Güldem Atabay
ABD merkez bankasından ders gibi sıkılaştırma adımları
ABD merkez bankası Fed’in merakla beklenen Jackson Hole sempozyumunda Fed Başkanı Powell, finans ve ekonomi meraklısı herkesin izlediği konuşmasını cuma akşamı yaptı.
Dünyanın en büyük ve etkili merkez bankası, para politikasında daha sıkı bir döngüye geçişini ilan ederken, bu önemli değişimi bir anlamda tereyağından kıl çekercesine yaptı.
2013’te benzer bir dönüşüm dünya finans piyasalarında ve dolayısıyla ekonomilerinde büyük dalgalanmalara yol açmış, o zamanki Fed başkanı Bernanke’nin sözleri tam bir deprem etkisi yaratmıştı.
O dönemde 2008-2009 Küresel Finansal Kriz’in bittiği, artık tahvil alımları ile piyasaya devasa miktarlarda likidite verilmesi gerekmediği ve tahvil alımında kademeli bir azaltma süreci sonrasında da Fed’in faiz artırmaya başlayacağını ilan ediverince dolar endeksi hızla değer kazanmıştı.
Karşılığında özellikle Bernanke döneminde yaratılan likiditeden ve düşük ABD politika faizinden fazlasıyla fayda sağlayan gelişmekte olan ülkelerin para birimleri muazzam bir değer kaybı sürecine girmişti. Hatta tam Gezi olaylarına denk gelen Fed açıklamaları TL’ye değer kaybettirirken, AKP hükümeti TL’deki değer kaybını haklı Gezi isyanına bağlayıvermeyi seçmişti.
O gün Fed’in dünya piyasalarında ve akabinde ekonomilerinde başlattığı deprem, bugünkü Fed yönetimi için önemli dersler içeriyor elbette. Bu sefer de ABD ekonomisi Covid-19’un ekonomide yarattığı şoktan çıkmakta.
Bernanke’nin 2013’te yaptığı hataların tekrarını engellemeye kararlı olan Powell liderliğinde Fed, yine tahvil alım programını azaltarak küresel piyasalara verdiği likiditeyi azaltmaya başlayacak.
Bu süreç tamamlandığında da belli bir vade ile yine faiz artıracak. Ancak Powell’in açıklamaları sonrasında dolar endeksi değer kazanmak yerine bir miktar değer kaybetti ve ABD tahvil faizleri neredeyse hiçbir tepki vermedi.
Bunun sonucunda da zaten kırılgan durumdaki gelişmekte olan ülke ekonomileri ve piyasaları en azından Fed’den bir darbe almadan, dünyanın en büyük merkez bankasının yol değişimine eşlik edebilecek.
Peki, bu nasıl oldu?
Powell ve ekibi bugünün hazırlığına tam bir sene öncesinden başladılar. 2020’de yapılan aynı Jackson Hole toplantısında enflasyon hedeflemesinde değişiklik açıklandı.
Katı bir yüzde 2 hedefine göre faizleri ayarlamak yerine, uzun ve enflasyonsuz yılların verdiği tecrübe ile önce yıllık enflasyonun yüzde 2’yi geçmesine rağmen, para politikasının buna tepki vermeyeceği bir altyapı değişikliği ilan edildi.
Tam da bu sayede Fed faiz artırmadan mevcut durumda yüzde 5,4 olan ABD enflasyonundaki gidişatı izleyebiliyor.
Covid-19 salgınının ekonomilerde yarattığı büyük oynaklıkların düzene girdiği noktada oluşacak enflasyon seviyesine göre faiz kararını almayı bekletebiliyor.
Pandemi öncesine göre halen fazladan 6 milyon işsiz Amerikalı olması, enflasyondaki maliyet unsurlu baskıların yoğun bir kapanmanın ardından yaşanan açıklamaların getirdiği ertelenmiş talep ve tedarik sorunlarından kaynaklandığını sakin sakin anlatıyor. Aşılamaya rağmen Delta varyantının önümüzdeki kış aylarında ABD ekonomisinde yaratacağı olası tahribatı görmeden erken bir faiz artışını sonradan bir faiz indirimine çevirmek zorunda kalmamak için beklemeyi seçtiğine tüm dünya piyasalarını ikna edebiliyor.
Buna karşılık, pandemi döneminde ABD vatandaşlarının mevduat hesaplarında biriken 3 trilyon doların piyasaya talep olarak döneceğini, işsiz sayısı azaldıkça ve ücretler arttıkça bu eğilimin artacağını tane tane anlatıyor.
Bu nedenle de tahvil alım programını bitirmenin, ABD ekonomisine fazladan dolar enjekte etmenin zamanının "yavaştan" geldiğini ve 2021 bitmeden devreye sokulacağını ilan ediyor.
Aylık 120 milyar doları piyasaya enjekte etmeye yarayan tahvil alım programında kademeli sıfıra yönelme ile faiz artırmanın arasındaki bağı bu sayede koparmış oluyor.
ABD ekonomisi özelinde bundan sonraki pandemi sürecinde aşılama nedeniyle hastalığın 2020’de ekonomide ilk yarattığı zararın eşi beklenmiyor. Bu tek başına tahvil alımı programını sıfırlamaya yeterli. Ancak Delta varyantı ve benzerlerinin çıkma olasılığı ekonomideki toparlanmayı yavaşlatabilir, şimdiden sevkiyat ve mal tedarik problemleri üzerinden üretimde yavaşlama yaratıyor. Bu da faiz artışı için en az bir sene daha geçmesi gereğini garantiliyor.
Aynı durum Fed’in "enflasyon pandemi etkisi nedeniyle yüksek ve bu yükseklik geçici" söyleminin altını oyuyor, çünkü tedarik sorunun devamı enflasyondaki artışı daha geniş bir tabana yaygın ve kalıcı hale döndürebilir. O nedenle tahvil alım programı azalırken, Fed faiz artırma kararını ekonomideki dinamiklere göre verecek.
Tüm bu açıklamaların özü esasta ezelden dünya piyasaları ve ekonomilerini etkileyen Fed faiz politikasında ultra gevşek uygulamadan daha sıkı para politikasına geçişin ilanı. Yükselen enflasyonun gereği yapılırken, ekonominin de yavaşlatılmaya başlanacağı davul ve zurnayla açık ediliyor. Ve piyasalarda şimdilik bir oynaklık, sert dalgalar yaratmadan.
Merkez bankacılığının aldığı ve alması gerektiği şeklin değişimi daha çok tartışılacak. Ancak, özerk, güvenilir, uzun soluklu bir perspektifle para politikası yönetmenin, politikacıların müdahalelerinden uzakta işine odaklanmanın nasıl sonuçlar verdiği ortada.
Türkiye’de para politikası uygulamalarının başımıza açtığı ekonomik dertlere bakınca, yukarıda yazılanların önemi bir kez daha, bir kez daha ortaya çıkıyor.