Koray Düzgören
15 Temmuz ‘yalan’ bayramı
15 Temmuz gece yarısına doğru bana darbe girişimini soran bir gazeteci arkadaşıma şunları söyledim:
"Öncelikle darbenin her türlüsüne karşı çıkalım." Karşı çıktık.
Her zaman da çıkıyoruz.
Ama sonra baktık ki bu darbe girişiminde bir yığın tuhaflık var. Bir yığın gariplik var ve muhtemelen bir yığın da yalan var.
Yetkili yetkisiz bir sürü ve birbiriyle çelişen açıklamayı duymaya başlayınca bu kuşkumuz daha da arttı.
En yetkili devlet büyüklerimiz darbeyi öğrendikleri saate ilişkin sürekli farklı saatler verirken insan nasıl kuşkulanmaz.
Darbe girişimini öğrenip engellemekle yükümlü iki önemli kamu görevlisinin, yani MİT Başkanı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın bir dediği diğer dediğini tutmuyor.
MİT Müsteşarı darbe girişimini öğreniyor ama Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a haber vermiyor. Bunun yerine Genelkurmay’a gidip başkanla görüşüyor.
Bu ikilinin birgün önce de bir araya gelip saatlerce görüştükleri aylar sonra ortaya çıkıyor. Ve bu ikili darbe girişiminden neredeyse bir yıl sonra bu durumu açıklamak amacıyla birer mektup yazıp Meclis’teki darbe komisyonuna gönderiyorlar. Ama gönderdikleri mektuplar da herhangi bir şeyi açıklamıyor. Çünkü muhtemelen yine doğru söylemiyorlar ya da doğru söylermiş gibi yapıp gerçekleri saptırmaya çalışıyorlar.
Ülkeyi yönetenler darbe girişiminin suçlularını ilan, cezalarını tayin etmiş. Hatta Cumhurbaşkanı yıl sonuna doğru çok ağır cezaların açıklanacağını söyleyerek her zamanki gibi yargıçlar adına konuşmuş.
Darbe girişimine dair tuhaf bilgiler
Gerçekten de bu tuhaf darbe girişiminden dolayı 166’sı general binlerce subay ve askeri görevli yargılanıyor. Bunların bir bölümü bu tuhaf darbe girişimine isteyerek katılmış da olabilir. Bir kısmı iddia ettikleri gibi tuzağa düşürülüp bu yalan darbenin kurbanı olmuş olabilir. Başka gerekçelerle bu yalan darbenin vagonlarına takılanlar da vardır kuşkusuz.
İddiaya göre; 15 Temmuz'daki darbe girişimine 8 bin 651 askeri personel katılmış. Katılanların 178'i general-amiral, 2 bin 728'i subay, 7 bin 106'sı diğer rütbelerden olmak üzere toplamı 10 bin 12 askerden oluşuyor. Bunlardan 151 general, 1656 subay ve 5 bin 266 asker tutuklanmış.
Edinilen bilgilere göre bu kadar general-amiralle subayın komutasında 200 binin üzerinde asker bulunuyor. Oysa darbe girişimine yönelen askerlerin sayısı 5 bin civarında. Bunların bir kısmı da öğrenci. Burada da bir terslik olduğu apaçık.
Mahkemeler başladıktan sonra savunma yapan sanıklar da ilginç açıklamalarda bulundular. İnanılmaz iddialar ortaya atanlar da var. Mahkemelerde ortaya çıkan yeni bilgi, belge ve bulgulara bakılırsa ortalık yalandan geçilmiyor.
Ortaya atılan iddiaların en önemlisi, bu darbe girişiminin kontrollü bir darbeden öte düzenlenmiş, planlanmış bir darbe olduğu noktasında toplanıyor. Bu iddiaya göre darbe, MİT Müsteşarı H. Fidan ve Genelkurmay Başkanı H. Akar tarafından planlandı. Yani yalan bir darbeydi. Bu yalana kananlar olduysa da kolayca devre dışı bırakıldılar.
AKP iktidarı, mahkemelerdeki bu iddialardan, açıklamalardan çok rahatsız. Bunların da yine Gülenciler tarafından ortaya atıldığını ve ortada bir tertip olduğunu söylüyorlar.
Darbe yalan olunca ortaya çıkan sonuçlar da yalan-dolan karanlık oluyor.
Mesela darbenin siyasi ayağı yok. Ama siyasi ayağın ortaya çıkarılmasını engelleyen bir güç var. Bunu herkes biliyor.
OHAL niçin ilan edildi nasıl kullanılıyor?
OHAL görünüşte, darbe girişimine karşı ilan edildi. Ama bu bir yalandı. OHAL ülkede muhalif olan, AKP uygulamalarına karşı çıkan herkese, özellikle de Kürtlere yönelik bir giyotin gibi çalışıyor.
Aşağı yukarı ülkede istenmeyen, sevilmeyen, muhalif olan ya da AKP’ye sempati beslemeyen ne kadar insan varsa Fetullahçı ilan edildi, ediliyor. Son olarak 15 Temmuz darbe raporu ile CHP de Fetullahçı ilan edilenler kervanına katıldı.
Geriye Fetullahçı olmayan, Fetullah Gülen Örgütü ile ilişkili olmadığı söylenen bir tek AKP kaldı.
