Ömer Faruk Gergerlioğlu
ABD krizi insan hakları manzaramızla ilgili olmasın.!
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW) "Gözaltında: Türkiye’de Polis İşkencesi ve İnsan Kaçırma" başlıklı 43 sayfalık bir rapor hazırlamış. İnsan hakları izleme örgütü dün Türkiye’deki hak ihlalleriyle ilgili raporunu dün yayımladı. Raporda sık sık duyduğumuz iddialar somut olaylar çerçevesinde ele alınarak sunuluyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya direktörü Hugh Williamson bir açıklama yapmış. "Türkiye’nin zorla kaybolmaların yaygın olarak uygulandığı karanlık geçmişi düşünüldüğünde" diye bir hatırlatma yapmış ve işkence, zorla kaçırma olaylarının arttığını vurgulamış.
"Ancak hükümet geçtiğimiz yıl içinde polis gözetimi altında yapılan hak ihlallerinde yaşanan hızlı yükselişi ortadan kaldırmak için bir adım atmadı." diyen rapor sanırım Türkiye’nin niye her alanda irtifa kaybeden bir ülke olduğunu açıklamakta insanlarımıza yardımcı olabilir. Yine "savcılıkların veya mahkemelerin bu iddiaları etkin bir şekilde soruşturmadığı çok sayıda vaka tespit etti" ifadesi de ülkemizin 3. Dünya liginde olduğuna dair ciddi bir hatırlatmadır.
Rapor önemli iddialara yer veriyor, bunların aydınlatılması gerekiyor. İşte birisi "İnsan Hakları İzleme Örgütü raporda şunları belirtti: "Bir vakada, eski bir kreş müdürünün, Şubat ayında yapılan duruşmasında, uzun uzun, polisin FETÖ ile bağlantısını ‘itiraf ettirmek’ için onu darp ettiğini ve cinsel taciz ve tecavüzle tehdit ettiğini anlattığı bir vakayı belgeledi. Onunla aynı davadan yargılanan 6 kişi daha benzer iddialarda bulundular. Söz konusu kişinin karısı, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne ‘onu cezaevinde ziyaret ettiğimde kocam bana Kırıkkale’de polis tarafından gözaltında tutulurken başından neler geçtiğini anlattı’ diye konuştu. ‘Çok zayıflamıştı ve bitkindi. Ağlıyor ve utandığını söylüyordu. ‘Ben artık bittim’ diyordu. Bana işkence gördüğünü söyledi."
Zorla kaçırıldığı iddia edilen Önder Asan’ın avukatının iddiaları da raporda yer alıyor. ‘Müvekkilim Önder Asan’ı 13 Mayıs günü polis merkezinde gördüm’ şeklinde konuştu: ‘Yürümekte güçlük çekiyordu ve duvara tutunuyordu. Elleri titriyordu ve çok kötü etkilenmişti. Psikolojik yardıma ihtiyaç duyduğunu söyledi.’ Bunlar son derece ciddi iddialar... Başta da belirttiğimiz gibi bu iddiaların bulunduğu bir ülkede konu aydınlatılmadan iç ve dış politikada komplo teorileriyle yorumlar yapılması ne kadar gerçeklikten uzaklaşmış durumda olduğumuzun bir göstergesidir.
Kaçırılma olaylarına dair çok somut iddialar da yer alıyor. İşte birisi…"Haziran ortasında İzmir’de kaçırılan hastane muhasebecisi Murat Okumuş. Güvenlik kamerası kayıtları kaçırılma anını gösteriyor ve olaya ilişkin şahitler var. Kendisi hala kayıp"
Peki ihlaller sadece raporun yansıttıkları mı? Raporun ulaşamadığı ama artık herkesin pes ettiği binlerce olay ve iddia toplumun arasında her gün anlatılıyor. En son duyduğum bir vakada bir savcının iddia edilen ifadeleri son derece ilginç ve önemlidir. En basit telefon işlemlerini bile yapmaktan uzak bir yaşlı hanımın bylock kullandığı iddiasıyla aylardır tutuklu olduğu bilgisi yakınları tarafından aktarılıyor. İddia edilen savcı ifadeleri ise birçok kişiden duyduğumuz bir başka iddiayı gündeme getiriyor. Adeta rehin alma mantığı çalışıyor. "Savcı: Senin yapmadığını biliyorum ama isim vermeden çıkamazsın." Bu söz beynimde çınlıyor, çınlıyor, bir anlam veremiyorum, tabii ki bir hukuk devletinde ancak hukuki kriterler geçerlidir. Yapılan işlem bir tutuklama mı, rehin mi..? Burası bir hukuk devleti mi, yoksa..?
Peki Türkiye’de bu iddiaların peşine düşecek insan hakları savunucuları nerede diye mi soruyorsunuz? İnsan hakları savunucularının kendileri yıllardır uğraştıkları ihlallerin en inanılmaz olanına uğratılmış durumda. Büyükada tutuklamaları saçmalığı devam ediyor ve bir hukukçunun okurken saçını başını yolacağı iddialarla insan hakları savunucuları aylardır tutuklu. İnsan hakları savunucularını aylardır saçma iddialarla cezaevlerinde tutmak ve 15 yıl ceza isteyen davalar açmak zulümdür. İnsan hakları savunucuları bu ülkenin demokratikleşme umudunun en ileri gelen ve önemli kişileridir. Bu yüzden toplum her kesimiyle bu konuda örneklik sergilemelidir.