Ömer Faruk Gergerlioğlu
28 Şubat'ın 21. yılında roller değişti
28 Şubat 1997 acı hatıralarla zihnimizde. Cadı avı başlatılmıştı, 1000 yıl sürecekti. Güç ellerindeydi, hukuku ayaklar altına alıyorlardı. Gücü olan konuşuyordu, istediklerini dikte ettiriyorlardı. Darbenin post modernini yapıyorlardı. Çok rahatlardı, ama genç kızlar çok üzgündü. Genç kızlar okullarının önünde bekleşiyorlardı. Hatta bir İmam Hatip lisesi öğrencisi genç kız okuluna başörtülü giremediği için sokakta bekleyenler arasındaydı, okulda olması gereken o saatlerde bir kamyon sokakta genç kızı eziyor, bir bacağı kesiliyordu. Daha başka binlercesini anlatmama gerek var mı?
Bu inanılmaz manzaralar zalimce yapılıyordu. Güç sahipleri bu hukuksuzluklar için çeşitli gerekçeler sunuyor, mazeretlerinin bu zalimlikler için geçerli olduğunu sanıyorlardı. Başörtülü olduğu için kanser tedavisi reddedilen Medine Bircan teyzeler vardı. İnanılmaz bir linç vardı. İntihar edenler vardı. Yüksek katlı apartmanların çatısından kendisini boşluğa bırakan muvazzaf subaylar vardı. İhraç edilmeleri sonrası girdikleri depresyondan kurtulamamışlardı. Bu yapılanların hiç bir kitaba uymadığını söylüyorduk, ama boşunaydı, güç sahipleri kahkahalar atarak 1000 yıl süreceğini söylüyordu bu zalimliklerin. Herkes sıranın ne zaman kendisine geleceğini bilemiyordu. Ana akım medya eşliğinde infazlar yapılıyor. Çeşitli senaryolarla ismi duyulmamış örgüt isimleri oluşturuluyor, üye gösterilenler çok ağır cezalara çarptırılıyordu. Hukuk rafa kaldırılmıştı, darbeci cunta ve medya esip gürlüyordu.
Günün iktidar sahiplerine ve destekçilerine soruyorum şimdi. Yukarıdaki halden farklı bir gün mü yaşadığınızı sanıyorsunuz siz? Bugün de hukuk rafa kaldırılmış değil mi? İntihar eden onlarca mazlum yok mu sanıyorsunuz siz? Gülünç gerekçelerle hayatı karartılmış insanlar bugün yok mu sanıyorsunuz siz? Cezaevleri yine ağzına kadar doldurulmamış mı sanıyorsunuz siz? Derdini bile anlatmaya korkan yüzbinler yok mu sanıyorsunuz siz? Sessizce gözyaşı akıtan kadınların gözyaşları baksan sel olmaz mı sanıyorsunuz siz? Acımanın ortadan kaldırıldığını duymadınız mı siz? Mazlumun ah'ının arşı titrettiğini bugünlerde hiç hissetmiyor musunuz siz? Peki nasıl olur da kalkıp 28 Şubat'ta yapılanların aynısının ve kat kat fazlasının yapıldığını görmezsiniz, bilmezsiniz siz eski 28 Şubat mağdurları? Nasıl olur da rollerin değiştiğini görmezsiniz siz? 21 yılda bu denli hayal kırıklığını nasıl oluşturdunuz siz?
