'Edebiyatı dönüştüren kuşağın sesi'... Ferit Edgü'nün mirası: Susmanın/Susturulmanın dilini ararken şiirselleşen bir anlatım
Artı Gerçek - Türkiye'de belki de en çok Genco Erkal'ın unutulmaz performansıyla hafızalara kazınan sinema filmine adını veren 'O/Hakkari'de Bir Mevsim' romanıyla tanınan Ferit Edgü, onu anlatırken kullanılan 'öykücü, romancı, deneme yazarı ve sanat kolkesiyoneri' gibi pek çok sıfatın hakkını sonuna kadar verse de, esasen bir öykücü olarak "Türk edebiyatında 1950'ler kuşağı"na soluğunu veren isimlerden biriydi desek abartmış sayılmayız.
50'li yılların mimariden sinemaya kadar her sanat dalında yeni arayışların boy verdiği, kentleşmenin hızlandığı, siyasal yaşamın çokseslileşmeye başladığı; bireycilik, toplumculuk, gerçekçilik gibi akımların edebiyat tartışmalarını da yüreklendirdiği ortamında şekillenen yazınsal yaklaşımı, onun 60 yılı aşan yazarlık serüveninin de müjdecisi oldu.
22 Temmuz'da 88 yaşında hayata veda ederken arkasında 'Doğu Öyküleri' (1995), 'Do Sesi' (2002), 'Hakkari'de Bir Mevsim' (1977), 'Kimse'(1976), 'Bozgun' (1962), 'Bir Gemide' (1978) gibi çok sayıda eser bırakan Edgü'nün edebi mirasını ve bir yazar olarak portresini akademisyen/yazar Murat Gülsoy ve Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Zeynep Uysal'la konuştuk.
'EDEBİYATIMIZ İÇİNDE TEK BAŞINA BİR VAHA GİBİ GELMİŞTİ'
Ferit Edgü’nün adını ilkin Hakkari’de Bir Mevsim filmi ile duyduğunu belirten Gülsoy, Edgü ve onun yazar kuşağının edebi tarzını "farklı ve kalıcı bir direniş biçimi" olarak tanımladı.
Dönemin baskıcı ortamının, Edgü'nün edebiyatını biçimlendiren yönlerine de değinen Gülsoy şöyle devam etti:
"80 sonrasıydı sanırım ve film bir türlü gösterilememişti. Yasaklıydı birçok şey gibi. Daha sonra filmin kaynak kitabını yazan Ferit Edgü’yü, yazdıklarını, Ada Yayınları’nı tanıdım. Edebiyatımız içinde tek başına bir vaha gibi gelmişti. Elbette daha sonra edebiyatımızdaki modernist damarı tanıdıkça onun yalnız olmadığını, Bilge Karasu’nun, Latife Tekin’in, Leyla Erbil’in, Onat Kutlar’ın ve daha birçok modernist yazarla birlikte baskı ve şiddet atmosferinin dilini ya da dilsizliğini yapıtlarında araştırdığını anlamıştım / anlamıştık da diyebilirim. Çünkü bu tarz edebiyatın farklı ve kalıcı bir direniş biçimi olduğunu da anlamamız zaman aldı diye düşünüyorum."
'SUSMANIN/SUSTURULMANIN DİLİNİ ARARKEN KENDİLİĞİNDEN ŞİİRSELLEŞEN BİR ANLATIM'
Edebiyat yapıtlarıyla ilk karşılaşma anlarını önemsediğini söyleyen Gülsoy, Edgü'nün, 1982'de senaryosunu Onat Kutlar'la birlikte kaleme aldığı aynı adlı Erden Kıral filminin de etkisiyle olsa gerek, diğerlerine kıyasla daha çok bilinen romanlarından biri olan, 'O/ Hakkari’de Bir Mevsim’i okuduğunda çok şaşırdığını belirterek, "80 Askeri Darbesi’nin yarattığı korku ve baskı ortamında yıllarca yasaklanmış olan bir filmin romanıydı söz konusu olan. Kürt meselesinin farklı boyutlarıyla ele alınacağı siyasi bir roman beklemiş olmalıyım. Oysa karşıma çıkan sıradan bir siyasi roman değildi, hayır, onu siyasi olarak nitelemek de yersiz olacaktı; elbette hayatta / edebiyatta her şey siyasidir ancak burada daha dar anlamıyla doğrudan siyasetin diliyle yazılmış ya da belirli siyasi pozisyonları seslendiren yapıtları kast ediyorum, bu anlamda siyasi bir roman değildi. Karşımda Kafkaesk bir yapıt duruyordu; üstelik susmanın/susturulmanın dilini ararken kendiliğinden şiirselleşen bir anlatım" ifadelerini kullandı.
