'Tavuğunuzu çalanı yakalayın!'
Abdullah KAYA
Kürtlerin iyi bildikleri bir hikayeye göre, varlıklı Kürt baba, yaşı epey ilerlediğinden malının, mülkünün yönetimini oğullarına bırakır. Bırakmadan önce de mülklerini nasıl yönetecekleri konusunda gerekli öğütleri verir.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra, oğullardan biri "bir tavuğumuz çalınmış!" diye içeri girer. Baba, "tavuğunuzu çalanı bulun!" der. Oğulları kısa bir değerlendirmeden sonra "bir tavuğun ne önemi olabilir?" diyerek bir şey yapmama kararına varırlar.
Birkaç ay sonra oğullardan biri "bir koyunumuz çalınmış!" diyerek içeri girer. Yaşlı baba, "tavuğunuzu çalanı bulun!" der. Oğulların tepkisi "baba biz koyunumuz çalınmış diyoruz, sen 'tavuğunuzu çalanı bulun!' diyorsun" olur. Ama ne tavuk, ne de koyun hırsızını bulmak için ciddi bir şey yapmazlar.
Ne var ki çalınanların sonu gelmez. Bir süre sonra, oğullardan biri "bir atımız çalınmış!" diyerek içeri girer. Baba yine, "tavuğunuzu çalanı bulun!" der. Oğulların tepkisi "baba biz atımız çalınmış diyoruz, sen tavuğunuzu çalanı bulun diyorsun!; bu tavuk niye bu kadar önemli? Koyunumuz, atımız çalınmışken..." olur.
Yaşlı baba, "tavuk önemli, çünkü tavuğunuzu çalanı bulsaydınız, birileri koyununuzu çalmaya cesaret edemeyecekti! Eğer koyununuzu çalanı bulsaydınız atınız çalınmayacaktı!" der.
Şimdi bu hikayeyi niye mi anlattım ben?
Boğaziçi Üniversitesi üzerine...
Biliyorsunuz yakın bir zamanda HDP'nin tüm belediyelerine bir bir kayyum atandı. Maalesef çok ciddi bir tepki görülmedi üniversitelerde; ya da diğer toplumsal kesimlerde. Oysa Kürtlere kayyum atanması 'Boğaziçi'nin tavuğunun çalınması' demekti. Tavuk hırsızını yakalamayan 'Boğaziçi'nin koyunu çalındı.
Şimdi artık demokrat herkes için Boğaziçi'nin koyununu çalan hırsızı yakalama zamanı. Değilse sırada içimizden birilerinin, sonra da sırayla hepimizin 'atının' çalınacağı kesin.
Hırsız, bir köyden toplu olarak koyun kaldıracaksa, o köyden mutlaka bir işbirlikçisi var demektir. Kürtçe'de 'elbir' denilir bunlara. Barış sürecinin bitirilmesinden sonra, Kürt adına ne varsa hepsini yok etmek üzere oluşturulan AKP-MHP-derin devlet ittifakının muhalefet ayağını oluşturan CHP'nin lideri, yani koyunları çalınacak köyün 'elbir'i "Karışımızda kontrolünü kaybetmiş bir siyasi iktidar var, gerginlikten besleniyor. Ve bizler aklı selim sahibi olmak zorundayız, sağduyu ile davranmak zorundayız. İktidarın değirmenine su taşımamak zorundayız" diyor. Yani aslında öğrencilere "her şeyi bırakıp evinize dönün" diyor; ruhunun bütün derinlikerine sinmiş 'devlet' refleksiyle. Hem dünya ona hoş; 10'a yakın seçime girmiş, ama iktidar olamamış, ama yine de başkanlık koltuğunu korumuş biri için aklına gelen her şeyi söylemek lüks olmasa gerek. Ya biz 'atı' tehlikede olanlar? Onu dinlemek gibi bir lüksümüz var mı?
Gün, atımızı çalma hazırlığındaki hırsızları ve 'elbir'lerini deşifre etme ve yakalama zamanı...
Ha, bu arada, derdimi anlatmak için konusu hırsızlık olan bir hikayeyi seçmemin, Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan kayyum Melih Bulu'nun 'intihal' yani bilim hırsızlığıyla alakası yoktur. İyi mi, kötü mü bilmem ama sadece bir tesadüf oldu.