Eser Karakaş
AKP, 23 Haziran sonuçlarını iyi anlayamamış
Ben bu Altun çiftini (Fatmanur-Fahrettin) çok sevdim, çünkü bir simge bu çift, 23 Haziran seçim sonuçlarının da simgesel bir özeti, aşağıda nedenini anlatacağım.
Kimse 31 Mart ve 23 Haziran sonuçlarında ağırlıklı faktörün ekonomi olmadığını söyleyemez ama AKP’nin ve lider kadrolarının yarattığı vicdani problemlerin de çok önemli ikinci belirleyici olduğunu da unutmayalım.
31 Mart seçimlerine giderken İstanbul’da AKP favori görünüyordu ama seçimi az bir farkla da olsa İmamoğlu kazandı, bu sonuçta ekonomi faktörü ağır bastı.
Ancak, ne oldu da, iki buçuk ayda on beş bin oy farkı sekiz yüz bine çıktı?
Burada başta vicdan olmak üzere ekonomi dışı faktörlerin ağır bastığını görmek lazım.
AKP’nin ise meselenin vicdan boyutunu görmediği ya da hâlâ görmek istemediği anlaşılıyor.
2013’de Soma’da bir Başbakanlık danışmanının yerde yatan bir işçiyi polis gözetiminde tekmelemesiyle başlayan, hayatını bir polis hatası nedeniyle kaybeden on beş yaşında bir çocuğun tepkili (bundan normal ne olabilir?) annesinin yuhalattırılması ile devam eden, KHK’larla, kamu hizmetine girişlerde mülakat skandalları ile, gazetecilerin, öğretim üyelerinin hapislere atılması ile, Çorlu tren kazası (!) ile zirve yapan bir vicdan acıması sürecinden bahsediyorum.
Bu vicdan kanaması sürdüğü sürece de AKP’nin oyları, negatif büyümeden çok düşük pozitif büyümeye geçilebilse bile hep aşağı yönde hareket edecek.
Ancak, gözlemlerim AKP yönetiminin 23 Haziran sonuçlarını iyi analiz edemediği, bırakın kapsamlı bir analizi, hiç anlamadığı yönünde.
Gelelim Altun çiftine.
Milyonlarca insanını işsiz olduğu bir ülkede Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde (sarayında) görevli İletişim Başkanı ve eşinin çift maaşlı olmaları ve bu durumun haklı gerekçelerle basında eleştirilmesi karşısında bu kişilerin verdiği tepki vicdani kanamayı arttırıcı bir mesele.
İlk seçimlerde vicdan meselesi yine gündemde olacak ve seçmenin aklının, kolektif hafızasının bir yerinde de Fatmanur Hanım’ın bir alıntı ile "sabrımızı taşırmasınlar" ifadesi yer alacak.
Daha da ötesi, çift maaşların kaynağı bir biçimde kamu yani kamu parasının kullanımı; demokrasileri gerçek demokrasi yapan konu kamu parasının vergi mükellefi, seçmen tarafından kullanım aşamasında denetlenmesidir.
AKP ise bu denetimden nefret ediyor, bu nefretin bir sonucu olarak Sayıştay’ı her geçen gün bir hayalet kuruma çevirmeye doğru adımlar atıyor.
Bu durum çok da yeni bir durum değil; seneler önce rahmetli Süleyman Demirel, Tercüman gazetesinin sahibine bir kamu parası aktarmış idi, bu konu çok eleştirilince de "verdi isem ben verdim, kime ne?" diyebilmiş idi.
Dikkatinizi çekerim Tercüman’a verilen para Demirel ailesinin şahsi, ailevi parası değil, kamu parası idi.
23 Haziran öncesi İBB’nin Diyanet Vakfı’nın kurduğu bir üniversiteye 43 milyon TL kaynak aktardığı ortaya çıktı (basın kaynaklı bir bilgi) ve bu durumun da gerekli ölçüde üzerine gidilemiyor necip ülkemizde.
Kamu parasının kullanımı her ülkede tartışılır, tartışılmalıdır.
Altun çiftinin çift maaş aldığına yönelik sosyal medya haberlerine ise bir mahkeme (!) erişim engeli koyuyor; vergi mükellefleri bunu konuşmayacak da neyi konuşacak?
Mahkeme galiba bu kararında başvurucunun kişilik haklarının ihlali konusunu öne çıkarmış; kamu yararı açısından (yargı kararı söz konusu) Altun çiftinin kişilik hakları mı yoksa kamu parasının etkin olmayan yöntemlerle kullanımının eleştirilmesi mi, bu hakkın kullanımı mı daha önemlidir?
Bu tür haberlere yönelik mahkemeler tarafından getirilen erişim engelleri de vicdan kanamalarının çok önemli bir nedeni.
Bir olayı hatırlatayım; bir bakanın (ismi çok önemli değil) yeğeninin biraz ilginç yöntemlerle bir üniversitede araştırma görevlisi kadrosuna atanmasının eleştirilmesi sonrası yine bir mahkeme rektörlük sınav sonuç ilanına erişim engeli getirmiş idi.
Bu tür küçük haberler birikti ve 23 Haziran’a geldik.
Altun çiftinin çift maaş haberi ve mahkemece getirilen erişime engel olma keyfiyeti 23 Haziran sonrası.
Bence bu süreç böyle devam etmeli.
Seçimler muhtemelen 2023’e kalmayacak.
Ben, şahsen, Altun çiftini çok sevdim doğrusu.
Ama, böyle davranan bir kişinin Cumhurbaşkanlığı İletişim sorumlusu olması da ayrı bir mesele.
Ancak, ben durumdan memnunum.