Güldem Atabay
ABD’de enflasyon yavaşlarsa Türkiye’de ne olur?
Haziranda beklenmedik şekilde %9,1’e yükselen 12 aylık ABD enflasyonu, Fed’in faiz artış adımını temmuzda da 75 baz puanda tuttu; %2,5’e taşıdı. Enflasyonda zirveden dönüş başladığı umutları havada kalırken, enflasyona müdahalede geç kaldığı düşünülen Fed’in parasal sıkılaştırmada daha da sertleşeceği beklentisi stagflasyon korkularını küresel piyasalarda hâkim hale dönüştü.
Enflasyonun çift haneye yaklaşması, tabana yayılması ve alım gücünü aşındırması ABD merkez bankasının ufuktaki durgunluğa aldırış etmeden enflasyonu düşürmeye odaklanacağı konusunda hemen herkesi hemfikir haline getirdi. İki çeyrek üst üste ABD ekonomisinin daralması da hemen ardından gelen çok güçlü istihdam verisi ile eşleşince, Fed’in kimsenin gözünün yaşına bakmadan enflasyonla mücadelede elini yumruk şeklinde tutacağının iyice kabullenilmesini sağladı.
Durgunluk korkularının en önemli yansıması da petrol fiyatlarının gerilemesiydi. ABD'nin gösterge petrol fiyatı olan WTI ham petrolü, haziran başındaki en son zirvesinden bu yana %28 düştü ve varil başına yaklaşık 90 dolardan işlem görmekte. Uluslararası gösterge Brent ham petrolü de hazirandan bu yana %24 düşüşle 95 dolar civarında. Ukrayna işgaliyle beraber marttaki zirvesi 140 dolardan %30'dan fazla gerilemiş durumda.
Petrol fiyatlarının hızla gerilemesi, temmuz ayında ABD’de TÜFE enflasyonunun %8,5’e yavaşlamasıyla sonuçlandı. Fakat tüketiciyi asıl ilgilendiren gıda ve kira fiyatlarında artış devam ediyor.
Manşet enflasyonun yavaşlaması piyasalarda olumlu karşılanırken, ekonomi için kritik olan bundan sonra ABD enflasyonu açısından zirveden dönüşün başlayıp başlamadığı; beklenen düşüşün 2022 ötesinde %2 hedefine kaç yılda varacağı.
ABD enflasyonunun seyri açısından iki önemli faktör belirleyici: İç talep ve başta enerji olmak üzere emtia fiyatları.
Fed’in faiz artırımları şüphesiz, pandemi ardından arzın üzerinde seyreden ABD tüketici talebini yavaşlatacak. Bunun ilk sinyalleri gelmeye başladı ancak henüz yeterli düzeyde bir yavaşlamadan bahsetmek mümkün değil. Bu da zaten bankanın faiz artışlarının devam edeceğinin garantisi.
Diğer faktör de petrol/enerji fiyatları. Petrol fiyatlarındaki düşüşün iki temel dayanağı bahsi geçen durgunluk korkularının talebi yavaşlatıp arz katılıklarına baskın geleceği ve Rusya'nın yaptırımlara rağmen petrol satmaya devam etmekteki başarısı. Fakat, petrol fiyatlarının düşmeye devam edeceği konusunda herkes hemfikir değil.
Citigroup'taki analistler, kötü bir durgunluğun küresel ekonomiyi vurması durumunda fiyatların yıl sonuna kadar 65 dolara kadar düşebileceğini; durgunluk olmasa bile, mevcut dinamiklerle fiyatların yıl sonuna kadar yaklaşık 85 dolara düşebileceğini yazdı. Goldman Sachs bu hafta tahminlerini düşürmekle birlikte, talebin birçok kişinin düşündüğünden daha güçlü olması nedeniyle petrolün toparlanmasını beklediğini açıkladı. Goldman’a göre Brent üçüncü çeyrekte 110 dolara, dördüncü çeyrekte ise 125 dolara yükselecek.
Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) ise, bazı ülkelerin enerji üretiminde doğalgazdan petrole geçmesi nedeniyle bu sene için petrol talep tahminini artırdı. Daha dikkat çekici olanı, arzı iyice sınırlayacak şekilde UEA’nın Avrupa Birliği'nin ithalat yasağının devreye girmesiyle Rusya'nın petrol üretiminin gelecek yılın başında %20 düşeceği tahmini.
