Politik bir figür olarak Tatlıses
İbrahim TEKPINAR
Sanat kitleler ile olan ilişkisinden kaynaklı hep propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Şiir de neredeyse her dönem siyasal propaganda aracı olmuştur. İslamiyet öncesi dönemler de de Emevilerin kadrolaşmış saltanatında da Osmanlı’da da Romalılarda da propaganda malzemesi olmuştur.
Şiirin doğasından da kaynaklanan yıkıma müsait olması sebebiyle de şiir siyaset alanında hep kendine yer bulmuştur. Şairler saraylarda, meclislerde yer edinmişlerdir. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde de şair vekilleri görmek mümkün. TBMM çatısı çeşitli dönemlerde vekillik yapmış bazı şairler Yahya Kemal Beyatlı, Erdem Beyazıt, Bülent Ecevit, Çetin Altan, Arif Nihat Asya, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Hasan Ali Yücel, Orhan Seyfi Orhon, Ziya Gökalp, Mehmet Akif Ersoy... Sanatın dışında sadece güç istenci olan kitleler için siyaset "dokunulmazlık zırhını" elde etme metodudur. Mafya Babalarının siyasete olan ilgileri tamamen yasal olarak kendilerine dokunulmayacak bir zırh ve güç isteklerinden kaynaklanmaktadır. Bunu en bilinen örneklerinden biri İnci Baba’dır. Yine sanatçı kimliğinden çok iş adamı görünümünde olan ve politik bilinci olmamasına rağmen tamamen güç elde etme isteğiyle siyasete her dönem meraklı İbrahim Tatlıses de sayılabilir. Zaten bu yazının asıl konusu Tatlıses’tir "politik bir figür olarak Tatlısestir " Tatlıses yer yer Kürt kimliğini vurgulayıp Kürtçe mirasının üzerinde kurduğu "imparatorluk" sayesinde sanat camiasında bilinirliğini de arttırmıştır. Kürt sorunuyla ilgili çıkışları, yargılanması bile söz konusu olmuştur. Çözüm sürecinde ise Şivan Perver ile kendisine büyük bir rol verilmiş ve sahnede 1980lerdeki Tatlıses gibi Kürtçe söylemiştir.1980 Darbesinde neredeyse tüm sanatçılar gibi o da etkilenmiş ve politik bilincinin daha doğrusu tutumunun ana kısmını oluşturan şeyin "Aydınlar Dilekçesinden" sonra oluştuğunu görüyoruz. Bağımsız adaylığı dışındaki partiler Ana Vatan Partisi, Genç Parti, AKP gibi neredeyse birbirine yakın kulvarlarda, muhafazakâr yer yer demokrat partilerde siyaset yapma talebiyle aday olmuştur.
DOĞUŞ:
Şehirlerin kenar mahallelerinde, gecekondularda ve Almanya’ya gitmeye çalışan işçilerin "kentsel yaşama uyum problemleri" sebebiyle arabesk kültür gettolarda yaşam kültürü haline gelmiştir. İlk dönemlerde "arabesk" minibüs müziği olarak aşağılansa da sonraki dönemde özellikle politik olmayan öğeleri içermesi bakımından hem "erotik sinema" hem "arabesk" dolaylı olarak desteklenmiştir. O şartlar altından Tatlıses ilk plağını 1968 yılında yapar ama televizyon ekranlarıyla 1971 yılında tanışır. TRT’nin hazırladığı Urfa Belgeselinde görünür. En büyük PR’ını 1975 yılında yine dönemin tek kanalı olan TRT’de "Ayağımda Kundura" parçasını okuyarak yapmıştır. Aynı yıl ikinci plağını yapar. Halk müziği parçalarıyla kendini duyurur ki bu parçaların çoğu Kürtçeden araklanmış eserlerdir. (Ayağında Kundura Mukin Tahir bestesi olsa da müzik direk Tahsin Taha’nın " Mın Xem Deryayek" parçasıdır.Taksici Cemil Cankat’ın bestekarı olarak göründüğü "Hışhışı Hancer" de Erdewan Zaxoyî’nin "Silavan li min dikî" araklanıp müziğin üstüne söz eklenmiştir.) Kürtçe parçalarla ve arabesk tarzıyla İbo müzik hayatına adımını atar. Siyasi meselelere pek girmeden plaklar ve kasetlerle daha fazla popülerlik ve "iktidar" peşindedir. Çünkü Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay gibi arabesk devleriyle yarışıp kendini kanıtlamak zorundadır. Bu sebeple bu dönemlerde pek siyasi hamle yapmaz.
SEKSENLER:
Müzik piyasasında adının bilinmesiyle Tatlıses kendisini aslında politik bazı durumların da içinde bulur. Kürtçe parça söylemeye kalkar, sıkıntılar yaşar. Yine 80 Darbesi yaşanır çoğu sanatçı sahne yasağı sebebiyle hiçbir yere TRT dahil çıkamaz.12 Eylül Darbesine tepki olarak Aziz Nesin öncülüğünde "Aydınlar Dilekçesi" yayımlanır. "Türkiye’de Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstekler" adlı bildiridir. Metinde sinema sanatçılarından gazetecilere, doktorlardan yazarlara birçok ismin imzası yer almaktaydı. Cuntanın lideri Kenan Evren'in imzacıları "Vatan haini!" olarak tanımlamasının ardından Tatlıses "Yahu ben toplu konut dilekçesi imzaladığımı sanıyordum" deyip ifade verdikten sonra paşanın elini öper ve bir şekilde barışır. Aynı Tatlıses, darbenin ardından düzenlenen ilk genel seçimlerde yani 1983'te ANAP'ın sandıktan çıkmasının ardından Evren'in pek haz etmediği Özal'a sempatisini açık eder. Açıktan destekler. Tatlıses’in aslında politik eğilimleri tam da Aydınlar Dilekçesinden sonra başlar. 1986'da İsveç'teki bir konserde Kürtçe halk şarkıları söyler ve böylelikle ayrılıkçı propaganda yaptığı gerekçesiyle yargılanır, ancak 1987'de beraat eder. "1988 yılında, iş adamı Mehmet Yılmaz tarafından düzenlenen bir kültür festivalinde bir Kürt halk şarkısı söylemesi istenir, ancak Kürdüm ama yasalar Kürtçe şarkı söylememi yasaklıyor diyerek reddeder."
