Araf ile şair arasında bir yerdedir şiir

Araf ile şair arasında bir yerdedir şiir
Tabii ki her insan 'şiirle bir hâldir' ama hayatın katı hâlinden nasibini almışsa hayatın şiir hâline geçebilir.

Dantellerle işlenmiş bir aşkı yazan şair Şerif Temurtaş’ın İzan Yayınlarından çıkan kitabı 'Ten ve Kül' ağırlıyor bizi sayfalarında. Daha önceki iki kitabı Mühür Yayınlarında yayımlanan Temurtaş 1965 Salihli doğumlu. Kastamonu Eğitim Fakültesinde öğrencilik yıllarında şiirle ve DGM ile başı belaya girenlerden. O yıllarda yargılanıp bir süre Ulucanlar Cezaevinde tutuklu kalmış. Birçok dergide adına rastladığımız Temurtaş, yorgun günlerin çatısını örterek şiire çekiç vuruyor.

Sıkı dizelerle dolu bir kitap.

Ten ve kül kokuyor, içinde ateşi sönmemiş Ten ve Kül. Şair kuşlara küçük harflerle sesleniyor, sanırım Salihli gecelerinde arada uzaktan yanan ateşe bakmayı ihmal etmiyor yazarken…

"Bu sene de böyle oldu" diyen Mahsuni Şerif’e götürüyor, "ben giderim kalır gece / omzumda azık torbam / tarlada anız / umut mu / gelecek yıla" derken.

Uyku toplayıp yollara düşüyor bir toprak rahatlığıyla ve göçebe dizeleriyle Berkin Elvan’a seslenmiş "ölür (mü) çocuklar / vicdanı yitik ülkelerde" ekmek kadar hak olamadı çocuklara yaşamak!...

Bostan tarlasındaki umuda sarılıp çingene pazarında sepet alıyor, çıkınındaki bir nefes aşkı sırtında tutmak için. Şairin şirinde kayalar ve dağlar bir iklim devamını sağlıyor, yeni bir iklim eski bir iklimin çocuğu gibi doğuyor dizelerde karakış gelse de…

Karakışın yarasından öpüyor yosun bağlamış ağacın gövdesine bakıp, öfkesini tütünden ve yalnız bir ömürden sesleniyor…

"perdesini açtım gecenin

Bozdağ yapayalnız kırarmış saçlarıyla

Sanki kalbimin aynası

Bolivya’nın yalnız devrimcileri

…"

Diye düşüyor, Salihli’deki, bir yorgunluk gecesinden söz şiire.
 

Açelya Büşra Özdirek, 1990 yılında İstanbul’da doğmuştur, İzmir’de yaşamaktadır. Egeli Gazete, Yıldız Tozu Sanat ve Edebiyat Dergisi gibi çeşitli gazete ve dergilerde editörlük yapmakta olan şairin Teoloji ve Edebiyat Fakültelerinde öğrenimi sürmektedir. Şairin şiirleri ve yazıları birçok dergide yer almaktadır. Uçurumlar Meşalesi adlı dosyası 2017 Ali Rıza Ertan Şiir Yarışması'nda Başarı Ödülü almış ve Etki Yayınevi'nce kitaplaştırılmıştır.

Yarım kalan hüznünü tamamlıyor gibi şair Uçurum Meşalesi kitabında, ipe asıyor yırtık ayakkabılarını, göğün yüzüne… Yaşlı guguklu bir saatten korkuyor gibi bazen, şiirlerinde deniz ve tuz tadında gemilere el sallıyor.

Şairler bazen iyi ve kötü arasındaki "araf"da yer alırlar ya, Açelya Büşra Özdirek de dizeleriyle oraya uğramış,

"Benim aşinalığım hep iyi ile kötü arası araf.

Benim aşinalığım yırtılıp acınmış

Sonradan atılmayıp yapıştırılmış fotoğraf…"

Maden türküsü derken soluk benizli bir ideolojiye çatıyor Bolşevik bir limana bakarken.

Beyanat şirinde

Gün ki artık, ayrılıklar günüdür.

Bir kaktüsü incitmeden / ağzımı dayadığım gövdeden / kanaya kanaya el çekme günüdür / suyunu tüketmeden... derken Şair Özdirek şiire anne olup bir dağ hurmasına uğramış gibi, politik ama sloganik olmayan yaralı bir dilin doğradığı sözler ve orta yolun şeridinden uzak şiirler.

"benim ellerimden bebe ağıdı akar" derken de annedizeler aklıma geldi.

Aynı kitaptan yine "göğüs kafesimde v şeklinde bir sancı / kendi taşımı ayıklıyorum." dizeleriyle…


 

Ahemt İzan’ın Favori Yayınlarından çıkan "VAşk Senden Özür Diliyorum" kitabına geldik. Şimdilerde yayımcılık da yapan Ahmet İzan, Ankara’nın soğuk yüzünde iktidar ve politikanın kenar duraklarında sapanını onarıyor kuş vurmadan. Bulunduğu bir kentte şair olup sonra da şair kalmak zordur.

Tabii ki her insan "şiirle bir hâldir" ama hayatın katı hâlinden nasibini almışsa hayatın şiir hâline geçebilir.

Kitapta şair şiirinin üstüne aforizmaları bir şemsiye gibi açmış, gün yüzünde solmasın diye sözcükler. Sonra aforizmaya bağırıp bir trompet sesi gibi okuyanı kendine getiriyor, V aşk Senden Özür Diliyorum…

İşte aşk çağrısız bir konuktur, çağırınca gitmiyor bir ince flüt sesi gibi. Şair Ahmet İzan’a rağmen Antalya’da bir tahtacı köyündeki yaşlı amca, aşk onarır yeter ki yanlışı seçmeyesin, derdi… "rüzgârına kat beni" derken kitabında İzan, Antalyalı amcayı hatırlattı bir an.

Şair kanadını kapattığı için yeryüzüne düşmüştür yağmurla birlikte, kuşkulu bir sevdaya kanat açması Ahmet İzan’ın da bundan olsa gerek. Ve kendi sevdasından uzak sevdalara el uzatışı, gönül uzatışı, kalem uzatışı sosyolojik ve patolojik duyarlılığıdır. Bu yüzden de eksiktir şairin son hatıra fotoğrafında gülmekler…

Hiç ve boşluk, son ve başlangıç, suyun ve yılgın bir nehrin içinde çürüyen zaman, işte Ankara ve Ahmet İzan’ın zan şiirleri…

Arkadaşımız Esen ne der bu duruma, bu "esen rüzgâr" durumuna bilmiyorum…

Yaralarımız iyileşir esen bir rüzgârla

Senin anınca sancıyor yalnızlığım

Senden de kaçamıyorum

Yalnızlığımdan da

Sen yoksun, kayboldum masal diyarlarında

Dilenen gözlerle bakmıştım

Gözlerin masumluğunu yitirmiş

Baktım ben yokum

(V Aşk Senden Özür  Diliyorum)

 

 

 

 

Öne Çıkanlar