Eser Karakaş
Andımız ve benim Türklüğüm
Türkiye’de Danıştay Daireler Genel Kurulu bağlayıcı kararı sonrası yaşanan "Andımız" tartışmasını büyük bir üzüntü ile izliyorum.
Üzüntümün iki temel nedeni var.
Birincisi doğup büyüdüğüm, çok sevdiğim Türkiye’nin seneler geçmesine rağmen en temel konularda bile bir arpa boyu yol almakta zorlanması.
Her ülkenin sorunları vardır ama bazı ülkeler bu sorunları tek tek zor da olsa çözüme kavuşturarak ilerlerler, bazı ülkeler ise en temel sorunları bile geride bırakamazlar ve adeta o sorunlarla beraber yaşamayı öğrenirler ama sorunlarla beraber yaşama durumu çok yıpratıcı, fakirleştirici, özgürlükler karşıtı bir durum.
Üzüntümün ikinci nedeni de, yine bu "Andımız" meselesinin tamamen hukuk dışı bir mecrada tartışılması.
Ben de "Andımız" ile büyümüş bir kuşağın üyesiyim.
Andımız konusunu hukuk, anayasal vatandaşlık açılarından ve biraz da doğrudan kendim üzerinden tartışmak istiyorum.
"Andımızda" "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye çok meşhur bir ibare var.
Tartışma da zaten bu Türk kelimesinin anlamı üzerinden yürüyor.
Anayasamızın 66. Maddesinde "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" diye bir ifade var ve bu maddeyi ve ideolojisini benimseyenler burada kullanılan Türk kelimesinin etnik bir anlamı olmadığını, Türkiye devleti vatandaşı anlamına geldiğini savunuyorlar.
Bu görüşe destek olarak da Atatürk’ün ünlü "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" ifadesini öne çıkarıyorlar.
Saygı duyulması gereken bir yaklaşım.
Ancak, başka yaklaşımlar da eşit ölçüde saygındırlar.
Ben kendimi etno-kültürel aidiyet olarak Türk görenlerdenim ve bunun temel nedeni de anadilimin Türkçe olması ve doğup büyüdüğüm aile ortamında da ana dilin hep Türkçe olması.
Ana diliniz Türkçe ise, anneniz size Türkçe ninni söylemiş ise, DNA, kafatası analizleri saçmadır, Türksünüzdür.
Ben de anadilim Türkçe olduğu için Türküm ama çok net söylüyorum benim Türklüğümün kamu hukuku ile bir ilişkisi olamaz
Ana diliniz Kürtçe ise de Kürtsünüz, ana diliniz Ermenice ise de Ermenisiniz, Arapça ise Arapsınız, Rumca ise de Rumsunuz.
Kürtlüğün, Ermeniliğin, Rumluğun, Araplığın da kamu hukuku ile, anayasa ile, vatandaşlık hukuk ile ilişkisi olamaz; farklı etno-kültürel aidiyetlerin anadillerinde öğretim görme hakkı ise saklıdır.
Kamu hukukunu, anayasayı, vatandaşlık hukukunu ilgilendiren yegâne konu anayasal anlamda vatandaşlığınızdır ve bu vatandaşlığın bir etno-kültürel aidiyete gönderme yapan bir sıfatı (Türk ya da Kürt) olamaz.
Başka bir ifade ile de vatandaşın vatandaşlık sıfatı asla bir kimliğe gönderme yapamaz.
Bunun en başarılı örneği Büyük Krallıktır, adada İngilizler, İskoçlar, İrlandalılar, Galliler vardır ama bu insanların pasaportunda İngiliz pasaportu yazmaz, "British Passport" yazar çünkü "British" diye bir kimlik yoktur, British hukuki bir anlamdır adada.
Türkiye’de yaşanan Büyük Krallık’ta yaşansa pasaportun üzerinde muhtemelen İngiliz pasaportu yazacaktı.
Kendim üzerimden örnek vereceğim demiştim yazımın başında.
Ben etno-kültürel aidiyet olarak Türküm ama Anayasanın 66. Maddesinde de vatandaşlık anlamında da Türküm.
Başka bir ifade ile de iki kez Türküm.
Rahmetli Hrant ise etno-kültürel anlamda ermeni idi çünkü anadili Ermenice idi ve Anayasanın 66. Maddesine göre o da Türktü yani Ermeni Türktü; bu ülkede milyonlarca bu şekliyle Kürt Türk de var.
Bu ülkede çok can sıkıcı bir ifade vardır "Bu memleketin bir sahibi var" diye.
Peki, kimdir bu sahip?
Mesela benim gibiler yani iki kez Türk olanlar.
Bu ifademe kızanlar bana bürokraside, mesela vali olarak, kaymakam olarak, subay olarak anayasal olarak Türk olmakla birlikte Türklük dışında bir etno-kültürel aidiyet sahibi olarak Kürt, Rum, Ermeni kimliğini koruyan ve kendini böyle tanımlayan bir kişi gösterebilir misiniz?
Ama, kendini Türk olarak tanımlamak ise adeta bir ayrıcalık bürokraside, öyle değil mi?
Andımızı savunanlara şu soruyu sormak lazım: Avrupa’da mesela Almanya’da Alman vatandaşlığı almış milyonlarca Türkiye vatandaşı Türk ve Kürt var, bu insanların çocukları var, o çocuklara gittikleri alman mekteplerinde sabahları "Varlığım Alman varlığına armağan olsun" diye bir Alman andı okutsalar ve Alman yetkili de buradaki Alman kelimesi hukuksal bir konudur derse ne yapacaksınız?
Türklük, Kürtlük, Ermenilik, Rumluk vs. önemli konulardır ama kamu hukukunun alanına girmez, girmemelidir bu konular.
Vatandaşlığı sadece ve sadece hukuk üzerinden tanımlamak bu kadar mı zordur?