Ragıp Zarakolu
Alles ist in Ordnung in Ankara (*)
Stockholm. Batı cephesinde epey bir şey var. İsveç’in en saygın bankalarından Handelsbanken ve diğer önemli bankalar Türkiye ile para trafiğini kesti. Yani para yollamak ve almak artık mümkün değil Türkiye’den. En büyük iletişim şirketlerinden Telia, Turkcell’deki hissesini RTE’nin kontrolündeki Varlık Fonuna satıyor. Telia, Avrasya macerasından daha az zararla kurtulma peşinde. Türkiye gittikçe daha bir Avrasya rotasına yönelirken… Ama Gazi’nin "Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz" komutunun da gözden ırak olmadığı hatırlanmalı. Çünkü orada da mevzuu petrol biraz değil mi?
Bu arada düşünce özgürlüğü kampanyaları nedeniyle Çin ile davalık olan gazeteci yazar Kurdo Baksi aynı zamanda Türkiye’de trol basının hedeflerinden biri olmuştu son günlerde. Bu yetmemiş anlaşılan şimdi de 77 yaşındaki babası Lütfi Baksi 2013 yılında yaptığı bir konuşmadan dolayı 6 küsür yıl hapse mahkum olmuş. Baksi ailesinin macerası anlatmakla bitmez. Bizim trol basın da pek sever Kurdo’yu!
İsveç’in saygın gazetelerinden Svenska Dagbladet’in ara Manşeti: "Telia Turkcell’i Erdoğan’a Satıyor"
Doğu cephesinde ise değişen bir şey yok. 27 Mayıs yıldönümünde geleneksel mazlumluk sömürüsü yapıldı. 29 Mayıs geldi. İstanbul’un bitmek bilmeyen fethi kutlandı. Galiba fethedildiğine kendileri de inanmıyor.
Hakikaten mütehitrokrasi İstanbul’u fethede fethede bitiremedi.
Bayatlamış Ayasofya tiradları tekrarlandı.
Mütahhittokrasinin sadece AKP kanadı olduğunu sanmayın. CHP kanadını kavramak istiyorsanız, Kadıköy yakasında yık-yapçılığın son 20 küsür yıllık macerasına bakın!
Ben çocukken, İstanbul DP’nin elline düştüğünde, vapurda büyüklerin şöyle konuştuğunu duymuştum: "Zavallılar, bunlara parselleyecek sadece Karacahmet Mezarlığı kaldı!"
Şimdi de galiba müteahhitrokrasinin bu kanadına, kala kala Adalar kaldı! Memleketim olan Adalar! Zaten yeteri kadar motorlu aracın tacizine maruz kaldığı yetmedi, atlı paytonlara sıra geldi. Büyük dedem tarafından hemşerim olan Mesudiyelilerin atlarına geldi sıra.
Adalar Kaymakamlığı, İstanbul Belediyesinin motorlu araç kararını iptal etti. Belki babamın ruhu etkilemiştir! Hiç kızmasın "bağzı" arkadaşlarım, Adalar söz konusu olunca son derece muhafazakarım.
Yok, Mesudiyeliler atlara kötü davranıyormuş hikayeleri. O zaman kurs açsaydı İstanbul Belediyesi. Hatta kültürel mirasa sahip çıkma adına, atların daha sağlıklı mekana sahip olması için olanak sağlasaydı İstanbul Belediyesi!
Her yaz yaşanan, adaların acımasız işgalini engellemek için, belli sayıdan fazla ziyaretçiye izin vermeyen bir kota konsa!
Ve sonra Bakü petrollerinin kokusuyla olsa gerek, yine bir şeylerin düğmesine basıldı.
Elbette Ermeni mevzuu gündeme gelmese olmazdı. Öyle ya 27 Mayıs mevzuu bitti, fetih mevzuu bitti. Ermeni mevzuunun gelmesi kaçınılmazdı gündeme.
Herhalde Baku’da business faaliyetleri yine yoğun şu sıralar.
İletişim Komiseri, pardon Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basına kapalı yapılan ve 5 saat süren toplantının ardından yazılı açıklama yaptı.
