Erdoğan'ın danışmanı Mehmet Uçum, 27 Mayıs ile "ABD-NATO darbeciliği için uygun ordu yapısı kurulduğunu", MGK ve Anayasa Mahkemesi'nin 'vesayet kurumları' olarak düzenlendiğini ifade etti. Uçum, yeni anayasanın referanduma sunulması gerektiğini savundu.
Başbuğ, 'Bir Anadolu şehrinde doğan halk çocuğuyum ve TSK'ya şerefiyle komutanlık etmiş biriyim. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlamasını tarih hiçbir zaman affetmeyecektir' dedi.
Resmi tarih karşısında tarih yazma çabası...
27 Mayıs’tan sonraki üç yılda, üç yeni darbe girişimi, Hükümetin ve Silahlı Kuvvetler komuta kademesinin dirayetli tutumuyla, hemen kimsenin burnu kanamadan önlenmişti.
DP-AP çizgisi, -CHP gibi- tarihsel bir ana akımdır. Bu anlayışın güçlü bir çatıyla temsil edilmesi otokrasinin gerilemesini, demokrasinin ilerlemesini hızlandıracaktır.
27 Mayıs, Türkiye demokrasisinin çocukluk çağında erginleşmesini, kendi sorunlarını kendi içinde çözmesini engelleyen talihsiz bir müdahale oldu.
Ordunun ABD tarafından eğitilmesi ve örgütlenmesi, ordu içinde darbeci grupların oluşması 1946 yılına kadar dayanıyordu.
Amiraller bildirisini daha önce açıklamıştım, Montrö olayı daha çok bir bahanedir ve bu bir bölünmüş ve harcanmakta olan Ergenekon savaşıdır...
Asker-sivil cürüm ortaklığının unutulmaz örneklerinden biri üç devrimci gencin tüm partilerden milletvekillerinin onayıyla 6 Mayıs 1972'de katledilmiş olmasıdır.
Türkiye 12 Mart muhtırası ve 12 Eylül darbesini de gördü. Ancak Cumhurbaşkanı her zaman ve sadece 27 Mayıs 1960 darbesine vurgu yapıyor. Peki bu hayranlığın sebebi ne?
Eğer Yassıada’ya düşşeydi, o kalp sorunu nedeniyle yaşaması mümkün olmayacaktı. Dr. Lütfü Kırdar ve Dr. Zakar Tarver ya da diğerleri gibi…
'Gelinen noktada siyasal iktidar, "görüntüyü kurtarmaya" pirim vermemekte, işlerini kelepçeyle görmeyi yeterli bulmaktadır.'
Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, 'darbe iması' iddiasına ilişkin açıklama yaptı.
Bir yıldız gibi parlamıştı İsmail Beşikçi akademik dünyada, Kürtleri sosyolojik bir araştırma konusu yapmasıyla.
Bugünün gençleri, çoğunlukla 12 Eylül’ü, ülke düzeyinde can güvenliğinin kalmadığı kötü gidişe askerlerin son verdiği gün olarak olarak biliyor. Gerçek bu kadar basit miydi?
‘Darbelerle ayrımsız hesaplaşılmalıdır’ diyen ADAM-DER, kampanyanın startını 12 Eylül askeri darbesinin 40. yılı olan 12 Eylül Cumartesi günü verecek.
Huzurlarınızda sağlam yetiştirilmiş bir kontr-gerilla komutanı ve bundan sonra da devam ediyor.
En büyük iletişim şirketlerinden Telia, Turkcell’deki hissesini RTE’nin kontrolündeki Varlık Fonuna satıyor.
Kürtlerle çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü bir demokrasi inşasında işbirliği yapılmaması Beşinci Cumhuriyet’te de hiçbir şeyin değişmediğini hatta daha kötüye gittiğini göstermekte.
AKP ve sözcüleri 27 Mayıs’a darbe diyorlar ama sonra bu darbenin temel ürünlerine, hatta muhtemelen darbenin yapılış nedenleri olan MGK’ya ve DİB’e, en çok onlar sahip çıkıyorlar.
AKP’li Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, kendi fikri olan proje hakkında; 'Tamamen tarihten uzak bir beton yığını' dedi.
'İktidar, halkın iradesini yok sayarak, 27 Mayıs’ta yapılan darbenin aynısını bugün yapıyor. O gün o darbeyi yapanlar apoletliydi, bugünküler kravatlı darbecidir.'
Tam 60 yıl önce bugün 27 Mayıs darbesini yapanların da, devirdikleri Adnan Menderes’in de, iktidar yolunu açtıkları İsmet İnönü’nün de birleştiği tek nokta NATO’ya sadakat idi…
27 Mayıs'tan sonra rakamlar sanayi sermayesinin lehine olacak şekilde değişirken, tek parti döneminin egemenleri asker ve sivil bürokraside yerini üstyapısal kurumlarda sağlamlaşmıştır.
Talat Aydemir ve Fethi Gürcan İsmet Paşa’nın gazabıyla idam sehpasında katledilmişken kanlı darbelerin hasını yapan Tağmaç ve Evren gibi paşalar yaşamlarını rahat döşeklerinde tamamladılar.
Darbelerde olduğu gibi faşizme de bakış açımız bence aynı, çevrenizdekilerden bile duyduğunuz demokratikmiş gibi antidemokratik tümceleri anımsayın bikere.
Darbe siyasetinin önemli bir yanı daha vardır, o da hemen hemen her siyasi görüşün yada bireylerin kendi darbeleri vardır.
Her solcu, sosyalist gibi bir dönem de olsa Anayasasını “özgürlükçü”, 27 Mayıs’ı da ‘devrim’ diye nitelendirmenin ayıbını sonraları çok yaşadım. Neyse ki gecikmeden yüzleşebildim.
Anlaşılan AKP’nin vesayet kurumlarına karşı olmadığı ama bu kurumları kontrol edemedikleri zamanlarda şikayet ederek vesayete karşılarmış gibi kendilerini pazarladıklarıdır.
27 Mayıs tweeti nedeniyle soruşturmaya uğrayan ADD'den yapılan açıklamada 'Söz konusu tweet kurumsal görüşümüzü temsil etmiyor' denildi.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.