Candan Yıldız
Af tartışmasına devam…
Biz diyelim "Çakıcı affı", onlar işin esasının etrafından dolanarak "İnfazda ceza indirimi" desinler… Meclis açıldı, öyle ya da böyle teklif gündeme gelecek. Bu nedenle tartışmaya devam…
Suç ve cezanın karmaşık ilişkisinde, "affeden kim olmalı" sorusunun yanıtı pek de kolay değildir. Devletin soyutlama düzeyinde adil ve tarafsız olduğu kabulü mü "ona karşı işlenmiş suçu" affetmeyi meşru kılıyor? Ya da devletin yargı kolunun bütünüyle "adaletli" olduğu kabulü mü söz konusu? Ya da suçun affedilmesindeki yetkinin sınırı nerede başlıyor nerede bitiyor? Sorulması gereken sorular… Lakin memleket şartlarına fazla…
Biz en iyisi reel siyasete dönelim…
AKP ve MHP arasındaki af tartışmasının belirleyicisi "kişiye karşı işlenen bir suçu devlet affedebilir mi?" etik tartışması değil elbette. Olsa olsa yeni rejim kurucuları arasında iktidar paylaşımının pazarlık marjlarını anlatır bizlere… Güç paylaşımı mücadelesindeki, tabandaki organik kalabalığın araçsallaştırılmasının dolayımıdır…
Dindar kesimlerin af meselesine yaklaşımı işte bu marj pazarlığının içerisinde yer alacaktır. 28 Şubat sürecinde hüküm giyenlerin akıbetinin ne olacağı, MHP’nin teklifine yapılan eleştirilerin gerekçelerinden biri olarak yazılmaya başlandı. 28 Şubat darbesinde ordudan atılan; Her Taraf Yayın Kurulu Başkanı Mehmet Yavuz Ay’ın "28 Şubat mağdurlarının sıkıntıları giderilmeden, genel hatlarıyla insanlara karşı suç işlemiş mahkûmların af ya da ceza indirimi rüzgârı estirilmektedir. Kişilere karşı işlenmiş suçların faillerini affetmek, kötülüğü ödüllendirmektir. Yine öldür, yine çal, yine gasp et, yine uyuşturucu sat, adam kaçır, kadın ticareti yap denmekte değil midir?" sözleri dindar kesimin beklentilerine ilişkin samimi bir talebi dile getirse de, kendilerinden varsaydıkları iktidara da pazarlık malzemesi sunar.
28 Şubat ve FETÖ Mağdurları İnisiyatifi’nin "İslami anlamda hangi camiaya mensup olursa olsun onların serbest bırakılması, adaletin yerini bulması" talebi de, dindar mahallenin, yeni rejim inşa ortaklık ve geriliminin bir tarafını tarif eder. Devlet çarkında öğütülüp/öğütülmeyeceklerinin sınavlarından biri olarak baktıklarını anlatır.
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın "Af listesinde câniler var, uyuşturucu suçluları var. Ama 28 Şubat mağdurları yok. Fikirlerinden ötürü içeri atılan insanlar yok. Adalet duygusu yitirilmemeli" sözleri de tabandaki, ortaklık gerilimini doğrular nitelikte. AKP-MHP ortaklığının devlet projesi olduğu kabulünün bile bu gerilimin tabanda çözülmediğini gösterir.
Meclis açıldı. Yeni yasama döneminde gündemlerden biri hiç kuşkusuz af teklifi olacak. MHP lideri Bahçeli kararlı olduğunu bir kez daha dile getirdi. "Verdiğimiz sözleri sonuna kadar tutacağız" dedi. Öyle görünüyor ki, Cemaatçi hakim ve savcıların kararları ile hüküm giyenler konusu, pazarlık masasında olacak. Bu af teklifine nasıl yansıyacak, ya da solcuları/Kürtleri kapsayacak mı göreceğiz. Zira KCK davalarının Cemaat hakim ve savcılar tarafından yürütüldüğünü hatırlamak gerekiyor.
Cumhur İttifakı'na halel getirmeyecek af tartışması, tarafların güç devşirme alanlarını tazelemek anlamına da geliyor. Bahçeli’nin dediği gibi, "Özgül ağırlığımız, güçlü potansiyelimiz siyasi temsilimizin çok üstündedir". Çakıcı’ya karşı Peker gücü diye de bakabiliriz.
MHP ve AKP bir noktada uzlaşabilir. Bu tartışmaya su taşıyacak açıklamalar biraz daha malzeme olarak toplansın, eli güçlendirecek argümanlar derlensin, iç siyaset için zamanlamanın önem arz ettiği gündem malzemesi hasıl olsun, af tartışması olgunlaşacaktır ve karara bağlanacaktır.
Hapishanelerde kapasite aşımı gerçeğinin arkasına sığınılarak meşrulaştırılmaya çalışılan af teklifinin MHP ve AKP arasında gidip gelmesi de muhalefetin ayıbı olsun.