'TEK KELİMEYLE SARSICIYDI'
Hakkari'de Bir Mevsim'in etkisinin hâlâ güncel olduğunun altını çizen Gülsoy:
"Kendini Hak ilinin Pir köyünde bir “deniz kazazedesi” olarak bulan öğretmenin/aydının, sürgünün/ yalnızın/ yabancının yitip giden belleğinin/dilinin boşluklarında geziniyorduk. Tek kelimeyle sarsıcıydı. Üstelik bugün açıp okuduğumuzda bu etkisinden en ufak bir şey kaybetmediğini, edebi değerinin güncelin siyasi konjonktürüne bağlı olmadığını anlıyoruz. Ferit Edgü’nün kaybı çok üzücü elbette, ancak geride müthiş bir külliyat bıraktı, onu okumayı sürdüreceğiz."
'FERİT EDGÜ VE KUŞAĞI ÖZERK BİR EDEBİYATIN PEŞİNDEDİRLER'
"Ferit Edgü, Türk edebiyatını dönüştüren bir kuşağın önde gelen isimlerinden biri" diyen Doç. Dr. Zeynep Uysal da, Edgü'nün ve 50 kuşağının edebiyatına damgasını vuran temel yaklaşımı şöyle anlattı:
"50 kuşağı diye bildiğimiz bu kuşak kendinden önce gelen birbirinden farklı edebi anlayışların karşısında durur. Cumhuriyetin ulus inşasına destek vermiş milliyetçi, gerçekçi edebiyatçılara, iktidar eleştirisinden çekinmeyen muhalif toplumcu gerçekçilere de eleştirel yaklaşırlar. Zira birbirine karşıt görünen bu iki grubun ortak noktası toplumsal faydayı ve etraflarını kuşatan dünyanın gerçekçi biçimde yansıtılmasını esas almalarıdır. Oysa Ferit Edgü ve kuşağı başka bir gerçeklik/gerçekçilik anlayışının ve daha önemlisi özerk bir edebiyatın peşindedirler. Edgü’nün kendi deyişiyle Sait Faik’in “palto”sundan çıkmışlardır ve “edebiyatı edebiyat olarak yapmak” isterler. Dünyayı, gerçekliği kendi içlerinden doğru görürler."
Edgü'nün,"mutlak ve tekil bir gerçeklikten söz edilemeyeceği düşüncesinden hareket eden kentli modernist yazarın temsili" olduğunu belirten Doç Dr. Uysal, yazarın edebi mirasını değerlendirirken "Öykü karakterlerinin öne çıkan öznelliği, ta kendi içlerinden, zaman zaman varoluşçu bir yerden kurdukları dünya algısıyla görünür olur. Türk edebiyatının bitmeyen toplumcu mu bireyci mi, halk için mi yüksek kültür için mi tartışmalarının ortasında eleştirelliğini kaybetmeden, “Hakkari’de Bir Mevsim”de olduğu gibi, bireyin öznel bakışına sızan toplumsallığı ya da öznelliği kuşatan toplumu sergileyebilmiş, Türk edebiyatının avangart isimlerinden biri olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır" dedi.
Yazar ve şairlerden Ferit Edgü'ye veda mesajları: 'Küçük öykünün büyük ustası'