Altun, tam "5 saat süren toplantıda 1915 olayları hakkında Türkiye karşıtı asılsız iddialara karşı atılacak adımların masaya yatırıldığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, çarpıtılan tarihi olaylar üzerinden ekilmeye çalışılan husumet tohumlarının hakikat toprağında yeşerme imkanı bulamayacağını vurguladığını" kaydetti.
Toplantıda, "bütün Osmanlı vatandaşları için zorluk ve acıyla geçen bir dönemin çeşitli odaklar tarafından üretilen yalan ve iftiralarla siyasi hesaplar uğruna kullanılmaya çalışmasının önüne geçecek politikalar üzerinde durulduğunu" bildiren Altun, şunları kaydetti:
"Türkiye'yi ve milletimizi karalamak için 1915 olaylarını malzeme olarak kullanan Ermeni lobisinin ve konuyu siyasi hesaplarla istismar eden ülkelerin gerçek dışı iddialarla yaptıkları propagandanın önüne geçecek kapsamlı adımların ele alındığı toplantıda, konunun tarihi ve hukuki boyutlarının ulusal ve uluslararası kamuoyunda gerçekleriyle anlatılmasını sağlayacak projeler ve faaliyetler ele alınmıştır."
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Anna Naghdalyan bu toplantıya ilişkin olarak, "Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından kullanılan ve Ermeni Soykırımını haklı çıkarıp Soykırım kurbanlarının anısını inciten ifader bir yenilik taşımıyor. Bu tür ifadeler Ermenilere karşı nefret ve ayrımcılığı körüklüyor" dedi.
Anna Naghdalyan, "Ermeni Soykırımını tanıma ve kınama meselesi Ermeni-Türk ilişkilerinin sorunu değil, Türkiye’nin ve uluslararası kamuoyunun meselesidir" dedi ve şöyle devam etti: "Bizim ve uluslararası kamuoyu için Ermeni Soykırımı bir gerçektir ve 1948 yılında Soykırım Suçunun Önlemesine ve Cezalandırılmasına dair sözleşmesinin temelinde bulunuyor"
Naghdalyan "İnkarcılığın geleceği yoktur, kim, bu inkarcılığı paketlese ve sunsa da. Her ne kadar Türkiye iktidarı, gerçeği baskı altına almaya çalışsa da gerçek akıp kendi yatağını buluyor ve bulacaktır" dedi.
Toplantıya, kurul üyeleri İsmail Kahraman, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin, Yıldırım Akbulut, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan da katıldı.
Bu arada inkar sanayiinin üretime devam ettiğini... Masada ulemadan birinin yeni kitabı. Biraz da kitap tanıtım toplantısı olmuş yani.
Toplantı resmi çok şeyi yansıtıyor. Reis dışında herkes özenle ağzını maskeyle kapamış. Bu elbette bir maskeli balo değil. Mim Kemal’in kalpaklı resmi arka planda. 60’lı yıllarda Doğan Avcıoğlu takımı pek bir severdi bu resmi. Öte yanda ise Fatih Sultan Mehmet.
Ama yanılmıyorsam, 1943’de, "Fethin 500. Yılında İstanbul’da Rum kalmamalı" saptaması yapan bir CHP raporu idi. Yok aslında birbirlerinden farkı, ama birileri Osmanlı Bankası!
Sahi, Osmanlı Bankası'nın yeniden açılması neden düşünülmüyor? Madem Ayasofya mevzuu şimdilik ertelendi! O açılsın bari.
Sonuç olarak Doğu Cephesinde değişen bir şey yok. Alles ist in Ordnung in Ankara.
(*) Alles ist in Ordnung in Berlin’den mülhem, Berlin’de her şey düzen içinde anlamında. Rosa Luxemburg’un 1919 Alman Devriminin yenilgisini konu alan son makalesinin başlığı. İki gün sonra, Sosyal Demokrat Berlin Hükümetinin izni ile, Nazilerin öncüsü olan freikorps tarafından linç edilerek bedeni Landwehr Kanalına atıldı. Bk: Rosa Luxemburg, Spartakistler Ne İstiyor?, Türkçesi: Ragıp Zarakolu, Belge Yayınları 1979.