Nasıl yani? Sonumuz hayırlı olmayabilir mi?
Kemal BOZKURT
Gündem çok hızlı, daha Joe Biden’ın başkan seçilmesinin etkilerini konuşamadan Berat Albayrak’ın istifasını konuşmaya başladık derken o da gündemden düşüyor gibi görünüyor. Ama bir dakika, o kadar kolay değil, hakiki gündemler kişilere bağlı olarak değil kendine bağlı olarak hareket eder. Hem Biden hem de Albayrak daha çok konuşulacak. Her gündem ağırlığınca konuşturur kendini, siz konuşmasanız da gündemin kendisi konuşur. Nihayet onun da kendi içinde bir ilerleyişi, etkileri var. İnsanların iradesi var da olayların yok mu?
Zaten eski bakan Albayrak da bunu anlatıyor hızla yazıldığı anlaşılan istifa metninde. Metindeki Türkçe hatalarına takılmak ve öne çıkarmak ise gereksiz, hatta önemli meseleleri örten bir hâl alabiliyor bazen bana göre. Hışımla binilen dönüş arabasında giderken telefondan yazıldığınuı düşündüğüm, başka bir danışman tarafından okunup, tashih var mı yok mu diye edit edilmemiş bir metin bu. ( Yok eğer böyşle değilse durum daha vahim). Devlet geleneğinde böyle istifa mı olur diye üsul üzerine yazmak da faysdasız. İnsalar gibi devletler de değişir. Hatta değişimlerin tam ortasındayız. Her şey değişmiş istifanın hangi paltformdan yapıldığına mı bakayım? Yazı yokken sözle, sonra mektupla,sonra telgrafla, telefon icad edilince de telefonla olur ne var yani bunda? Whatsapp, Zoom kullanılarak da istifa edilebilir, istenirse de görüntülü konuşarak. Üstelik sosyal medyadan istifa edilmiş olması halk için daha iyi bile olabilir. İstifa edilen makam ile birlikte ve hatta daha önce halklar öğreniyor durumu. Neyse, bu metin hızla yazılmış ve hızla yayınlanmış, neden sonra sakinleşip de karardan vazgeçmemek için belki de böyle yapılmış. Ayrıca sakince yazılmış yazılarda bile hatalar olabiliyor. Dilbilgisi hataları çok konuşulurken, gayet bilinçli olarak söylenen ve hata barındırmayan sarih mesajları konuşmalıyım. Ki şu sıralar metindeki dilbilgisi hatalarına takılmamız iktidarın en çok tercih edeceği şey sanırım…
Sondan başlamalıyım. Düzensiz ve öncelik sırasına göre karşılıklı metinlerdeki açıklamaları konuşmalıyım.
‘Sonumuzu hayreylesin’ denilen son cümle metnin en çarpıcı ve sarsıcı kısmı bana göre. Sonumuzun hayrolmama ihtimalini de barındırıyor bu cümle. ‘Sonumuz hayırlı olacaktır.’ diye bitirilmesi gereken, kişinin değil davanın bir önemi var diye daha geçen nisan ayında söylemişken eski bakan Albayrak hem de...Allah’ın yolundan ayrılmamanın temenni edildiği metinde Allah’ın yolundan ayrılma olmasa bu temenni de olmazdı ama kişisel olduğu için çok kritik değil. İnanç kişisel ama hukuk ve adaltin yolundan ayrılınmaması gerekmesi toplumsal bir durum. Allah’ın yolundan ayrıldığı için kimse yargılanamaz ama yasal olarak hukuk ve adaletten ayrılırsa öyle değil. Berat Albayrak da bunu bilen biri. O yüzden bu kısım muhalefete değil iktidar seçmenine yazılmış; 'Allah’ın yolundan ayrılındı' deniyor. Dönecek olursam sonumuz hayrolsun meselesine, kesinlik bildirmeyen şey muğlaklık bildirir ki bu da iktidarın uzun süre bakanlık yapmış bir yöneticisinin söylememesi gerektiğini bilmesi gereken en temel kural. ‘’Nasıl yani ‘Sonumuzun hayırlı olmama ihtimali mi var’ bizim iktidarımızda?’’
