İYEV Başkanı Müslim Sarı: Türkiye’de bir dönem kapanıyor

İYEV Başkanı Müslim Sarı: Türkiye’de bir dönem kapanıyor
Sarı: Türkiye’nin kutuplaşmış ortamına panzehir olabiliriz. Çok farklı siyasal kimliklerden olsa da insanlar Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili bir araya gelip konuşmayı başarabildiler.

Seda TAŞKIN


ARTI GERÇEK-Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) Üyesi Müslim Sarı başkanlığında, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken Türkiye’nin başta hukuki, ekonomik v e sosyal adalet sorunlarını yeni bir düzlemde tartışmak ve çözümler bulmak amacıyla İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı (İYEV) Kuruldu.

Kurulan Vakıfta, CHP, HDP, İYİ Parti gibi partilerde siyaset yapmış; Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Ayhan Bilgen, Ahmet Türk, Ayfer Yılmaz, Uluç Gürkan gibi isimlerin yanı sıra Abdülbaki Erdoğmuş, Hayri Kırbaşoğlu, İlhami Güler gibi ilahiyatçılar, AKP’de genel başkan yardımcılığı yapmış kişiler, Feride Acar, Sencer Ayata, Rıza Türmen gibi hukukçu, pek çok entelektüel ve dış politika uzmanı da yer alıyor. Vakıf en önemli özelliğiyse her türden fikre açık olması.

İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı (İYEV) Başkanı Müslim Sarı ile Vakfın kuruluşunu ve detaylarını konuştuk.

İYEV’in kuruluş fikri nasıl oluştu?

Dünyanın yeniden kurulduğu, her şeyin yeniden gözden geçirileceği bir ortamda ülkelerin, ulusların, siyasi partilerin, bireylerin kendine yol haritaları üretmeleri gerekiyor. Birincisi pandemiden sonra dünyanın yeniden kurulması meselesi var. Dünya bir yerde durulacak, durulacağı yer tam neresi bilmiyoruz ama gidiş yolunu biliyoruz. Sağlık sorunlarının tartışıldığı birinci aşamadan sonra, ekonomik kriz aşaması derinleşerek devam edecek. Peşinden sosyal krizler olacak. Çünkü yaygın yoksulluk ve işsizlik toplumların bütün fay hattını harekete geçirebilir. En son da siyasal krizler olacak.  Dünyada önümüzdeki dönemde, yeni bir iktidar ve siyaset arayışı söz konusu olacak.

‘DÜNYANIN AĞIRLIK MERKEZİ DEĞİŞİYOR’

İkincisi ise dünyanın ağırlık merkezi değişiyor. Dünya Atlantik’ten Pasifik’e doğru gidiyor. Her ne kadar Doğu, Batı gibi bir bütüncül siyasal çerçeve sunmuyorsa da, Türkiye gibi Asya ve Avrupa’nın birbirine yaklaştığı ülke açısından bu beş deniz ülkesi yeni jeopolitik alan açıyor. Endüstri Devrimi gibi önümüzdeki 15- 20 yıl dünyayı tanıyamayacağız. Makine öğrenmesinden, teknolojilere dijitalleştirmeden istihdam biçimlerine, yaşadığımız mekanlara kadar her şeyin köklü biçimde değiştiği bir süreç var önümüzde. Bu yeni bir sosyoloji yaratacak. Toplumlar ve uluslar bunu da gözden kaçıramazlar.

‘TÜRKİYE’DE BİR DÖNEM KAPANIYOR’

Dördüncü olarak da sosyal medya kullanan, dünya vatandaşı olan, daha hoş görülü, iktidar ve muhalefetin düşünce kodlarını beğenmeyen yeni kuşak var. Bu genç kuşakların talepleri Türkiye’nin bu yeni dünya ile eklemlenmesi için bir fırsat aynı zamanda.

Türkiye’de bir dönem kapanıyor. Ilımlı İslam dediğimiz Arap Baharıyla beraber Ortadoğu’da nicedir kapanmış olan, Türkiye’ye özgün koşullarıyla günümüze kadar devam eden, ancak dünyaya ve Türkiye’ye verebileceği bir şeyi kalmamış bir yapı var. Bütün mesele bu kapanan parantezin yerine neyin parantezini açacağımız. Bütün büyük değişimlerin Cumhuriyetin 100’ncü yılına denk düşüyor olması da bu parantezin yarattığı tahribatları ortadan kaldırmakla yetinmeden, yeniden bir parantez açarak toplum önüne yeni bir yol haritası üretmektir. Dünyada bu büyük değişimler olurken, Cumhuriyet’in birinci yüzyılından kalan sorunlara Cumhuriyet’in ikinci yüzyılındaki bu zaviyesinden bakarak, siyasetin ve toplumun önüne yeni bir ufuk, vizyon ve derinlik katmak süreci.