28 Şubat'ın 21. yıldönümünde büyük hayal kırıklığı içindeyim. Dün beraber ağladığımız arkadaşlarımız bugün zalim. Dün beraber dayak yediğimiz arkadaşlarımız bugün mazlumlara dayak atıyor. Çok duyarsızlar, çok hissizler, çok zalimler. Büyük imtihanı kaybettiklerinin farkında değiller. İktidar sofrasındalar ve "parazit" diye niteledikleri sesleri değersizleştirmeye çalışanı da var. Ona verilen görevle köşesinden cellatlık yapan yazarı da var, dalkavuklukta inanılmaz basamaklar atlayanı da var. Beraber erdemli işler yaptığımız nice yazar bugün katledilen değerleri görmezden gelme şampiyonu. Kaybettiler, kaybettiler büyük imtihanı. Nedir mi o imtihan?Zalimin ve mazlumun kimliğini sormamak imtihanıydı o imtihan. "Zulüm bizdense ben bizden değilim" diyen Rachel Corrie gibi efsanevi bir genç hanımı örnek aldıklarını söyleyenler, imtihan edildiklerinde kaybediyorlardı bu değerli imtihanı. Onlar için artık muktedirin yaptığını tevil etme yarışı var. Görmezden gelme, hissetmeme, hissetse bile zalimce duygularla alay etme tercih ediliyor artık.
28 Şubat günlerini özeleştiri yapmadan hatırlatmasın kimse bugün bana. Statükonun keyfi içinde olanlar, her geçen gün artan iktidar kokuşmasını halen görmüyorsa 28 Şubat nostaljisi yapmasın bana. İnsanların düşüncesinden dolayı müebbet hapse mahkum edildiği, hukukun guguka dönüştüğü bir ortamda mazeret sunmasın kimse bana. Kin, nefret ve intikam duygularının her alanda normalleştirildiği bir ortamı kimse masumlaştırmaya çalışmasın bana. "Güçlü olan değil, haklı olan üstündür" dediğiniz günleri kimse unutturamaz bana. Hangi alçaltan kriterle günleri unuttuğunuzun hesabını verin bana..!
Biliyorum o günde de çoğunuz imtihanı kaybetmişti. Gücün karşısında kaybolmuştu, sessizliği tercih etmişti. Bilmez miyiz o gün aramızdan nice çürüklerin çıktığını? Büyük bir hayal kırıklığıydı aslında 28 Şubat islami camia için. Çünkü çok kişi dökülmüştü o günlerde. Gücün karşısında o gün dökülenler bugün yine gücün yanında yer alıyor, değişen birşey yok aslında.
Başörtüsü için o günler ve sonrasında çok mücadele ettim, halen gurur duyuyorum o mücadelelerden. Çünkü çok zalimceydi ve karşısında durmak gerekiyordu. Ama bugün başörtülü muktedirlerin karşısındayım, içim çok rahat. Yapılan hukuksuzluk karşısında devlet diliyle cevaplar üretmeye çalışan efsane isim Merve Kavakçı'nın kardeşi Ravza Kavakçı'nın tabii ki karşısında olacağım. Tabii ki kalbim bir zulmü cesurca soran Alman gazetecinin kalbiyle birlikte çarpacak. Bir insanın özgürlüğünü 1 yıl boyunca iddianame hazırlamadan çok açık şekilde gasp eden şımarıklığa karşı duracağım tabii ki. "Zulüm bizdense ben bizden değilim" diyeceğim tabii ki ve başörtülü Ravza Kavakçı'nın karşısına dikileceğim. Ya o günlerin efsane ismi Merve Kavakçı ne oldu diye mi, soruyorsunuz? Ona zulmedilirken yanında duran Nazlı Ilıcak için tek kelam etmedi, daha başkasını söylemeye zaten gerek yok. Nasıl olur da safımı mazlumdan yana belirlemeyeyim ki, nasıl olur da belirlemeyin ki?
28 Şubat'ın 21. yılında roller değişti. Dünün mazlumları bugün zalimleşti. Aynısını hatta çok daha fazlasını yapıyorlar. Kulakları sağır, gözleri kör, kalpleri kararmış. His yoksunu inanılmaz keskin taraftarlar onlar artık. Ahlak, vicdan, hukuk artık yok, nasıl olsa artık bunlara ihtiyaç yok, artık "Müslümanların iktidarı var", evet var ama bilin ki artık Müslümanım diyen muktedir dalkavukluğunun bu dünyaya sunacağı birşey yok..!