İnci Hekimoğlu
Açıkla Kılıçdaroğlu!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası'yla ilgili gizli bir kararname olduğuna ilişkin iddiasına gelen yalanlama üzerine, iki gün önce Twitter hesabından şu mesajı paylaştı:
"Sarayda oturan zat, Tank Palet Fabrikası’nın Katar ordusuna peşkeş çekildiğini inkâr etmişti, gerçekleri söyleyen özgür medyayı da yalan haber yapmakla suçlamıştı… Ama ben onun gizlediği tüm gerçekleri halkımla paylaşmaya devam edeceğim!"
Kılıçdaroğlu'nun halktan gizlenen gerçekleri açıklamaktaki kararlılığını takdir ettik. Bir ana muhalefet partisi liderinin yapması gereken de budur.
Ancak, Kılıçdaroğlu öncelikle "dokunulmazlıkların kaldırılması"na "evet" diyerek rejime neden payanda olduğunu açıklamalı.
CHP demokratik kamuoyunu bu rejime niye kurban ettiğini açıklamak zorunda.
Hele ki HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarından sonra. Hele ki o Demirtaş yerel seçimler öncesi iki cümlesiyle CHP'nin büyükşehirleri almasını sağlamışsa.
Demirtaş, gazeteci Hayri Demir ve siyaset bilimci Hasan Kılıç'ın kaleme aldığı "Değişen Bir Şey Yok/ Meclis’ten Mahpushaneye Kürt Milletvekilleri" kitabına verdiği söyleşide bir soruya, "dokunulmazlıkların kaldırıldığı Anayasa değişikliği teklifinin TBMM’deki oylamasından birkaç gün önce CHP’li bir milletvekilinin, Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyaret ettiği ve bu görüşmeden sonra CHP’nin tavrını 'evet' olarak belirlediği" yanıtını veriyor.
Demirtaş, "Size göre CHP’ye düzenlemeyi destekleme kararı aldırtan neydi?" sorusuna yanıt verirken belli ki bildiklerinin tamamını da açıklamıyor.
"CHP’nin tarihî bir ‘hata’ yaptığı belliydi. Ama bu hatalarını CHP yönetimi şu ana kadar resmî olarak kabul etmedi. Bireysel olarak bazı CHP’liler bunun hata olduğunu söylediler sadece. Ama CHP yönetiminin o günlerde neden böyle bir ani karar aldığına dair çeşitli duyumlarımız var tabii ki. Spekülasyonlara yol açmamak adına ben de bunları şu anda tekrar hatırlatmak ve altını çizmek istemiyorum. Fakat bir gün her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacaktır."
Farklı tarihlerde yazdığım iki yazıda bu iddiaya yer vermiş ancak CHP yönetimi tarafından sessizlikle karşılanmıştım. Bizim aldığımız bilgi Genelkurmay'a giden kişinin bir CHP milletvekillinin değil, bizzat Kılıçdaroğlu olduğuna yönelikti.
Nitekim halen Kandıra F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ söz konusu kitap için yapılan söyleşide, "CHP’nin ulusalcı kesiminin asker bağlantılı politik kanallarının o dönem Kılıçdaroğlu üzerinden sürece müdahale ettiği ve ‘Anayasa’ya aykırı ama evet diyeceğiz’ açıklamasının bundan sonra geldiği de bildiklerimiz arasında" derken, HDP eski Grup Başkanvekili İdris Baluken ise "Dokunulmazlık oylamasındaki tutumuyla Meclis’in etkisizleşmesinden, hatta tasfiyesinden rejim değişikliğine kadar giden bütün süreçte CHP’nin tarihî vebali ve sorumluluğu vardır. CHP’nin devletin saklı dehlizleri yerine meydanlardaki halk denizini dikkate almadığı sürece bu çıkmazı aşamayacağı düşüncesindeyim" sözleriyle CHP'nin temel sorununa vurgu yapıyor.
Hatırlatmak gerekir ki, parti içinde de ciddi sarsıntılara yol açan bu tarihî 'hata'ya o dönemde karşı çıkan CHP'li milletvekillerinden bazıları sonraki seçimlerde aday gösterilmemiş, partiden bir şekilde tasfiye edilmişti. Daha sonra muhaliflere ihtiyaç doğduğu için bazıları PM'ye dahil edilerek, parti içi muhalefetin ayrışmalara neden olması engellenmişti.
Örneğin eski İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner bu isimlerden biriydi. Cihaner de 2017'deki rejim değişikliğinde "dokunulmazlığa evet denilmesinin payı olduğunu" söyledi ve "bu tutuma yönelik parti yönetiminde hâlâ bir özeleştiri yapılmadığına" dikkat çekti.
Bugün gelinen nokta ise CHP'yi, bırakın "özeleştiri"yi çok daha fazlasını yapma yükümlülüğü ile karşı karşıya bırakıyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncelikle "Anayasa'ya aykırı ama evet" demesine neden olan etkenleri, Genelkurmay'a kimin gittiğini, hangi gerekçelerle "evet"e ikna edildiklerini açıklamak zorunda.
Bunu yalnız Demirtaş'a, Yüksekdağ'a, Baluken'e, HDP'ye, HDP'li seçmenlere değil, rejimi değiştirebileceği, demokratik hukuk devletini yeniden kurabileceği inancıyla CHP'ye oy vermiş bütün seçmenlere borçlu.
Tank Palet Fabrikası'na gösterdiği duyarlılığı seçmenlere karşı da göstermesi gereken CHP yönetimi, rejimin değişmesine katkı vermeseydi zaten Tank Palet Fabrikası da satılmazdı.
Yani 'lokal' muhalefetle "mış" gibi yaparak rejime karşı muhalefet ediyor gibi görünen CHP, seçmenlerini kandırmasının bedelini ödemeyeceğini düşünüyorsa yanılıyor.
Siyasilerin tutukluyken yeniden tutuklanabildiği, açık faşizme doğru yol alan bir yönetim şekli ortadayken HDP milletvekili Erol Katırcıoğlu'nun dediği gibi "Demirtaş ile ilgili sözde yargı kararı, CHP'nin 'dokunulmazlıkların' kaldırılması kararıyla açılan yolda döşendi. Bu nedenle de bu kararın kaldırılması sorumluluğu da büyük ölçüde CHP'dedir."
Evet "CHP yaptığı yanlışı düzeltmelidir! Bekliyoruz!"