‘CUMHURİYETİN İKİNCİ YÜZYILI CHP’YE SIKIŞTIRILAMAYACAK KADAR ÖNEMLİ’

Bu Vakfın CHP ile organik bağı var mı?

Bu bir siyasal partinin mutfağına sıkıştırılamayacak kadar önemli. Ben CHP Parti Meclisi üyesi ve geçmişte de CHP’de milletvekili yapmış biri olarak, CHP’nin bu sürecin içinde mutlaka olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü CHP yüzyıl önce devlet kurmuş ve en büyük muhalefet partisi olarak Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı konusunda yönlendirici olması gereken bir parti. Ama bu CHP’yi aşkın bir mesele aynı zamanda. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı CHP’nin de içine sıkıştırılamayacağı kadar önemli. O yüzden bu vizyonla Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı konusunda fikri olan herkese açık olan, partiler üstü bir biçimde oluşturmak gerekiyor.

‘DÜNYADA TEK ÖRNEK OLABİLİRİZ’

Düşünce olarak çok farklı isimler bu vakıf etrafında bir araya geldi. Bu süreç nasıl işledi?

Bu partiler üstü bir mesele olduğu için konuyla ilgili fikri olan herkesi bir masa etrafında buluşturabilmek son derece önemliydi. Bu açıdan liberallerden, muhafazakarlara, Kürt hareketinden Aleviler’e, sosyal demokratlardan sosyalistlere kadar çok geniş bir yelpazede fikri olan herkesi kucaklayan bir yapı. Batıya gittiğiniz zaman her siyasal partinin bir düşünce kuruluşu var. Hatta siyasal partilerin kendilerinin kanatlarının içinde bir düşünce kuruluşu var. Ama bu düşünce kuruluşu öyle olmadı, belki de dünyada bu anlamda tek örnek olabiliriz.

‘TÜRKİYE’NİN KUTUPLAŞMIŞ ORTAMINA PANZEHİR OLABİLİRİZ’

Türkiye’nin kutuplaşmış ortamına bu anlamda bir panzehir olabiliriz. Çok farklı siyasal kimliklerden olsa da insanlar Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili bir araya gelip konuşmayı başarabildiler. Bunun da son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki siyasal iklimin yumuşaması, sorunlarımızı ön yargısız biçimde konuşabileceğimiz zeminin oluşması açısından da son derece önemli oldu. Bir boşluğu da denk düşüyordu.

Çalışmalarınız nasıl katkılar sunacak?

İYEV’in altı temel çalışma alanı var. Türkiye’nin temel meselelerine ilişkin refah üreten ve yeni dünyayı anlayan, ürettiği refahı da hakça paylaşan yeni bir ekonomik model kurmaya ihtiyaç var. Türkiye açısından yeni güvenlik ve yeni gelişmeleri, ağırlık merkezindeki kaymaları da düşünerek dış politika paradigmasına ihtiyacı var. Anayasadan başlayan yeni hukuk düzeni ve kamu ihale kanununa kadar geniş çerçevede Türkiye’nin yeni bir hukuk tasarımına ihtiyaç var. Bu hukuk tasarımını alt yapısını oluşturma iddiasındayız.

‘KÜRT SORUNU, ALEVİLİK, AZINLIKLAR… YAPISALLAŞMIŞ SORUNLARA ÇÖZÜMLER ÜRETECEĞİZ’

Diğer bir konu da toplumsal barış meselesi. Burada Kürt sorunu, Alevilik, azınlıklar gibi alanlarda Türkiye’nin yapısallaşmış sorunlarına çözümler üretme iddiasında olacağız. Diğer konu da eğitim ve bilim, teknoloji politikaları. Eğitimi bir partinin arka parçası gibi görme anlayıştan uzaklaşarak, dünyadaki bilim teknolojiyle ilgili gelişmeleri kavrayan bir eğitimi yeniden yapılandıran bir yol haritası üretme iddiasındayız. Son olarak da iklim krizi, tarım, kuraklık gibi çok daha küresel olan bir konunun farkındalığını arttırmak ve bu konuyla ilgili yıllarca çalışmayı düşünüyoruz. Bu çalışmalarla ilgili raporlar, seminerler, konferanslar, paneller, saha araştırmaları ve bilimsel çalışalar üreten insanlarla bir araya gelerek çalışmalar yürütmek istiyoruz.

