Barthes'ın küllerinden doğan felsefi bir polisiye: 'Dilin Yedinci İşlevi'

Barthes'ın küllerinden doğan felsefi bir polisiye: 'Dilin Yedinci İşlevi'
Binet, Roland Barthes’ın ölümünden yola çıkarak kaleme aldığı romanda Fransız entelijansiyasının önemli isimlerine karakter olarak yer veriyor ve onların yazı ve dil meselesine dair düşüncelerini de harcına kattığı, sürükleyici bir metin ortaya çıkarıyor.

Merve KÜÇÜKSARP


Fransız yazar Laurent Binet’nin kaleme aldığı “Dilin Yedinci İşlevi” isimli roman, Melis Oflas’ın çevirisi ile Siren Yayınları tarafından yayımlandı. İlk romanı “HHhH” ile uluslararası çapta başarı kazanan, çeşitli ödüllere ve övgülere layık bulunan Binet, bu romanında Fransız felsefeci, edebiyat eleştirmeni ve göstergebilim uzmanı Roland Barthes (1915-1980)’ın 1980 yılında bir minibüs tarafından ezilmesiyle sonuçlanan ölümünden yola çıkarak sürükleyici bir öykü kurguluyor ve Umberto Eco, Julia Kristeva, Michel Foucault, Judith Butler, Gilles Deleuze ve Jacques Derrida gibi düşünce tarihinde iz bırakmış eleştirmen ve yazarları içine kattığı, yazmak edimini zaman zaman bir özne haline getirdiği bir roman ortaya koyuyor.

Roman, Roland Barthes’ın Fransa Cumhurbaşkanı adayı François Mitterrand ile öğle yemeğinden çıktıktan sonra caddede yürüyüşünü ve sonrasında geçirdiği kazayı anlattığı bölümle başlar. Olay yerine gelen komiser Jacques Bayard, ilk etapta olağan gibi görünen kazadan şüphelenir.

“Hastaneden çıkarken Müfettiş Bayard ortada bir sorun olduğunu düşünüyor: Rutin bir soruşturmadan ibaret gibi görünen işlemin büsbütün gereksiz olmayabileceğini fark ediyor; sıradan bir kazaya benzeyen olayda kimlik belgelerinin kaybolması muallakta kalan bir nokta; bu noktayı açıklığa kavuşturması için tahmin ettiğinden daha fazla insanı sorguya çekmesi gerekecek…”

Normal şartlar altında olağan bir kaza olarak kayıtlara geçecek vaka, Barthes'ın üzerindeki kimliğin çalınmış olmasından ve de kazadan hemen önce François Mitterrand ile bir öğle yemeği yemiş olmasından dolayı birden derin bir soruşturmanın konusu haline gelir. Barthes’ın dünyası ve kimliği de elbette bu olayla yakından ilişkilidir. Üstelik vakayı yakından incelediğinde, Barthes'ın akademisyenler ve politikacılar tarafından merak konusu olan "dilin yedinci işlevi" hakkında –ki bu yedinci işlev zihnin kontrol edilmesine dair bir meseledir- bilgi sahibi olduğuna dair söylentiler de dikkatini cezbeder. Ne ki Bayard bu vakayı çözmeye yeltendiğinde işin içinden çıkamaz. Zira Bayard entelektüel jargona alışkın değildir, edebiyat veya felsefeden de pek anladığı söylenememektedir. Bu yüzden soruşturma sırasında kendisine yardımcı olması için Simon Herzog adında bir akademisyenden yardım almaya başlar.

Herzog ilk etapta Barthes’ın hastanedeki sayıklamalarını dikkate alarak Deleuze’nın sorgulanması gerektiği sonucunu çıkarır. Bunu diğer entelektüeller takip eder. Bunun bir kaza mı yoksa suikast mi olduğunu öğrenmek için ikisi kafa kafaya vererek ve Paris entelijansiyasını didik didik ederek Barthes’a dair bir iz bulmaya çalışırlar. Romana zaman zaman sözleriyle, zaman zaman düşünceleri ve yazdıkları cümlelerle Derrida, Foucault, Jean- Hallier, Philippe Sollers, Julia Kristeva gibi entelektüeller girer.

Romanı üçüncü tekil şahıs anlatıcı kaleme alır. Zaman zaman metne mesafeyle yaklaşsa da, kimi yerde kendi sesi romanın atmosferine hakim olur, kimsenin bilmediklerini fısıldar, bazı noktalarda hikaye üzerindeki iktidarını ve düşüncelerini ifşa eder, “ben” demekte beis görmez.

“Bu hikayenin kör noktası aynı zamanda onun çıkış noktası: Barthes’ın Mitterand’la öğle yemeği. Yaşanmayacak o büyük olay. Ama yaşandı yine de… Jacques Bayard ve Simon Herzog o gün orada neler olduğunu, neler konuşulduğunu asla öğrenemediler, hiç bilemeyecekler. Davetli listesine bile zar zor ulaşabildiler. Ama ben yapabilirim belki… Ne de olsa bu bir yöntem meselesi ve ben nasıl yol alınacağını biliyorum: Tanıklar sorgulanacak, bilgilerin tutarlılığı yok edilecek, tartışmalı hatıralar tarihsel verilerle mukayese edilecek. Ardından gerekirse… Ne kastettiğimi biliyorsunuz. O günle ilgili daha yapılacaklar var. 25 Şubat 1980 henüz bize her şeyi anlatmadı. Romanın meziyeti de budur: Hiçbir zaman çok geç değildir.”

DENEME VE KURGU BİR ARADA

Deneme ile kurgunun harmanlanmasıyla örülmüş romanda başta Barthes olmak üzere pek çok Fransız entelektüelinin edebiyat ve yazı üzerine konuşmaları da yer alır:

“İşte böyle: Yazı ölümlüdür. Metinlerin yeri ders kitaplarıdır. Hakikat ancak konuşmaların başkalaşımında yaşayabilir ve ebedi bir gelişim halinde olan düşüncenin gerçek zamanlı akışını yakalayabilecek duyarlılığa sadece sözlü anlatım sahiptir. Sözlü anlatım hayattır: (…) Müziğe kıyasla nota neyse, söze kıyasla yazı da oldur, fazlası değil. Mademki onun himayesinde konuşuyorum, Sokrates’ten son bir alıntı yaparak sözlerimi sonlandırıyorum: Bilge olmak yerine bilge görünmek. İşte yazının yaptığı budur…”

Laurent Binet, ünlü eleştirmen Roland Barthes’ın ölümünden yola çıkarak kaleme aldığı romanda Fransız entelijansiyasının önemli isimlerine karakter olarak yer veriyor ve onların yazı ve dil meselesine dair düşüncelerini de harcına kattığı, polisiye öğelerden mürekkep sürükleyici bir metin ortaya çıkarıyor.

Öne Çıkanlar