Varil başına Brent fiyatının 80 dolar civarına gerilemesi halinde, sene sonunda ABD enflasyonunun %5-5,5 civarında görmek mümkün olabilir. Petrol fiyatının Goldman’ın dayanağı olan beklenenden güçlü taleple 110 dolar ve üzerine yönelmesi zaten Fed’in faiz artış miktarını makul görülen seviyelerin de üzerine taşıyacaktır.
Şimdilik sene sonu için Fed faiz oranının mevcut %2,5 seviyesinden %4 seviyesine çıkması beklentisi hakim.
Sorun da şu: petrol fiyatlarındaki gerileme potansiyeli ABD TÜFE enflasyonunu %5 sınırına kadar geriletse de enflasyonu %4-4,5 seviyesinden %2 hedefine yapıştırmak düşünülenden daha uzun ve daha maliyetli olacak.
Başka bir ifadeyle, Fed 2022 içinde TÜFE enflasyonunun %9,1 zirvesinden %5 civarına kadar indiğini görse dahi, faiz artışlarıyla 2023 ortasından sonra istihdam piyasası dahil durgunluk belirtileri elle tutulur hale gelse dahi faiz indirimleri 2023’te başlamayacak.
Tam aksine, %9’dan %5’e göreceli olarak "kolay" inecek ABD enflasyonu, %5’ten %2’ye çok daha uzun sürede gerileyecek. Şu durumda, Fed faiz artışlarını 2023‘te tamamlasa dahi, 2024 sonlarından önce faiz indirimleri kolay kolay gündeme alınmayacak.
TÜRKİYE PİYASALARI VE EKONOMİSİNE YANSIMALAR
Tüm bu hikâyenin Türkiye ekonomisine olası yansımalarını da elbette değerlendirmek gerekli.
ABD enflasyonunda yavaşlama, küresel durgunluk endişeleri ve başta petrol fiyatları olmak üzere izlenen gerileme tüm dünya piyasalarında olumlu yansıdı. Fed’in yavaşlayan enflasyonla beraber faiz artırım adımlarını daraltacağı ve zirve faiz seviyesinin beklenenden düşük olabileceği, hatta 2023 ortalarında gerçekten yumuşak iniş gerçekleşebileceği görüşü umutları yeniden filizlendi. Tüm bu faktörler dolar endeksinin de değer kaybetmesine neden oldu.
Tüm bu hava değişimi sonrasında Türkiye’nin 5 yıllık CDS risk priminin 900’lerden 650 civarına inişine, 10 yıllık eurobond faizinin de beraberinde %9,5 civarına gerilemesine tanık olduk. Rusya parası rezervleri 7-8 milyar dolar artırırken Suudi Arabistan’dan talep edilen 20 milyar dolar gündemimize girdi.
Tüm bu haber ve gelişmelere, hatta turizm sezonunda zirve yaşanmasına karşın Dolar/TL 17,9 civarından bir milim gerilemedi. Yılın ilk yarısında oluşan 32,5 milyar dolarlık cari açığın 17,5 milyar dolarının kaynağı belirsiz net hata noksan kalemi kaynaklı olması, merkez bankası rezervlerinden de 12,3 milyar doların cari açık finansmanında kullanılması TL’deki kırılganlığın nedeni. Durumunun bu hale gelmesi de elbette Yeni Ekonomi Modeli (YEM).
Dolaysıyla, ABD’de enflasyonun zirveden dönüp dönmediğinin netleşmesi sürecinde oluşacak olumlu hava, ABD enflasyonunda yapışkanlık seviyesinin ve Fed’in ciddiyetinin anlaşılmasıyla çok uzun soluklu olacak gibi değil. Petrol fiyatlarında arz kısıtlarının mı, ekonomik durgunluğun mu ağır basacağının da netleşmesi bir süre alacak.
Seçime kadar geçecek zamanda dünya ekonomisinde enflasyonun seyri, faiz artışlarının temposu ve bilanço daraltma adımlarının etkileri izlenirken, Türkiye ekonomisi döviz yokluğu, YEM’den vazgeçmemek için alınan karmaşık önlemlerin ekonomik dengesizliği daha da artırdığı, dış borç ödemelerinin bastırdığı ve enflasyonun yükseldiği bir dönem geçirecek.
ABD’de enflasyonun kademeli düşüşe rağmen %2’ye hızlıca yakınsamayacağının anlaşılması çerçeveyi oluştururken, Türkiye ekonomisi yanlış ekonomi politikalarının TL üzerindeki olumsuz etkilerini deneyimlemeye devam edecek.