ABD-AB gümrük birliği ve Türkiye

ABD, İngiltere ve 27 üyeli AB dünya katma değerinin her sene yaklaşık yarısını üretiyorlar ama nüfus toplamlarının dünya nüfusu içinde payı yüzde onun ancak biraz üzerinde.

Hillary Clinton şayet 2016’da ABD başkanlık seçiminde önde olduğu genel oyları (popular votes) delegelere de (electoral college) yansıtabilse idi muhtemelen seçim sonrası ABD ile Avrupa Birliği arasında geniş kapsamlı bir gümrük birliği antlaşması kararı alınacak idi.

Unutmayalım o tarihte İngiltere da hala AB üyesi idi.

Trump iktidara gelir gelmez bu gümrük birliği projesini yırtıp attı.

ABD dört sene boyunca, Trump döneminde, büyük vakit kaybetti, dünyaya da kaybettirdi.

Çok şükür ABD büyük bir yanlıştan geri adım attı 3 Kasım günü.

Bu dönemde liberal demokratlar dünyanın her yerinde Biden’dan çok şey bekliyorlar.

Bu beklenti bazı süper zekalıların iddia ettikleri gibi bir müstemleke zihniyeti değil, dünyanın en yüksek teknoloji kullanan, dünya katma değerin her sene dörtte birini üreten bir ülkeden meşru ve rasyonel beklentiler. 

Bendenizin de bazı beklentileri var ama bunların en önemlisi 2016 öncesi gündemde olan ABD-AB gümrük birliği projesinin tekrar gündeme getirilmesi ve yaşama geçirilmesi.

İngiltere de, Biden ile birlikte, muhtemelen bu gümrük birliğinin bir parçası olacaktır.

Unutmayalım, Türkiye de AB ile gümrük birliği içinde ama AB’nin yeni gümrük birliği angajmanlarının otomatik tarafı olamıyor; bu konuya döneceğim.

ABD, İngiltere ve 27 üyeli AB dünya katma değerinin her sene yaklaşık yarısını üretiyorlar ama nüfus toplamlarının dünya nüfusu içinde payı yüzde onun ancak biraz üzerinde yani kişi başına gelir yani satın alma gücü, piyasa gücü olarak dünyanın geri kalanının çok ilerisinde.

Bu mukayeseli üstünlük teknoloji alanında da mevcut.

ABD ve AB ekonomilerinin üretim yapılarına göz atıldığında bu gümrük birliği projesinin ne kadar büyük bir etkinlik artışı sağlayacağı da çok net.

Mesele "Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine"  (onlar işini halletmiş, bize … yemek düşer) diyerek içinden çıkılacak bir konu hiç değildir.

Üstelik Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye ile AB’nin gerçekleştirdiği gümrük birliği kararını bu kararı sonlandırmak için  AB Konseyine taşıyacağını söylediği, AKP’nin de zaten tüm batı kurumlarından kurtulmak için bahane aradığı bu günlerde.

Söz konusu ABD-AB gümrük birliği projesi muhtemelen dünya ekonomisinde yirmi birinci yüzyılın ilk yarısının en büyük projesi olacaktır.

Küresel durgunluğa son vermenin, demokrasi ve hukuk düşmanı ülkelerin potansiyel egemenliklerini noktalamanın en etkin yöntemi olacaktır bu proje.

Türkiye şayet bu proje gündeme gelecek ise, muhtemelen gelecektir, ne yapıp yapıp bu projenin bir tarafı olmaya çalışmalıdır.

Türkiye’nin en büyük hedefi bugün bu olmalıdır.

Bu amaca ulaşabilmek için de Türkiye yönetimi tekrar batı değerler sisteminin bir parçası olduğunu ortaya koyabilmeli, batı başkentleri ile dövüşme saçmalığından vazgeçmelidir.

AKP bu işi yapabilir mi?

Hiç zannetmiyorum.

Seçmene düşen görev ilk genel seçimlerde Türkiye’yi uçurumun kenarından çekip almasıdır.

ABD seçmeni bunu yapmıştır.

Darısı bizim başımıza.

Bu konuda Biden’ı ve ekonomi danışmanlarını düşündürecek konu Trump seçmenine bu projenin nasıl yansıyacağıdır; demokrat seçmene olumlu yansıyacağı ise kesindir.

Bu büyük projenin ABD ekonomisinin büyüme hızına olumlu yansıyacağı açıktır.

Biden’a düşecek olan Trump’ın yapmak istediği gibi orta Amerika eyaletlerine eski ekonomi ürünleri ürettirmek değil başka telafi edecek projeler geliştirmek olmalıdır.

Daha hızlı büyüyecek olan ABD ekonomisinin üreteceği fazlanın nasıl daha adil bir ABD için kullanılacağı konusu muhtemelen Biden’ın ekonomi danışmanlarının temel konusu olacaktır önümüzdeki dönemde.

Biz ise bu çapta büyük projelerin bir parçası olma hedefi yerine "Altı devlet, tek millet" gibi saçma sapan projeler peşinde koşuyoruz.

Gerçekten çok yazık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi