Ergun Babahan
AKP-CHP-MHP falan hikaye! Bu ülkenin tek partisi var: Devlet
Yine bir kuşatılmışlık duygusu, sürekli güçlü bir müteffik arayışı, bir Amerika’ya, bir Rusya’ya yaslanma siyaseti… Osmanlı’ya göre daha güçlü bir ordu ama sadece Osmanlı’ya göre. Amerika ve Rusya karşısında hiçbir başarı şansı olmayacak askeri bir güç.
Yine de bölgenin karmaşık siyasi yapısı, güçler dengesi nedeniyle etkinliği göz ardı edilemeyecek bölgesel bir güç. Daha zayıf komşularla ilişkisi giderek daha fazla Saddam Hüseyin’in Irak’ına benzeyen bir ülke.
Ve bu ülkenin tek bir partisi var: Devlet…
Adına ister AKP, ister CHP, isterseniz MHP deyin mevcut partilerin tamamı aynı devletin farklı isimlerdeki şirketleri. Tekel yasasını aşmak veya müşteri çeşitliliğini sağlamak için yaratılmış markalar. Kimi taşradaki, tüketiciye kimi de Beyaz Türklere hizmet veriyor.
Başkanlık sistemi, Suriye ve Irak politikaları gibi konularda yekvücut oluveriyorlar.
Anladığım kadarıyla sistem şöyle işliyor. Bürokrasi dediğimiz yüzlerce yıllık yapı, tehditleri ve öncelikleri belirliyor. Milli Güvenlik Kurulu bu görüşleri benimsiyor. Ardından birileri ana muhalefet ve muhalefeti ‘‘bilgilendiriyor.’’
‘‘HDP’nin bu şekilde güçlenmesi üniter yapıya tehdit, önünün kesilmesi lazım. Barış süreci Kürtlere yarıyor’’ raporu gelince mesela Milli Güvenlik Kurulu ‘Çökertme’ diye bir plan kabul edip hayata geçirilmesine karar veriyor.
Sonra, devleti temsil eden bazı kişiler CHP’ye gidiyor ve oradaki bağlantılarıyla görüşüyor. Ardından yıllarını devlet bürokrasisinde geçirmiş, devletin güç ve kabiliyetini bilen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ‘anayasaya aykırı’ olmasına rağmen dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘Evet’ oyu vereceklerini açıklıyor.
Aralarında CHP’lilerin, AKP’lilerin ve MHP’lilerin de olduğu 112 milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılıyor ama tutuklanan sadece HDP’liler oluyor. Anlaşıldığı kadarıyla, CHP liderine sadece Kürtlerin dokunulmazlığının kaldırılmasının soruna yol açacağı anlatılıyor ve dokunulmazlığı kaldırılan CHP milletvekillerine ‘dokunulunmayacağı’ konusunda garanti veriliyor.
Fikri Sağlar’a göre, ‘‘Dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı oy kullananların partiden atılacağı’’ açıkça söyleniyor. Bu konudaki emrin ne kadar yukarıdan geldiği böylece daha net anlaşılıyor.
Ne olduğu karanlık bir 15 Temmuz darbesinin ardından MHP liderinin aklına birden ‘başkanlık’ sistemi geliyor. Bunun hikmet-i sebebi de, parlamenter sistemin, bir gün HDP’nin de içinde olacağı bir koalisyonu kaçınılmaz hale getirmesi olarak görülüyor. Tekli devletin sindiremeyeceği, hayal bile edemeyeceği bir şey bu gelişme elbette. Başkanlıkla HDP 300 milletvekili de kazansa, devlet işlerinden uzak tutulması garanti altına alınıyor.
Hile-hurdayla malul bir referandum sürecine meşruiyet kazandıran ilk adım CHP’den ve Kılıçdaroğlu’ndan geliyor. CHP, referandumu sorgular görünüp Hayırcıların gazını alma işlevini üstleniyor. AKP’lilerin de söylediği gibi, referanduma karşı olan kesimlerin protestoları yavaş yavaş sönüyor. AKP’nin akıllı bir taktikle bu kesiminin üzerine Gezi’deki şiddetle gitmemesi de geçici isyanın ateşini düşürüveriyor. Sonuç alınması neredeyse imkansız bir hukuki sürece bağlanıyor umut.
Artıgerçek’te kaleme alındığı gibi CHP, Edirne’den sonra AKP değil. CHP, Türkiye sınırları içinde de AKP. Sadece Avrupa Parlamentosu’ndaki oylamada AKP ile birlikte hareket etmiyor. Kürt meselesinde, rejim değişikliği konusunda da aynı adımları atıyor.
CHP’nin AKP’den tek farkı, içki ve kadına bakışta gibi görünüyor. Mesela Antalya’da uygulamaya geçtiği iddia edilen ‘içki yasağı’na gösterdiği tepki, hileli olduğunu söylediği referanduma gösterdiği tepkiden daha güçlü oluyor.
Zenginliği sadece devlet üzerinden sağlamış, bilimde-sanatta sürekli çuvallamış, güçlü bir sivil toplum oluşturamamış ülkelerde hayatın her alanını devletin kontrol etmesi kaçınılmaz bir gerçeklik. Türkiye, gerçek bir burjuvaziye sahip olamadığı ve hiçbir zaman olamayacağı için de gerçek bir demokrasi olması neredeyse imkansız. Bu girdiği yolda çoğulcu bir demokrasiye ulaşması artık mümkün değil.
Toplumun yarısına yakınının bu gidişattan rahatsız ve mutsuz olduğu bir tabloda da bu durumun yaratacağı tek şey kaos ve yoksulluk olacaktır.
Türkiye cehenneminin yaşamadan cenneti göremeyecek belli ki...