Kusursuz Gezinti’nin düşündürdükleri
Kerem GÖRKEM
İktidarsız sanal dergisini hatırlayan var mı? Belki de, hatırlamayan var mı, diye sormalı bu soruyu. 2003-2009 arasında, pek çok iştirakçinin yazılarıyla var olan "tam bağımsız" bir yayındı. Bu yıllar, benim ilkgençliğimden bile öncesine tekabül ettiğinden, kendimi derginin sıkı bir takipçisi olarak ilan edemem. Ancak sonraları –web üzerinden erişimin mümkün olduğu zamanlarda- geçmiş tarihli yazıları çokça okudum. Beslendim hatta! Böyle diyorum, çünkü ortalama bir okur için "iyi yazının" bir çeşit besin olduğu fikrine gerçekten inanıyorum.
Artı Gerçek yazarlarından Yiğit Bener’le birlikte Levent Mete ve Hüsnü Arkan’ın kurduğu, yine Artı Gerçek yazarlarından Ragıp Duran ve kelime işçiliğinin kıdemlileri Erhan Bener, Enis Batur ve Feridun Andaç gibi isimlerin katkı sunduğu sanal dergi İktidarsız’ı hatırlatma sebebim, bu ilk yazımı, Yiğit Bener’in Can Yayınları’ndan çıkan Kusursuz Gezinti kitabının bana düşündürdüklerine ayırmış olmam.
(Niyetim, kitapların bana düşündürdükleri üzerine her hafta yazmak… Eleştiri ve tanıtım yazısı kalıplarından tamamen uzak, oldukça içeriden fikir yazıları olacak bunlar… Vitrindeki güncel kitapların üzerine daha parlak bir ışık tutmak değil, kütüphanede kaybolmuş ciltleri çekip çıkartmak niyetim.)
İlk basımı 2014’te, İktidarsız Yazılar alt başlığıyla yapılan Kusursuz Gezinti, Yiğit Bener’in İktidarsız sanal dergisindeki yazılarından bir derleme. Şanslıyım ki, bir bölümünü daha önce okuduğum yazıları, derli toplu bir kitap içerisinde, 2021’in ilk kitabı olarak yeniden okudum. (Hem de imzalı, ithaflı bir kopyadan!)
Bener, o biricik muzip diliyle çoğunlukla politika, dil, kültür ve en çok da iktidar üzerine yazdıklarına yer vermiş bu kitapta. Kuşağımın onurlu mücadelesi Gezi’nin etki ve gündemiyle kaleme alınan 2013 tarihli olanların dışında, metinlerin tamamı 2009 öncesi döneme ait. Fakat böylesi bir derlemeye, sonradan kaleme alınmış Gezi yazılarının eklenmesi boşuna değil. Bener’in kitabın önsözünde etraflıca açıkladığı üzere, 2013 yazı, iktidarla yaşama ve onunla baş etme biçimleri üzerine bir devrimdi.
"Yeni bir kuşağın damgasını taşıyan bu tür hareketler, kısa vadeli siyasi sonuçlarından bağımsız olarak, orta ve uzun vadede toplumu dönüştürme potansiyeli taşırlar," diyor yazar zira.
Ben tabii burada, 2015’te T24 sitesi için David Harvey ile gerçekleştirdiğim söyleşide işittiklerimi hatırlıyorum: Gezi üzerine konuşurken, insanların bu hareketin bir işe yaramadığını düşündüğünü söylemem üzerine "Kazandınız," demişti Harvey, "alışveriş merkezini inşa edemediler!" Galiba bazen de böyle basit düşünmeli…
İktidarsız Yazılar’ın (en azından bu yazılardan bir bölümünün) bugün bir kitap halinde erişebilir olmasını en temelde iki sebepten kıymetli buluyorum: İlki, 2003-2009 arasında kaleme alınmış ve siyasi, toplumsal ve kültürel iktidarın her türlüsü hakkında söyleyecek sözü bulunan bu yazıları -benim yaptığım gibi- dönüp bugün yeniden okumak, olan biten üzerine serinkanlılıkla düşünme imkânı tanıyor. İktidarın hemen her biçiminin kendini yeniden üretme konusundaki meziyetini göz önüne alacak olursak, "biz iktidarsızların" da en azından fikri şahsiyetlerini yeniden üretebilmesinin bu yolla mümkün olabileceği kanaatindeyim. Örneğin 1915’in 90. yılı münasebetiyle, Hrant Dink henüz hayattayken yazılmış yazıyı bugünün 19 Ocak’ında okumak, pek çok şeyi daha berrak hale getirecektir.
Kitabı kıymetli yapan diğer sebep, şimdi sıralayacağım gruba giren okur için ıskalanmış bir hazine olmasından: İktidarsız sanal dergisini duymamış olanlar, yazıların kaleme alındığı yıllarda henüz okumayı sökmemiş olanlar, iktidar ve iktidarsızlık üzerine hiç düşünmemiş olanlar ve belki de en mühimi, hala bir biçimde iktidar olanlar!
Çünkü Vüs’at O. Bener’in de dediği gibi… "Herkes bir gün nasıl olsa iktidarsızlığa mahkûm olacak.