At izi it izi metaforu ise iktidarın kendi içindeki çekişmenin en net ifadesi. Kime at, ikime it dendiğinin bir önemi yok. İşlerin karışıtğının, entrikaların anlatılmasının bir önemi var. Ne olduğunu tam olarak bilmiyor olsak da bir şeylerin olduğunu bize bildiren bir metin bu. Sağlık sorunları nedeniyle istifa edildiği bildirilirken, sağlıktan değil de dümdüz siyasetten bahsediliyor sonrasında. E ama hani siyasetle ilgilenemeyeceğini söylemişti bir önceki cümlede? Devam edeyim sağlık meselesine, bunca yıldır bize hizmet eden ve artık görevini yapamayacak kadar zorda olan bir bakanın hastalığı ne olabilir diye hiç mi dert etmez insan? İktidardan bir kişi bilee sormuyor, bir kişi bile geçmiş olsun demiyor. İnsan metinde yazılana da mı itibar etmez? Sözlerine edilirken neden yazıya itibar edilmiyor. Kaldı ki söz uçuyor yazı kalıyorken... Yarın işler değişse ‘Biriniz bile geçmiş olsun demedi, bir derdin, yardıma ihtiyacın var mı diye usulen bile sormadınız?’ dese eski bakan çok haklı olur. ‘Yalan dünyaya, makama mevkiye bu kadar itibar etmeyin, yarın sizin de başınıza gelebilir’ dese pek haklı olur.
İktidar medyasının önemli bir kısmını ailesinin yönettiği bilindiği halde medyaya aslında hakim olamadığının, minarenin gölgesini kendi gölgesi zannettiği, kendisinin bile haberinin verilemedği bu durum gerçekten de çok hazin. Oysa karşınızda olsa bile duruşu olan bir medya olsaydı haberinizi de yapardı. Gerçekten de Cumhurbaşlanlığı tarafında 27 saat sonra yayınlanan, istifanın af olarak kabul edildiği açıklamada buna işaret ediyor. Cumhurbaşanlığı açıklamasında Albayrak’ın istifasına istinaden ‘Bilindiği gibi’ deniyor. İktidar medyasında, AA'da bile haber yayınlanmadığına göre nereden biliniyor Albayrak’ın istifası? Muhalif medyadan elbette. Cumhurbaşkanlığı metinde istemeden de olsa buna işaret ediyor; bilmek istiyorsanız muhalif medyadan öğrenirsiniz deniyor 'farkında' olmadan. Hatta bugün Deniz Zeyrek’in yazısında Albayrak’ın danışmanlarının, AA ile istifayı haber yaptırmak için görüştüğü ancak bunun kabul edilmediğini yazdı. Bakan olsanız da haber olamıyorsunuz. Haber olmak için onay almanız gerekiyor. İktidar medyasının bir duruşu olsaydı durum böyle olmazdı elbette ama dün Murat Yetkin, Youtube kanalında Lütfi Elvan’ın Davutoğlu istifa ettirildiğinde onun yanında duran tek bakanın o olduğunu da anlatttı. Demek, ne olursa olsun yine de bir duruşunuzun olması önemliymiş değil mi? Haberleri genellikle manipülatif veren iktidar medyası ise ağır bir sessizlikle geçirirken, artık oralarda çalışanların da 'Ne yapalım ekmek parası!' diyebilme argümanı da hiç kalmadı. Çünkü haberci ekmeğini haber yaparak sağlar, yapmayarak değil. 'Halka anlış, manipülatif haber verdiniz' diye eleştirebilmemiz için dahi ortada bir haberin olması gerekir. Bu durma halini, duruş ile karıştırmayınız lütfen. İnsanın bazen yediği ne yazık ki ekmek olmuyor, kendinden yahut kendini yiyor.
İddia edildiği gibi Albayrak af mı diledi meselesine ise söylenebilecek şey daha var. İstifa metninde böyle bir şeyden bahsedilmediği gibi tersine ağır ithamlar var. İtham eden birisi af mı diler yoksa mücadele mi eder zamanla göreceğiz.
Çok değil daha dört ay kadar önce Berat Albarak'ı Devlet Bahçeli de sahiplenmişti oysa. Şimdi o da bir şey demedi. Berat Albayrak dört ay önce yaptığından farklı bir şey mi yaptı bu dört ayda? Hazinedeki, günlük yaşamdaki geçim sorunları son dört ayda mı ortaya çıktı? Halk geçim sorunlarından bahsettiğinde 'Abartma, al da bir keyif çayı iç' denmedi mi daha geçen haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından?
Gücün yanında duran güç değiştiğinde yer değiştirdiğine göre o bir yerde durmuyor demektir. Onun durduğu yeri bir yer zannetmek, hatta kendinizin gücü zannetmek ciddi hata. İnsan genelde değiştiren bir canlı. İlkeleriniz varsa o ayrı elbtte, ki o zamanda; dün neden oradaydım bugün neden buradayım diye izah eder, öz eleştri yaparsını. İkeler de öyle sözle falan değil böyle kritik anlarda tavrınızla belli olur. Yoksa güzel, sair zamanlarda herkes ilkelidir değil mi?
Neyse, bazen durmak iyidir. Durmak hareket etmekten daha evla da olabilir zaman zaman. Eski bakan durunca doviz kurları da durdu hatta aşağıya doğru hareketlendi.