‘GENÇLERİN UFUKLARINI SÜRECE KATMAK İSTİYORUZ’

Sadece geleneksel yöntemleri kullanarak, insanları bir otele toplayıp kek yiyip, pasta yiyip, çay ikram ederek konuları tartışmak istemiyoruz. Aynı zamanda mecraları kullanmak istiyoruz. Yeni nesile ulaşmak istiyoruz. Sadece fikir üretmeyen aynı zamanda o fikri örgütleyen, o fikrin kadrolarını oluşturan ve o fikirler etrafında kamuoyu oluşturan yeni nesil düşünce kuruluşu olmak istiyoruz. Birinci yüzyılın birikimini ki bunu biz danışma kurulumuzda yansıttık. İkinci yüzyılın dinamizmiyle genç arkadaşlarımızı onların ufuklarını sürece katarak bir senteze çevirmek istiyoruz.

‘HERKES BİR MASA ETRAFINDA OTURUP KONUŞMAYI KABUL ETTİ’

Birçok farklı siyasi düşünceye sahip kişi aynı masa etrafında bir araya geldi. Bir anlaşmama durumu yaşandı mı?

Bir sorun yaşanmadı. Herkes herkesi biliyordu. Kimseyi kimseden gizlemedik. Herkes bir masa etrafında oturup konuşmayı kabul etti. Bu çok değerli bir şey. Siyasal kimliğim var acaba nasıl yaklaşırlar diye tedirginliklerim de oldu ancak sevinerek görüyorum ki herkes bardağın dolu tarafını görmek istiyor. Geçmiş geçmişte kaldı ve oturup konuşmak gerekiyor. Ortak çerçeve oluşturalım yaklaşımını sergilendi ve bu anlamda son derece iyi bir danışma kurulumuz oluştu.

‘İLK ÇALIŞMA GÖÇ ÜZERİNE’

İlk çalışma planınız ne olacak? Çalışmalarınızı startını ne zaman vereceksiniz?

İlk çalışmamızın konusu göç olacak. Düzensiz göçler konusunda bir yol haritası üretmek istiyoruz. Şu an da Türkiye’nin en kanayan yarası ve önümüzdeki elli yılın da en büyük sorunu bu konu olacak. Türkiye toplumunda yeni bir fay hattı oluşuyor. İktidar ve muhalefet bu konu da ne yapacağını tam olarak bilmiyor. Bu konuyla ilgili akademik bir çalışma yapacağız. 50’ye yakın akademisyen katılacak çalışmaya. Bununla ilgili planlamaları yaptık.

KÜRT SORUNU: TÜRKİYE ‘BÖLÜNME’ PARANOYASINDAN KURTULMALI

Kürt melesine bakış açısınız nedir? Nasıl bir çözümden bahsediyorsunuz?

Kürt meselesi konusunda bir özgüven içinde olunması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’nin bölünme paranoyasından kurtulması gerektiği düşünüyorum. Bugün İran, Irak ve Suriye’deki Kürtlere ‘Nerede yaşamak istiyorsunuz?’ derseniz büyük bir kısmı Türkiye cevabını verecektir. Türkiye bu özgüvenle yanaşmalı, Kürtlerden korkmamalıdır. Kürtler Türkiye’nin en büyük şansıdır.

‘GENÇLERİN FİKİRLERİNDEN YARARLANMAK İSTİYORUZ’

Özellikle gençlere yönelik faaliyetler yürüteceğinizi söylediniz? Gençlerle birlikte plan yürütmek derken neyi kastediyorsunuz?

Türkiye genç bir ülke bu yeni kuşakların zihin dünyası çok farklı ve bu Türkiye için bir fırsattır. Türkiye’nin yapısal sorunlarına farklı bir bakış açısı kazandırmak açısından da dünyadaki büyük değişimlere köprü oluşturması açısından da bir fırsat olarak görüyorum. Yeni kuşakları anlamaya çalışmak, onların enerjisini Türkiye içerisinde bir hikayeye akıtmak ve hikayeyi onlarla birlikte kurmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Biz bu dinamizmi de vakfın içine akıtmak istiyoruz. Birlikte planlamak istiyoruz. Mesela araştırma bursları organize edeceğiz. Doktora ve yüksek lisans öğrencilerine, çalışma takımlarımızın içine alıp burslar vereceğiz. İstedikleri şekilde onları çalıştırmak istiyoruz. Onların fikirlerinden yararlanmak istiyoruz.

Kurduğunuz vakfa ilişkin nasıl tepkiler aldınız?

Çok olumlu tepkiler alıyoruz. Yavaş yavaş tanıtım süreci başladı. Bugüne kadar bir eleştiri görmedim, bu olmayacağı anlamına gelmez. Eleştiriye açığız, eleştirilerek doğruyu bulacağımıza inanıyoruz. Yavaş yavaş insanlar duyuyor. Çok iş yapıp her konuda laf üretmek yerine az iş yapıp ama derin işler yaparak, vizyon içeren üretimlerle toplumun karşısına çıkmayı hedefliyoruz.

Öne Çıkanlar