Yani sonuç şu: Ülkede hemen herkes Fetullahçı ya da sempatizanı, bir tek AKP’nin Fetullah Gülenle ilgisi, ilişkisi yok.
Şimdi böyle bir sonuca güler misiniz ağlar mısınız?
Böyle bir sonuca bakıp bu ülkeye yalan ülke demeyip de ne diyebilirsiniz?
Üstelik de medyada iktidar partisi, AKP’nin en tepedeki isimlerinin Fetullah Hocaefendi’ye yaptıkları ziyaretlere ilişkin fotoğraflar çarşaf çarşaf yayınlanırken.
Sosyal medyada ülkeyi yönetenlerin, başta Erdoğan olmak üzere ‘Hocaefendi’ ile çekilmiş türlü çeşitli, sarmaş dolaş muhabbet fotoğrafları dolanıyorken…
Herkes Fetullahçı bir siz değilsiniz öyle mi?
Herkes Fetullah’a hizmet etmiş bir tek siz onun tarafından kandırılmışsınız, öyle mi?
Şimdi onlar katmerli ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezaları alacaklar, Cumhurbaşkanının açıkladığı gibi. Ama kandırılanlara bir şey yok.
Birçok gazeteci, yazar arkadaşım neredeyse bir yıl oldu hala yargıç karşısına çıkarılmadı. Selahattin Demirtaş’ı korkularından hala mahkemeye çıkaramıyorlar.
Şimdi gelin de bu darbe girişimine yalan darbe demeyin.
27 Mayıs Bayramı 15 Temmuz Bayramı
Hele Cumhurbaşkanı bu darbeyi, "Tanrının bir lütfu" olarak ilan edip ardından OHAL ilan edilince, darbe girişimi bahanesiyle memlekette ne kadar muhalif gazeteci, yazar, bilim insanı, gerçek muhalif politikacı ve Kürt belediye başkanı varsa zindanlara yollanınca artık kuşku falan bir tarafa, bu darbenin yalan bir darbe olduğu iyice anlaşıldı.
Tamam darbeye ve darbelere karşıyız. Nereden ve kimden gelirse gelsin.
Yaşamımız boyunca bu ülkede gerçekleşen bütün darbeleri görmüş ve 27 Mayıs hariç (Ondan da devlet memuru olan babam zarar görmüştü) hepsinden zarar görmüş bir darbe karşıtı olarak bu durum benim açımdan tartışılmaz bir doğrudur.
Ama bu yalanları da tartışmasız kabul edecek değiliz.
Bu, belki görünüşte hem de bayağı kanlı bir darbe girişimidir. Neticede 249 insan yaşamını yitirmiştir. Şimdi bu yalan darbe yolunda yaşamını yitiren bu insanların ölümleri üzerinden hamaset yapılıyor. Vatan millet edebiyatı, gırla. Hepsi şehit ilan edildi ve ülkede 15 Temmuz Demokrasi Bayramı oldu.
Tıpkı 27 Mayıs Bayramı gibi. 27 Mayıs, Anayasa ve Özgürlük Bayramı olarak kabul edilmişti. Ama izleyen yıllarda resmi zevat dışında kutlayan olmadı. Zaten sonra da 12 Eylül darbesinin generalleri bu bayramı kaldırdılar.
Dilerim bu saçma bayram da kaldırılır ama başka darbeciler tarafından değil. Halkın iradesiyle.
15 Temmuz gerçekten kanlı bir olaydır ama darbe girişimi olduğunu bana kimse anlatamaz.
Şimdiye kadar hep temkinli konuştum, yazdım. Her olasılığı dikkate alarak ortaya çıkan belgeleri, yeni bilgileri, iddiaları inceledim.
Büyük bir yalan kumpası içindeyiz. Bütün ülkeye yönelik büyük bir psikolojik propaganda bombardımanı içinde bunları söyleyebilmek kolay değil. Üstelik darbe girişimi hakkında kuşku ve şüphe beyan etmek vatan hainliği ile eş tutuluyor.
Buna rağmen bu darbe girişimine dair hemen herşey bana yalanmış gibi geliyor.
Bunu zaten yetkililer de yaptıkları açıklamalarla kabul ediyorlar adeta.
Son örnek Cumhurbaşkanının yabancı işadamlarına, yatırımcılara yaptığı OHAL konuşması.
Ne diyor Erdoğan, "Biz OHAL’i sizin için yaptık" diyor. "Siz rahat rahat para kazanasınız diye grevleri yasaklıyoruz" diye de ekliyor.
E hani OHAL’i darbe girişimi için ilan etmiştiniz.
Soruyor Erdoğan: "İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız aksamanız var mı?"
Sonra kendisi cevap veriyor:
"Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL’den istifade izin vermiyoruz. Bunun için kullanıyoruz OHAL’i."
Sonra 15 Temmuz şehitleri için ağıtlar düzülüyor. Çünkü onlar demokrasi şehidi.
Peki OHAL niçin ilan edilmişti?
Netice olarak 15 Temmuz yoğun bir propaganda kampanyası ve hamasi gösterilerle kutlanıyor.
Milyonlar bir yalanın peşinden gitsin, gerçekler ortaya çıkmasın isteniyor.
Ama boşuna… Yalanlar ergeç ortaya çıkar.
15 Temmuz’a ilişkin yalanlar da mutlaka bir gün ortaya çıkacak.