadığı ve yaptığı şeyi AKP’de MHP’ye karşı yapıyor. Böylece kraldan çok kralcılık ile MHP’den daha çok MHP’cilik de yapıyor bazen. Ancak bu durumda da MHP seçmeni bunun kendi etkisi olduğunu görüyor ve AKP’ye de dönüp bakmıyor. MHP seçmeni MHP’de kalırken AKP seçmeni de MHP seçmeni gibi gerçek durumu görüp partisinden uzaklaşıyor. Üstelik uzun süre sürdürdüğünüz taktik neden sonra esasınız olur. Uzun süre yalan söylediğinizde neden yalanınıza inanmayasınız? Durum böyle değil ama ‘Öyle olsaydı böyle olurdu.’ demek istiyorum. Kararsızların büyük çoğunluğunun AKP seçmeni olmasının izahı da bu zaten. Biliyorlar esas yönetenin MHP olduğunu. Elbette şunu demek istemiyorum AKP yarın işler ters gittiğinde ayrılık vakti geldiğinde, ‘Bu politikaları ben isteyerek yapmadım, MHP yaptı!’ diyerek kendini sıyırmak isteyebilir. Yeni bir ‘kandırıldık’ vakası olarak kayda geçmek isteyebilir ama hayır böyle de diyemez çünkü sorumluluğun kendisinde olduğu bir durumdan öteye de bu durumlardan sorumlu olarak MHP’yi işaret eden en ufak bir şey de yapmıyor. Bunu diyebilmek için bir boşluk, bir aralık bırakmanız gerekir… O boşluk aksine bizatihi AKP tarafından kapatılıyor şu anda.

Ancak MHP açısından keyifli bir durumda yok değil. İktidar şu anda bitti dese o an iktidarın biteceği bilgisi ve gücüyle politikalarda sorumluluk da almayarak ama AKP’yi yöneterek istediğini yaptırıyorken işler ters gitse, yarın erken seçim isteyerek Türkiye’yi bu kötü durumdan kurtaracak olan olarak kayda geçecek yine de. ‘Ben dedim ama AKP kendi iradesi olan ve bağımsız bir parti değil mi, yapmamakta kendi politikasını geliştirmekte serbestti, değil miydi?’ diyebilir pekala. Benim bir bakanım bir bürokratım  var mı ki bu işleri belirleyecek dese haksız da olmaz. Ki zaten sırf bunu diyebilmek için bakanlık istemediğini neden düşünmeyelim?

Kendisi de vaktiyle kapatılmak istenen ve dahi kapatılan bir partiyi terk ederek bugüne gelen, hatta vaktiyle kendisi hakkında da kapatma davalarının açılmak istendiği bir parti olan AKP şimdi HDP’yi kapatır mı ? Neden kapatmasın? İktidar için nelerden vazgeçmedi ki bu ilkesinden de vazgeçmesin?

Ancak esaslı sorun şu. Belli ki Meral Akşener’in dediği gibi erken seçim geliyor. Gelmekte olan durumda muhalif partiler dağılmak bir yana güçleniyor. O halde en iyi yükselme yöntemi AKPnin eskiden yaptığı gibi ‘Durmak yok yola devam!’ değil, ‘Madem ben yürüyemiyorum onları da yürütmeyeyim ki herkesin yürüyemediği, durduğu bir yerde benim durmam da göze batmasın?’ politikası. Fakat göze batmaz mı gerçekten?

Sorumluluk onda olduğu için onun durması ile muhalefetin durması elbette farklı değerlendirilir. Baskı altında olanın, zindanda olanın durması aslında ciddi bir ilerlemeye delalettir ki bunca tutuklusu olan bir partinin bırakın durmayı dağılması beklenir. Ama dağılan kim? Cumhur İttifakı… Dili ve kültürü geliştiren kim? Bir propaganda değil bu, cezaevlerinden kitaplar çıkarken dışarıdaki iktidarın Türkçesi gerçek ten de kötü değil mi? Kültürel ve sanat olarak durumları berbat değil mi? 2015’te AKP seçim şarkısını yapan Ayna gurubunun solisti Erhan Güleryüz dahi ben dilenci değilim diye isyan etmedi mi?

Demirtaş’ın yazdığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nden bandrol alan, vergi aldığı kitapları dahi ‘terör yayını’ olarak ilan edilmedi mi? ‘Ben üretemiyorsam senin ürettiğine meşru mu diyeceğim yani?’

6 milyon seçmenin oy verdiği ve baskı altında olan bir partinin seçmeni doğal olarak ona bağlıdır, nereye oy verdiğini bilen bir seçmenden bahsediyoruz. İktidara oy verenlerin ise baskı için değil tam tersine kimi geçinmek için, kimi para, kimi pul ve elbette kimileri de ona inandığı için veriyordur ama HDP’ye oy verenler, diyelim partileri kapatılsa şaşkınlık içerisinde ne yapacaklarını bilemeyecek ve diğer partilere  mi yönelir? Zor anlar yaratıcılığı da zorlar doğal olarak. Elbette bu yaratıcılık mücadele etmeyi istemek, eşit ve onurlu yaşamayı istemekle pek alakalı. HDP seçmeni mücadele etmemek için mi oy veriyor HDP’ye? Ne yalan söyleyeyim ‘HDP kapatılsa da hiç aklımızda olmayan neler üretir halklar kim bilir?’ diye düşünmüyor da değilim… Şöyle daha afili bir isim, şöyle yeni bir logo, HDP’de eleştirilen kimi şeylerin böylece hızla değiştiğini görürüz falan…

Batı şöyle dermiş, yok böyle dermiş kime ne! HDP seçmenleri ne der önemli olan bu? HDP kapatılarak bugünlere geldi, her kapanmasının ardından da büyüyerek… Bu kapatılmayla birlikte hızla %15 olmak ne güzel olur değil mi?

Nihayet insanlık zorlanarak, zora düştüğünde yapmadı mı keşiflerinin çoğunu. Dil, kültür, şehirler ve bir araya gelmeler bu zoru aşmak için olmadı mı? Yoksa insanlığın ilk başlangıçlarından bu yana ateşsiz, susuz bir halden bugünlere gelmemizi nasıl izah ederdik… Bak ‘dinazorlar’ yok ama insanlık var işte…

Öne Çıkanlar