Pelin Cengiz
Acele kamulaştırmadan acele mülksüzleştirmeye doğru
Devlete ait elektrik üretim şirketi Elektrik Üretim A.Ş.'yi (EÜAŞ) bundan sonra enerji sektöründe daha fazla göreceğimizin emareleri artıyor. Malum, EÜAŞ kömürlü termik santral projelerinde AKP iktidarının yeni kozu olarak başrolde giderek daha fazla sahne alıyor.
Akkuyu nükleer santralindeki EÜAŞ gelişmelerinden "İktidarın enerji projelerinde yeni kozu EÜAŞ, (İKTİDARIN ENERJİ PROJELERİNDE YENİ KOZU EÜAŞ) başlıklı yazıda bahsetmiştim.
3159 MW kömürlü termik santral kurulu gücüne sahip EÜAŞ, Türkiye'nin en büyük elektrik şirketi. İnternet sitesinde yer alan verilere göre bu kapasiteyle Türkiye'deki toplam kurulu gücün yüzde 15.70'ine sahip. Ama iş bununla sınırlı değil. 5800 MW gücünde yeni kömürlü termik santral planlarıyla, Türkiye'nin en büyük kömürlü termik santral işletmesi. EÜAŞ, aynı zamanda Türkiye'nin en büyük linyit rezervine de sahip.
Ocak ayında, EÜAŞ amaç ve faaliyet konusunu düzenleyen 6'ncı maddede değişikliğe gidilerek, "EÜAŞ, işletme döneminde termik santrallerin teknik nedenlerle çalıştırılamaması ve elektrik üretiminin yapılamaması durumunda, kendisine ait maden sahalarında üretilen kömürleri piyasaya satabilecek" düzenlemesi yapıldı.
EÜAŞ özellikle elektrik üretimde kömürlü yakıt kullanan şirketlere ve kömür madenciliğine önemli imtiyazlar sağlıyor. EÜAŞ, kömür rezervlerinin kamu kaynakları ile geliştirilmesi, finansal risklerinin teşviklerle aşılması ile verimsiz ve kâr etmeyecek kömür yatırımlarını, yatırımcılar ve bankalar için cazip hale getirmesi gibi başlıklar altında kamu kaynaklarını kirli kömür şirketlerine aktarıyor.
İş bununla da bitmiyor.
Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesine göre; savaş, doğal afet gibi olağanüstü durumlarda kamulaştırma yapılmak istenen taşınmaz hakkında bilirkişi tarafından bedel tespitinin yapılması dışındaki tüm işlemler sonradan yapılmak üzere acele kamulaştırma kararı verilebilir.
Türkiye'de epeydir ağırlıklı olarak kentsel dönüşüm, ulaşım, mega projeler ve bazı enerji projeleri için acele kamulaştırma kararları alınıyor. Olağanüstü hallerde uygulanan acele kamulaştırma yıllar içinde giderek sıradanlaştırıldı, hatta olağanlaştırıldı.
Bakanlar Kurulu, daha önce bir çok HES ve termik santral projesi için EPDK'ya (Enerji Piyasası Denetleme Kurulu), kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri için bazı belediyelere, baraj tipi hidroelektrik santraller için ise DSİ'ye (Devlet Su İşleri) "acele kamulaştırma" yetkisi verdi.
Bakanlar Kurulu'nun son gözdesi EÜAŞ.
Geçen hafta Eskişehir Alpu Ovası'na yapılmak istenen termik santral için koordinatları EÜAŞ tarafından belirtilen alanın acele kamulaştırılmasına yönelik Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldı. Karara göre, göre termik santralin inşası amacıyla bazı taşınmazların EÜAŞ tarafından acele kamulaştırılacağı ilan edildi. Bu kararla, Eskişehir'in Tepebaşı ilçesinde 1125 hektarda Beyazaltın (Sepetçi) ve Margı mahallelerinde 325 parselin acele kamulaştırılması söz konusu.
İlginçtir, bu karar Yırca'da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun verdiği "Enerji planlamalarında acele kamulaştırma yapılmaz" kararına aykırı olduğu gibi tam bir yangından mal kaçırma hareketi. Hatırlanacağı gibi, Danıştay, Kolin Grubu'nun mahkeme kararını beklemeden bir gecede 6 bin zeytin ağacını kökünden katlettiği Manisa'nın Yırca köyünde termik santral projesi için alınan acele kamulaştırma kararını esastan iptal etmişti.
Üstelik, Eskişehir'deki bu acele kamulaştırma kararının, 26 Nisan 2018 tarihinde yapılacağı duyurulan ve üçüncü kez ertelenen ihale tarihine denk gelmesi de ilginç. Daha önce 7 Mart'ta yapılacağı açıklanan termik santral ihalesi 26 Nisan'a ertelenmişti. Geçen hafta itibariyle tarih 15 Ağustos'a uzatıldı. Böylece ihale üçüncü kez ertelenmiş oldu.
Belli ki, Türkiye'nin en verimli tarım arazisine yapılmak istenen termik santral için özel sektörden yatırımcı çıkmıyor. Projeye farklı gerekçelerle talip çıkmıyor olabilir ancak kentteki topyekün termik santral karşıtlığının önemli bir etkisi olsa gerek. Şirketler yurttaşları karşısına alarak böyle "dertlerle" çok açık "uğraşmak" istemiyor.
Bu tür projelere karşı geliştirilen her türlü tepki ve muhalefet projelerin hayata geçiş tarihlerinde uzun ertelemelere yol açıyor, gecikmeler maliyetlerin artmasına sebep oluyor. Acele kamulaştırma kararıyla bir yandan muhalefet edenler baskı altına alınırken bir yandan da yatırımlar rahatlatılıyor.
Öte yandan, bu EÜAŞ için verilmiş ilk acele kamulaştırma kararı da değil.
Geçtiğimiz aylarda, İstanbul ve Tekirdağ sınırları içerisinde yapılması planlanırken yeri değiştirilen ve Silivri'den vazgeçilerek Çerkezköy ve Vize'ye yapılmasına karar verilen termik santral için verilen acele kamulaştırma kararı ile ilgili önemli bir gelişme yaşanmıştı.
Şubat 2017'de Resmi Gazete'de yayımlanan acele kamulaştırma kararı ile birlikte Tekirdağ'da tarım arazilerini de kapsayan 5450 dönümlük bir alan hakkında kömürlü termik santral kurulması için "acil kamulaştırma" kararı çıkarılmıştı.
Danıştay 6. Dairesi'nin kararında mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasa'ya uygun olarak, yasa ile sınırlandırılmasının mümkün olduğu ancak, buna ilişkin düzenlemelerin öncelikle kamu yararına dayandırılması gerektiği belirtildi. Bakanlar Kurulu'nun acele kamulaştırma kararından hukuka uyarlık bulunmadığına hükmeden Danıştay, itiraz yolu kapalı olmak üzene Bakanlar Kurulu'nun kararının yürütmesini oybirliği ile durdurdu.
Yine birkaç yıl önce aynı şekilde Çayırhan-B Termik Santrali'nin inşası amacıyla Ankara Nallıhan'da taşınmazların EÜAŞ tarafından acele kamulaştırılmasına karar verilmişti.
EÜAŞ tüm bu faaliyetleri, bu kömür sahalarını ve termik santralleri, daha sonra özel sektöre devretmek üzere gerçekleştiriyor. Bir anlamda bu işe girmeyi düşünenleri heveslendiriyor, işini kolaylaştırıyor.
Dolayısıyla enerji projeleri için EÜAŞ'a sunulan bu acele kamulaştırma yetkisi hem hukuka açıkça aykırı olduğu gibi, iklim değişikliği yaratacak, insan ve çevre sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olacak, hem de bu şekilde yurttaşlar kömür için mülksüzleştirilecek. Burada kamu yararı değil sermaye yararı vardır, ÇED toplantılarında insanları susturup konuşturmayan kamu, sermayenin sesiyle konuşuyor.
Bu yapılan açık bir mülksüzleştirme pratiğidir, bunun adı acele mülksüzleştirmedir, hiçbir parasal ödemenin ne yaşam alanlarını, ne tarım toprağını ne de doğayı geri getirmesi mümkün değildir...