DOKSANLAR:
Özal’a duyduğu sempatisini her şekilde gösteren Tatlıses artık siyasete atılmaya karar verir. 1991 seçimlerinde ANAP’tan aday olmak ister ve yapılmayınca bağımsız aday olur. O dönem İnci Baba’da Urfa’dan bağımsız adaydır. İnci Baba "Ben türkü söylüyor muyum? Söylemiyorum. İbrahim Tatlıses niçin milletvekili adayı oluyor?" der. İkisi de bağımsız adaylık için gereken oyu alamaz ve seçilemezler. Tatlıses’in siyasi isteği ya da iştahı azalmaz. Dönemin siyasetçileriyle arasını iyi tutmaya devam eder. Mafya ile ise arası o dönemki bir olay sebebiyle açılır.1998 yılında Abdullah Uçmak açık açık televizyon ekranlarından kendisini tehdit eder. Bu sebeple Tatlıses daha fazla siyasi güç elde etmek için çabalar.
İKİBİNLER:
2007 seçimlerinde yine Urfa’dan aday gösterilir. Genç Parti mitingine Ebru Gündeş ile birlikte gelir. Gündeş Ahmet Kaya meselesindeki tavrından dolayı taşlanır, sahneye bile çıkamaz. Tatlıses ise kitleyi sakinleştirir, mitingi yapar. Seçimlerde Genç Parti’nin barajı aşamaması sebebiyle seçilemez. AKP’nin Türkiye sahnesine çıktığı dönemlere denk gelir ve iktidar olmasıyla birlikte Tatlıses’de açıktan desteğini belli eder.
İKİBİN ON VE VURULMASI:
Mart 2011 tarihinde İbo Şow çıkışı vurulup, bir süre tedavi görmeye başlar. Haziran 2011 deki seçimlerde tekrar Urfa’dan aday adayı olur. Partiden aday gösterilmeyince bağımsız aday olur ama adaylığını sonra geri çeker. Çözüm süreci başlar ülke başka bir döneme ve sürece girer.Tatlıses de yaşanan iklimin farkındadır. Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin Diyarbakır ziyareti sırasında Şivan Perver ile birlikte sahneye çıkar. Kürtçe konuşur."em şer naxwazin em aşti dixwazin" deyip barış mesajları bile verir. Şivan ile Kürtçe söyleyip çoşkuyla alkışlanırlar. Yeniden seçimler yapılır tekrar bir güç elde etme çabasıyla aday adayı olur. Yine listeye giremez şansını fazlasıyla Urfa’dan denediğini düşünen Tatlıses 2018 yılında ise İzmir’den aday olur. Yedinci sırada vekillik teklif edildiği için kabul etmez. Siyasi hayatı istediği gibi gitmeyen Tatlıses özel hayatıyla da gündeme gelir. Tekrar evlenir çocuk yapar.
İKİBİN YİRMİLER VE İKTİDARINI KANITLAMA İSTENCİ:
Çözüm sürecinin bitmesiyle AKP Tatlıses ve Şivan Perver ile Diyarbakır’daki konser sebebiyle çoğu kez eleştirilse de Tatlıses’e bunların hiçbiri yapılmaz. Süreç biter ve kayyumlar, çatışmalar başlar. Fazlasıyla gerilimli bir sürece girilir. Tatlıses asla politik mesajlar vermez. Afrin Operasyonu sonrası ise "Afrin’i dolan da gel" deyip konser vererek Kürt dinleyicilerinin gönlünde büyük bir yara açar " Seksenler de Kürdüm yasalar Kürtçe söylememi yasaklıyor "duruşundan eser yoktur. Tekrar İbo Şow’a başlar. Nostaljik formatta programı sürdürür. Siyaset ile mesafesini koparmayacak şekilde devam ettirir.
Tatlıses’in siyasal tercihlerine bakıldığında hep muhafazakâr, Kürt seçmeni tarafından kabul gören ve Kürt Hareketine oranla "sistemle daha fazla entegre" hatta daha ılımlı bulduğu partilerle ilgilendiği gözlemlenmektedir. Tamamen tercihleri siyasal bir taraf olduğunu göstermek maksatlıdır. Yargının ve iktidarın nimetlerinden faydalanmak maksatlıdır. Vekil seçilemeyeceğinin farkındadır. Güç istencinin sebebi de sadece sanatçı olmamasından kaynaklıdır. İş adamıdır da aynı zamanda, bu sebeple hep illegal mafyaların da odağındadır. Çatışmalar, hukuki sıkıntılar yaşamakta ve "yargının siyasal bir erk gibi "her dönem neredeyse işlediğinin de farkındadır.