Ahmet Nesin
AKP’nin Fethullah Gülencileri: Erdoğan ve Arınç…
"Sevgilerimi iletin, bir emri olur mu, tavsiyeleri olur mu öğren" Recep Tayyip Erdoğan
15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana aynı tartışma devam ediyor, Fethullah Gülencilerin siyasi ayağı mutlaka bulunmalı diye. CHP ve HDP kaç kez önerge verdiler meclise, sanırım kendileri bile unutmuşlardır. Son günlerde yine alevlendi bu tartışma, çünkü bu kez söyleyen MHP genel başkanı Devlet Bahçeli. Bişeyler kötü mü gitmeye başladı, Ergenekon’un içinde bir çatlak mı var, Ergenekon yavaş yavaş Erdoğan’dan uzaklaşırken Bahçeli vasıtasıyla bişeyler mi ima ediyor, bunları ileride yazacağım. Burada yazacağım farklı, AKP içindeki Gülencileri bulmak için meclis araştırması şart mı, bunu tartışacağım.
Terörist gazeteci sayıldığımdan dolayı ben Türkiye sınırları içinde hiçbir işlem yapamıyorum, hâlâ pasaport alamıyorum, o yüzden ilk kez yada çok nadiren yaptığım bişeyi yapacağım, söze "Ben olsaydım" diye başlayacağım.
Evet, ben iktidarın yada cumhuriyet savcılarının yerinde olsaydım ilk satırdaki tümceyi alır ve hem Recep Tayyip Erdoğan, hem de Bülent Arınç hakkında ya suç duyurusunda bulunur yada soruşturma açardım. Yukarıdaki konuşma 2013 yılının başlarında, Mayıs ayında yada biraz öncesinde gerçekleşiyor, yani 17-25 Aralık rüşvet skandalından bikaç ay önce. Bu olaydan 1 yıl önce de (2015 Şubat) Gülenci olduğu söylenen savcının MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı ifadeye çağırdığı biliniyor. Ve 15 Kasım 2013 tarihinde dershaneleri kapatma kavgası başlıyor. Bu tarihleri aklınızda tutun ve sonrasını bu tarihlere göre okuyun.
Erdoğan başbakan olarak ABD’ye gider, heyette Bülent Arınç da vardır. Sonrasını Arınç anlatıyor: "Biz dört günlük bir ziyaret yaptık. Konu Amerika olunca, eşim de olunca mümkün olursa Hoca Efendi’ye ziyaret yapar mıyız diye gönlümden geçirdim. Hanım da çok sevindi. Başbakana da gitmeden önce konuyu açtım. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz dedim. Çok memnun oldu. ‘Keşke biz de görüşebilsek’ dedi. ‘Selamlarımızı götürürsünüz’ dedi. Eşimle birlikte ayın 15’inde oradaydık. Karayolu ile takriben 4 saatte gittik. Birkaç saatlik misafiri olduk. Bu ziyaretimiz bir resmi ziyaretin ötesinde kendisini çok seven bir dostun ziyareti olarak düşünmek lazım. Ben 1975 yılından beri tanıyorum. Çok büyük bir saygım ve sevgim var. Biz onu tanıdık o da bizi sevdi. Hatta o zamanlar bekardım. Annem, rahmetli, kendisine yemek hazırlar cumadan sora evimize davet eder yemek yerdik. Daha sonra hizmetleri büyüdü. Kendisini sevenlerin halkası genişledi. Sayın Başbakana bu konu sorulduğu zaman kendisine vekaleten yaptığımı ifade etti. Bu ziyaret 40 yıldan beri kendisini seven sayan bir insanın eşiyle yaptığı bir ziyarettir. Başbakan bizden ‘sevgilerimi iletin, bir emri olur mu, tavsiyeleri olur mu öğren’ dedi. 3 saate yakın birlikte olduk. Hükümetle cemaat arasında bir soğukluğun olduğu söyleniyor. Bunları kesinlikle reddediyorum. Hoca Efendi’yi tanımayanlar böyle söylüyor. Hoca Efendi siyaset üstü bir insan. Onu bir partinin dar kalıpları içerisinde düşünmemek lazım. Türkiye’yi ve dünyayı çok yakından takip ediyor. Başbakanın şahsına karşı çok büyük duaları var ve çok seviyor. Ancak bazı konularda, üslup konusunda bazı konulara dikkat etmemizi söylüyor. Arada fitne çıkarabilecek laflardan uzak kalmak gerektiğini biz de o da ifade ediyoruz. Biz yanlış varsa düzeltebileceğimizi ifade ettim. O da bunlardan çok memnun oldu. Benim düşünceme göre, Tayyip Bey’e göre de bir AK Partili Fethullah Gülen beklemiyoruz ve istemiyoruz. Bizimle ilgili bir sorun görünmüyor. Bize çok büyük iltifatlarda bulundu. Geçmiş dostluğumuzun arttığını gördük. Daha dikkatli olmamızı, dünya politikasıyla ilgili konularda daha dikkatli olmamız gerektiğini tavsiye etti. Sayın Başbakana da kısmen aktardım. Türkiye’ye geri dönmesi konusunu da gündeme getirdik. Tebessüm etti. Özel odasındaki hediyelere bakarsanız memleketten topraklar olduğunu görürsünüz. Ama gelmesinin özel nedenlerden dolayı çok mümkün olmadığını görüyorum."
Okudunuz değil mi, bu konuşma MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın tutuklanma isteminden 1 yıl sonra yapılıyor, yani kavgalı oldukları söylenirken bile Erdoğan emir bekliyor. Şimdi anladınız mı neden Erdoğan ve taifesi inatla 17-25 Aralık sonrası diyor.
Sayın Kılıçdaroğlu, ben sizin yerinizde olsam bu konuşmayı savcılığa şikâyet ederdim, kavgalı oldukları bir dönemde bile Erdoğan Fethullah Gülen’den emir bekliyor, Arınç da aralarında kavga olmadığını söylüyor.
Bugünkü ortamda bu şikâyeti bir cumhuriyet savcısı ciddiye alırsa ne mi olur, mahkeme esasında Fethullah Gülencilerin bir örgüt olmadığı kararı alır (Hiç aynı fikirde olmasam bile bana göre zaten değil) ve Erdoğan yeniden "Yanıldım" der.
Bu konuşma varken, siz mecliste soruşturmanın açılmasını onaylar mısınız, komik olmayın, O-N-A-Y-L-A-M-A-Z.